Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Cep Telefonunun Şarj Edilmesi Suretiyle Elektrik Enerjisinden Yararlanma Suçu

Dominik BRODOWSKI,M. Yiğit Bezci

2009 yazında çok ses getiren bir iş davasına yol açan olağanüstü ve süresiz fesih sorunu, işçinin iş yerinde cep telefonunu şarj etmiş ve böylelikle işverene karşı bir suç işlemiş olması şeklinde özetlenmektedir. Telefonun şarj edilmesinden doğan maddi zarar sadece 0,00014 € tutmaktadır. Aradan geçen zaman zarfında söz konusu fesih beyanı geri alınmış olsa bile, cep telefonunun -işyerinde, havaalanında, restoranda- şarj edilmesinin ne ölçüde Alman Ceza Kanunu prg. 248c kapsamında cezalandırabileceği sorusu mevcudiyetini korumakta ve yine bu soru ayrıca bu suç tipinin esaslı biçimde yeniden yorumlanmasına yeterli bir sebep sunmaktadır.

I. LÜZUMSUZ BİR SUÇ TİPİ

Maddi ceza hukukunda kıyas yasağına (Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası m. 103/2, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 7, Alman Ceza Kanunu prg. 1) örnek olarak, Alman Ceza Kanunu prg. 248c’de yer alan elektrik hırsızlığı suçundan daha elverişli başka ikinci bir suç tipi yoktur ve bu sebepten ötürü mesleğe yeni başlayan hukukçular, İmparatorluk Mahkemesi’nin elektrik akımının “şey” olmadığına ve bu yüzden elektrik akımının, daha doğrusu elektriğin elektrik hırsızlığı olarak Alman Ceza Kanunu prg. 242 kapsamına alınamayacağına4 karar vermesinin ardından kanun koyucunun bu karara karşılık mer’i Alman Ceza Kanunu prg. 248c düzenlemesine kılavuzluk (temel teşkil) eden5 özel bir suç tipi düzenlediğini açıkça söylemektedir.6 Bu arada doktrinde, elektronların da sonuç olarak bir madde (Titreşim–Partikül)7 olduğu, bu yüzden Alman Ceza Kanunu prg. 242’nin buna uygun biçimde yorumlanmasının mümkün olduğu ve bundan dolayı Alman Ceza Kanunu prg. 248c düzenlemesinin “lüzumsuz” olduğu8 yönünde bazı görüşler savunulmaktadır. Kuşkusuz elektrik hırsızlığının önemli unsurlarından birisi elektrik enerjisinin yetkisiz kullanımıdır.9 Elektrik akımında bunun yerine toplamda en geniş ölçüde ve fakat tekrar tekrar dengelenen mikroskopla görülemeyecek kadar küçük elektron ikamelerini göz önüne almayı istemek fiziksel olarak da isabetli değildir.10 Yani sonuç olarak, Alman Ceza Kanunu prg. 248c teorik olarak ve aynı zamanda senede yüzlerce kişinin mahkûm olduğu11 uygulama açısından gereksiz bir suç değildir.

II. YABANCI (BAŞKASINA AİT) ENERJİ

Suç tipinde yer alan, yabancı (başkasına ait) elektrik enerjisi unsuru sorunlara yol açmaktadır. Alman Ceza Kanunu prg. 242’de, yabancılık unsuru özel hukuktaki mülkiyet hakkına göre belirlenmektedir.12 Ancak bu yol, Alman Ceza Kanunu prg. 248c’de açık değildir.13 Çünkü elektrik enerjisi şey niteliğinde olmadığından dolayı, bunun üzerinde mülkiyet hakkı da öne sürülemez.14 Burada önemli olan nokta kimin elektriği kullanma hakkına sahip olduğudur.15 Bu hak, kural olarak elektrik enerjisinin üreticisine veya batarya sahibine aittir. Ancak örneğin tedarikçi kurum ve abonmanlara bu hak (sözleşmeyle) tahsis edilebilir. Bu nedenle, elektrik enerjisinin sözleşmeye uygun biçimde kullanılması suçun tipikliğine uygun düşmemektedir. Eğer elektrikli küçük aletleri (örneğin dizüstü bilgisayar, cep telefonu, ütü gibi) kullanma hakkı zımni olarak otel müşterisine tanınırsa, otel müşterisi bakımından elektrik enerjisi “yabancılık” unsurunu teşkil etmez.16

III. ELEKTRİK ENERJİSİ HIRSIZLIĞINA (TİPİKLİĞİ ORTADAN KALDIRAN) RIZA

Elektrik enerjisi hırsızlığı suçunda (ve ayrıca Alman Ceza Kanunu prg. 316b/1 ve 317/1’de) irade sakatlığı hallerinin söz konusu olabileceği17 ve böylece tipikliği ortadan kaldıran rızanın gündeme gelebileceği sıklıkla gözden kaçırılmaktadır.18 Çünkü ilk olarak madde metnine bakıldığında elektrik enerjisinin “çekilmesi” veya “çalınması” ifadelerinden nötr şekilde bahsedilmediği görülmektedir.19 İkinci olarak, Alman Ceza Kanunu prg. 242’nin sistematiği ve tarihsel gelişimi, emniyeti suiistimale dayanmaktadır.20 Üçüncü olarak, “çalma” ifadesinin Alman Ceza Kanunu’nda kullanıldığı diğer yerlerde ayrıca bazı unsurlar şart koşmaktadır. Örneğin bunların içinde en belirgini, vesayet hakkı sahibinin rıza verdiği haller hariç olmak üzere küçüklerin kaçırılmasıdır (Alman Ceza Kanunu prg. 235).21