Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Müteselsil Birlikte Kefilin Temerrüdü (Federal Yüksek Mahkeme’nin 10.02.2011 Tarihli VII 53/10 Sayılı Kararı’nın Eleştirisi)

A. Olrik VOGEL,Burcu USLU,Claus SCHMITZ

I. GİRİŞ

Federal Yüksek Mahkeme temyiz talebinin1 kabul edilmesi sebebiyle ilk olarak, kendisine talepte bulunulan müteselsil birlikte kefilin hangi durumlarda temerrüde düştüğünü açıklığa kavuşturmak zorundaydı. Karar, uygulamada esas itibariyle aşağıdaki sonuçları doğurmaktadır:

II. KEFALET SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN ALACAĞIN MUACCELİYETİ VE ZAMANAŞIMI

Karar, knr. 12’de, müteselsil birlikte kefaletten doğan alacağın teminat altına alınan esas alacak ile birlikte muaccel olacağı yönündeki kemikleşmiş Yüksek Mahkeme içtihadını2 pekiştirmektedir. Bu noktada, ayrıca bir ifa talebi gerekmez. Kefalet sözleşmesinden doğan alacak, muaccel olan ve fakat alacaklısının talebi olmaksızın ifa edilemeyen bir borçtur.3(ç.n.) Kefaletin özel şekli için, ilk talep üzerine kefalet, farklı bir kural geçerli değildir.4 Kefalet sözleşmesinin tarafları kefalet alacağı için başkaca bir muacceliyet tarihi kararlaştırmışsa, hukuki durum farklı görünecektir.

Kefalet alacağının muacceliyeti, bu alacağın tabi olduğu, müstakil, artık Alman Medeni Kanunu prg. 195 ve prg. 199/1-1’e göre kararlaştırılması gereken olağan kısa zamanaşımı için önemli bir rol oynamaktadır. “Bankanın kefalet ile güvence altına alınmış alacakları muaccel ise ve esas borçlu borcunu ifa etmiyorsa, banka, müteselsil birlikte borçlu olarak sorumlu olmaları nedeniyle bankanın talebi üzerine ödemeyi yapmak zorunda olan kefillere başvurabilir” ifadesinde farklı bir muacceliyet anlaşması yoktur.5 Muacceliyetin gerçekleşmesi için kefalet alacaklısının edimi ifaya davet etmesi şart değildir. Çünkü, kefalet alacaklısının haklı olarak ifayı talep edebilmesi için muacceliyetin daha önce gerçekleşmesi gerekir.6