Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Mahkemesi’nin Harçlar Kanunu 28. ve 32. Maddeleri Hakkındaki Kararı ve Harçlar Kanunu’nda Yapılan Değişiklik Sonucu Ortaya Çıkan Yeni Hukuki Durum

Varol KARAASLAN

Bu çalışmada Harçlar Kanunu’nun 28. ve 32. maddeleri çerçevesinde son yıllarda ortaya çıkan hukuki problemler ele alınacaktır. Anayasa Mahkemesi’nin bahse konu maddelerin Anayasa’ya aykırı olduğu başvurusu üzerine vermiş olduğu 14.01.2010 tarihli kararından ve sonrasında Harçlar Kanunu’nda 23.07.2010 tarihinde yapılan değişiklikten önce karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmemekte ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmamakta; ancak davayı kaybeden tarafça ödenmeyen harçların davayı kazanan tarafça ödenmesi durumunda işlemlere devam edilebilmekte idi. Anayasa Mahkemesi kararından önce uygulamada problem oluşturan nokta, davayı kazanan davacıya aslında karşı tarafın ödemesi gereken yargılama harçlarını ödemeden ilamın verilmemesi idi. Ancak Anayasa Mahkemesi kararından sonra da fiili durum önemli ölçüde aynı kalmış, her ne kadar harçlar ödenmeden davacıya ilam verilmekte ise de, davacının cebri icra yoluna başvurabilmesi aslında davayı kaybeden davalının ödemesi gereken yargılama harçlarını ödemesi ön şartına bağlı olmaya devam etmekteydi. Bu durum Harçlar Kanunu’nun 28. maddesinin kısa bir süre önce değiştirilmesi ile ortadan kalkmış ise de, bu kanun değişikliğine kadarki süreçte verilen kararlar ve Harçlar Kanunu’nun yorum şekli incelenmeyi hak etmektedir. Bu nedenle öncelikle, AİHM’nin 2007 yılında vermiş olduğu ve Harçlar Kanunuyla ilgili olan Ülger/Türkiye kararı kısaca ele alınacak (I), daha sonra Anayasa Mahkemesi’nin Harçlar Kanunu’nun 28. ve 32. maddelerine ilişkin 14.01.2010 tarihli kararı ile yine bu konuyla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve diğer mahkeme kararları AİHS ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğü ilkesi bağlamında değerlendirilmeye çalışılacak (II-III); son olarak da kanun değişikliği ile ortaya çıkan yeni hukuki durum incelenecektir (IV).

I. AİHM’nin Kararı

Harçlar Kanunu ile ilgili tartışma aslında ilk olarak AİHM’nin 2007 yılında verdiği Ülger/Türkiye kararı ile başlamıştır. AİHM bu davada Türkiye’yi haksız bulmuş ve başvurana tazminat ödemeye mahkûm etmiştir.2 AİHM, bu kararında AİHS’nin 6/1. maddesinin, yalnız mahkemelere erişim ve davaların idaresi ile ilgili olmayıp, hâkim kararlarının uygulanmasını da güvence altına aldığına hükmetmiştir. Bir başka deyişle, mahkemelerin verdiği kararların uygulanması, yargılamanın tamamlayıcı bir parçasıdır. AİHS ile korunan mahkemeye erişim hakkı, “medeni hak ve yükümlülüklerin” belirlenmesi için ilk derece ve temyiz mahkemelerine erişim ile beraber, icra takibine başvurma hakkını da eşit derecede korumaktadır.

Yine bu kararda, mahkemeye erişim hakkının mutlak olmayıp, sınırlamalara tâbi tutulabileceğine dikkat çekilmiştir. Ancak uygulanan sınırlamalar, mahkemeye erişim hakkını, hakkın esasına zarar gelecek ölçüde engellememelidir. Ayrıca, haklı bir amaç gütmeyen ve başvurulan yollar ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmayan bir sınırlama, Sözleşmenin 6/1. maddesi ile uyumlu olmayacaktır. AİHS’nin 6/1. maddesi kapsamındaki etkili hakları güvence altına alma yükümlülüğünün yerine getirilmesi Sözleşmeye taraf Devlet açısından, yalnız müdahale olmaması anlamına gelmemekte, aynı zamanda, Devletin olumlu bir faaliyette bulunmasını da gerektirebilmektedir. AİHM, bu kararıyla Türkiye’nin, yargılama giderlerinin karşılanmasında tüm sorumluluğu başvurana yükleyerek, kararların uygulanması için hem hukuken hem de uygulamada etkin bir yöntem belirleme yönünde genel ya da özel her türlü uygun tedbiri alma yükümlülüğünden (pozitif yükümlülük) kaçındığı kanısına varmıştır. Dolayısıyla, bu davada, yargılama giderlerinin miktarı ile bu giderlerin ödenmesi, başvuranın bu meblağları ödeme kapasitesi ve kararın bir kopyasının başvurana verilmesi arasındaki makul orantılılık ilişkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Yukarıda belirtilenler ışığında, AİHM, başvuranın kararın bir kopyasını almak için mahkeme harcını ödemekle yükümlü tutulmasının, üzerinde aşırı bir yük oluşturması ve mahkemeye erişim hakkını bu hakkın özünü zedeleyecek derecede kısıtlaması nedeniyle, AİHS’nin 6/1. maddesinin; ayrıca, başvuranın kararı icraya koyamamış olması dolayısıyla, AİHS’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi ile düzenlenen mülkiyetin çekişmesiz kullanımı hakkının da ihlal edildiği sonucuna varmıştır.3