Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kefilin Asıl Borçluya Rücuu

The Recourse of the Surety to the Principal Debtor

Ecem KİRKİT

Teminat sözleşmelerinden kefalet sözleşmesi, kişinin başkasının borcuna şahsi teminat verdiği sözleşmedir. Kefilin kendisi, başkasının borcu için yükümlülük altına girmektedir. Sözleşme ilişkisinin başında umulan, asıl borçlunun borcunu ödemesi ve kefaletin yalnızca verilmiş bir güvence olarak kalmasıdır. Ancak çoğu zaman kefil kendisine ait olmayan asıl borçlunun borcunu ödemek durumunda kalmaktadır. Kefilin asıl borçluya rücuu, kefilin alacaklıyı tatmin etmesinden doğan ekonomik yükün asıl borçludan talep edilmesidir. Kanun koyucu, kefili asıl borçlu ile olan ilişkisinde korumak istemiş ve TBK m. 596 hükmü ile halefiyete dayanan rücu hakkını öngörmüştür. Bu hüküm öngörülmeseydi yalnızca tarafların iç ilişkisine dayanan rücu hakkı söz konusu olacak ve bu durum ispat zorlukları ile kefilin rücu hakkını elde etmesini zorlaştıracaktı. Çalışmamızda, kefilin asıl borçluya rücuu, iç ilişkiye dayanan rücu hakkı ve halefiyete dayanan rücu hakkı olmak üzere iki hak olarak kaynakları, kapsamı ve sona ermesi yönünden ele alınmıştır.

Kefalet Sözleşmesi, Kefil, Asıl Borçlu, Rücu, Halefiyet.

A suretyship contract is a contract in which a person gives a personal guarantee for the debt of another. At the beginning of the contractual relationship, the main hope is that the debtor will pay his debt, and the surety will remain only as a given guarantee. However, most of the time, the surety has to pay the debt of the principal debtor that does not belong to him. The surety’s recourse to the principal debtor is to demand the economic burden arising from the surety’s satisfaction of the creditor from the principal debtor. The legislator has foreseen the right of recourse based on subrogation with the provision of TCO Art 596, to protecting the surety in this relationship. Otherwise, there would be a right of recourse based only on the internal relations of the parties, and this would make it difficult for the surety to obtain the right of recourse with the difficulties of proof. In our study, the recourse of the surety to the principal debtor is discussed in the two rights, namely the right of recourse based on internal relations and the right of recourse based on subrogation, in terms of their sources, scope, and termination.

Suretyship Contract, Surety, Principal Debtor, Recourse, Subrogation.

GİRİŞ

818 sayılı Borçlar Kanunu1 (eBK) döneminde doktrinin “kefalet; bir sözleşmedir ki, onunla bir kimse borçlunun borcunu ödememesi halinde bu borçtan şahsen sorumlu olmayı alacaklıya karşı taahhüt eder” tanımıyla ifade edilmekte2 olan kefalet sözleşmesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu3 (TBK) m. 581’de doktrinin eBK dönemindeki tanımına uygun olarak düzenlenmiştir. Bu sebeple Türk Borçlar Kanunu döneminde kanunun tanımı yeterli olduğundan ayrıca kefalet sözleşmesi tanımı yapmaya gerek bulunmamaktadır4. Asıl borçlu kefalet sözleşmesinin tarafı değildir. Kefalet sözleşmesi asıl borçlunun rızası aranmaksızın kurulabilir5. Kefil, asıl borçlunun borcuna şahsen teminat vermektedir ancak kefilin asıl borçluyu ifaya zorlamak veya asıl borcun ifasını temin etmek gibi yükümlülükleri yoktur6. Kefalet sözleşmesi kefil ile alacaklı arasında kurulan bir sözleşmedir. Asıl borçlu kefalet sözleşmesinin tarafı değildir. Buna rağmen asıl borçlu ile kefil arasındaki ilişki kanunda kefil ile borçlu arasındaki ilişki başlığı ile kefalet sözleşmesi hükümleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Zira kefilin, yapmış olduğu ödemeyi asıl borçludan rücu hakkı doğmaktadır. Yalnızca rücu hakkının doğduğunu söylemek eksik bir ifade olur. Kefil ile asıl alacaklı arasında bir hukuki ilişki doğmakta ve bu ilişki çerçevesinde de hak ve borçlar söz konusu olmaktadır7. Çalışmamız kefilin asıl borçluya rücuu ile sınırlı olduğundan bu hak ve yükümlülüklere işaret etmekle yetiniyoruz.

Rücu, hukuk sözlüklerinde “dönme, geriye dönme, cayma, sözünden geri dönme” olarak yer bulmaktadır8. Rücu kavramı, “kendisine veya başkasına ait bir borcu ifa ederek alacaklıyı tatmin eden kimsenin, alacaklıya yaptığı edanın tamamını veya bir kısmını bir başka kişiden talep etmesi” olarak tanımlanmaktadır9.

Rücu talebi, rücu eden ile edilen arasındaki ilişkiye dayanan ve ifa edilen borçtan bağımsız bir taleptir10. Rücu eden ile edilen arasındaki farklı bir ilişkiden doğan bu hak, alacaklıdan borçluya geçen bir hak değil, alacak hakkından bağımsız olarak ifa edilmeyle doğan yeni bir alacak hakkıdır11.