Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Akaryakıt Sektörüne İlişkin Son Dönem Rekabet Kurulu Kararlarının, Mevcut 
intifa Hakları Üzerindeki Etkileri

Ahmet ARI

Akaryakıt sektöründe, dağıtıcılar lehine istasyonun kurulu olduğu taşınmaz üzerinde süreleri genellikle 10 ila 20 yıl arasında değişen intifa hakları tesis edilmesi, sıklıkla rastlanılan bir uygulamadır. Diğer taraftan bayi bakımından rekabet yasağı getirmesi sebebiyle bayilik sözleşmeleri, 2002/2 sayılı “Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyet Tebliği” hükümleri gereğince en fazla 5 yıl süre ile akdedilebilmektedir. İşte bu noktada, intifa haklarının bayilik sözleşmesinin süresi üzerindeki dolaylı etkilerinin, dikey ilişkiyi tebliğ hükmüne aykırı olarak uzattığı düşüncesi ortaya çıkmış ve Rekabet Kurulu’nun son dönem içtihatları ile de bu düşünce benimsenmiş bulunmaktadır. Böylelikle, bayilik sözleşmeleri ve intifa haklarından oluşan iki ayaklı hukuki ilişkilerin, RKHK m. 4 ve 2002/2 sayılı Tebliğ m. 5 hükümleri gereğince hukuka aykırılığı sonucu ortaya çıkmıştır. Hem 5 yılı aşan intifa haklarının hem de bayilik sözleşmelerinin geçersizliği neticesini doğuracak olan Kurul içtihatları, bir yandan akaryakıt sektöründe yeni bir dönemin başlamasına vesile olurken bir yandan da mevcut hukuki ilişkilerin tasfiyesi ile ilgili bir çok sorunu ve sektörde milyarlarca dolarlık bir belirsizliği de beraberinde getirmiştir. İşte biz de bu makalemizde, Rekabet Kurulu kararlarının özel hukuk alanındaki yansımalarını, özellikle RKHK’nın yürürlüğe girmesinden önce tescil edilmiş olan intifa haklarının geçerliliği sorunu ve olağan kazandırıcı zamanaşımı hükümlerinin uygulanması perspektifinden ele almış bulunmaktayız.

Akaryakıt, intifa, süre, rekabet yasağı, tescilin sebebe bağlılığı, olağan kazandırıcı zamanaşımı, Rekabet Kurulu.

I. Giriş

Akaryakıt sektöründe, dağıtıcılar ile akaryakıt istasyonu işletmecileri (bayiler) arasında kurulan bayilik sözleşmelerinin yanı sıra, bayiler tarafından istasyonun kurulu olduğu taşınmaz üzerinde, dağıtıcılar lehine genellikle 10 ila 20 yıl arasında değişen sürelerle intifa hakları tesis edildiği veya tarafların uzun süreli kira sözleşmeleri akdederek bunları tapuya şerh ettirdikleri1 görülmektedir. Dağıtıcılar istasyonun kurulu olduğu taşınmaz üzerinde intifa hakkı sahibi olmakla, taşınmazın işletme hakkı da dahil olmak üzere tüm kullanma ve yararlanma haklarını ellerinde bulundurmakta ve istasyonun işletmesini ayrı bir kira sözleşmesiyle yine taşınmaz malikine, yani sözleşme ilişkisi içerisinde bulunulan bayiye bırakmaktadırlar2.

Böylesi iki ayaklı bir hukuki ilişkinin kurulmasıyla; bir taraftan bayiler ile dağıtıcılar arasında bir sözleşmesel bağlılık yaratılırken, diğer taraftan da dağıtıcılar akaryakıt istasyonu üzerinde bir sınırlı ayni hakkı ellerinde bulundurmakla, bir anlamda ticari işletme ile kendi aralarında ayrı bir bağlılık yaratmaktadırlar. Böylelikle bayilik sözleşmesi sona erse dahi taşınmaz üzerindeki intifa hakkı varlığını sürdüreceğinden, en azından intifa hakkı süresince bu ticari işletmenin bizzat dağıtıcının kendisi tarafından3 veya dağıtıcı ile bayilik ilişkisine girecek olan bir üçüncü şahıs tarafından işletilmesi ve akaryakıt istasyonunun intifa hakkı süresince dağıtıcıya bağlanmış olması sonucu doğmaktadır.

Bayilik ilişkilerinin henüz başında, akaryakıt istasyonlarının alt yapı ve üst yapı yatırımları kimi zaman tamamen kimi zaman da kısmen dağıtıcılar tarafından karşılanmakta veya dağıtıcılar bu tesislerin kurulabilmesi için bayilere faizsiz krediler kullandırmakta ve hatta dağıtıcılar, özellikle aylık satış potansiyeli yüksek olan bayiler bakımından bayilik ilişkisini cazip kılabilmek adına, bu bayilere hibe adı altında geri ödemesiz olarak, değişen miktarlarda peşin ödemeler yapmaktadırlar. Dağıtıcılar bakımından intifa haklarının önemi de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Dağıtıcılar, gerek tesislerin finansmanını gerek bayilere ödenen bu hibelerin geri dönüşünü işletme kârlılığı ile sağlama düşüncesi içerisindedirler. İşte intifa haklarıyla, akaryakıt istasyonunun işletme hakları dağıtıcılara devredilmiş olmakla, bu yatırımların geri dönüşü dağıtıcılar bakımından teminat altına alınmış olmaktadır. Bu itibarla intifa haklarının bu iki ayaklı hukuki ilişki içerisindeki işlevi; teminat olarak karşımıza çıkmaktadır4. İntifa hakkının şahsi irtifaklardan olması ve bu sebeple devredilemez bir hak olması dolayısıyla buradaki teminat; doğrudan paraya çevirme yoluyla değil; intifa süresince taşınmazın semerelerinden faydalanma suretiyle oluşacak bir teminattır5.