Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İdarî Yargı Kararlarının Uygulanmasında Hukukî veya Fiilî İmkânsızlık

Bayram KESKİN

ÖZET:

Bu çalışmanın konusu idari yargı kararlarının hukuksal veya fiili sebeplerden dolayı uygulanmamasıdır.

Anayasanın 138’inci maddesi yasama, yürütme ve idarenin yargı kararlarına uyması gerekliliğine yer vermiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28’inci maddesi de idarenin, idare mahkemelerinin vermiş olduğu esasa ilişkin ya da yürütmeyi durdurma kararlarını ertelemeksizin ve gereğince yerine getirmekte zorunlu olduğunu ifade etmiştir.

Bir hukuk devletinde yargı kararlarının uygulanmaması kabul edilemez. Ancak idarî yargının iptal kararlarının uygulanması konusu ülkemizde yıllardır sorun oluşturan bir husustur.

İdarenin, yargı kararlarını gereğince yerine getirmemesi halinde bundan doğan maddi ya da manevi zararlar, davaya bakan Danıştay dairesinde ya da ilgili idare mahkemesinde dava konusu edilebilir.

Mahkeme kararının kasıtlı olarak 30 gün içinde yerine getirilmemesi halinde hem kamu görevlisi aleyhine hem idare aleyhine tazminat davası açma olanağı vardır.

Abstract

The subject of this study is non-enforcement of the administrative courts’ decisions because of the lawful or de facto reasons.

The constitution (article 138/4) provides “The bodies of executive and legislative power and authorities must comply with court decisions.” Furthermore, section 28 of the Administrative Procedure Act (Law No.2577) provides the authorities’ obligations to adopt a decision without delay or to take action in accordance with the decisions on the merits or a request for a stay of execution issued by the administrative courts.

Non-enforcement of the administrative courts’ judgments is incompatible with the rule of law. Unfortunately it has been a problem for many years that enforcement of the administrative courts’ judgments annulling the administrative decisions.

Where the authorities do not adopt a decision or do not act in accordance with a decision taken by the courts, a claim for compensation for pecuniary or non-pecuniary damage may be brought before the Supreme Administrative Court and the relevant courts against the authorities.

In the event of deliberate failure on the part of civil servants to enforce judicial decisions within the thirty days, compensation proceedings may be brought both against the authorities and against the civil servant who refuses to enforce the decision in question.

Anahtar Kelimeler: İdari kararların uygulanması, iptal kararı, iptal kararının uygulanamaması hali, yürütmeyi durdurma kararı, hukuki imkansızlık,fiili imkansızlık, Danıştay.

Giriş

I. İptal Kararlarının Uygulanması Zorunluluğu

Yasama, yürütme ve yargı, kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği hukuk devleti ilkesinin bir gereği olmakla birlikte özellikle yürütme-yargı dengesinin kurulması demokrasinin beşiği diye bilinen ülkelerde bile çok kolay kurulmamıştır1. Ülkemizde de benzer sancılar yaşanmış/yaşanmaya devam etmektedir. 12 Mart Muhtırasından hemen sonra 1961 Anayasasının öngördüğü temel haklar ve özgürlükler rejiminin bir lüks olduğu; Devletin, dolayısıyla idarenin birey karşısında güçlendirilmesi ve yargıçların yetkilerinin kısıtlanması gerektiği görüşü zamanın iktidarı tarafından telaffuz edilmeye başlanmış hatta dönemin Başbakanı “… 1961 Anayasası ile Türkiye idare edilemez; kuvvetler dengesinin yeniden gözden geçirilmesi lazımdır. Rejimin kalbi olan hükûmet zaafa uğratılmıştır… Meclislerin üzerinde Anayasa Mahkemesi, hükûmetin üzerinde Danıştay olamaz…” görüşünü dile getirmiştir2.

Anayasamızın 2’nci maddesine göre, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.