Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tüketicilerin Ödemelerine İlişkin Olarak Emre veya Hamiline Yazılı Kambiyo Senedi Düzenlenmesinden Kaynaklanan Sorunlar

Problems Arising from the Issuance of Bills of Exchange Written to the Order or to the Bearer in Connection with Consumer Payments

Aytekin ÇELİK

Tüketicilerin ödemelerine ilişkin olarak emre veya hamiline yazılı kambiyo senedi düzenlendiğinde tüketicinin satıcıya veya sağlayıcıya karşı sahip olduğu defileri senedin iyiniyetli hamiline karşı ileri sürülebilmesi mümkün değildir. Bu sebeple tüketicilerin ödemelerine ilişkin olarak ancak nama yazılı kambiyo senedi düzenlenebileceği kabul edilmiştir. Tüketicilerin ödemelerine ilişkin olarak düzenlenen kambiyo senedinin nama yazılı olmaması halinde senet tüketici açısından geçersizdir (TKHK m. 4/5). TKHK m. 4/5’teki söz konusu düzenleme tüketicilere şahsi defileri iyiniyetli hamile karşı da ileri sürme imkanı tanımaktadır. Bu sebeple söz konusu düzenlemeye aykırılığa bağlanan geçersizlik yaptırımının sadece satıcı veya sağlayıcıya karşı ileri sürülebileceğinin kabulü düzenlemenin amacıyla bağdaşmaz. Zaten senedin nama yazılı olarak düzenlenmediği durumlarda da tüketicinin kıymetli evrak hukuku açısından da sahip olduğu defileri satıcı veya sağlayıcıya karşı ileri sürebilmesi mümkündür. Dolayısıyla TKHK m. 4/5’teki geçersizlik yaptırımının senedin iyiniyetli hamiline karşı da ileri sürülebilecek bir mutlak defi olarak kabulü zorunludur. Ancak söz konusu definin mutlak bir defi olarak kabul edilmesi de kıymetli evrak hukuku açısından tüketiciye gereğinden fazla bir koruma sağlayacak niteliktedir. Zira tüketicinin satıcı veya sağlayıcıya karşı ileri sürebileceği bir defisinin bulunmadığı durumlarda veya bir defisi bulunmasına rağmen bunları senet devredildiğinde de ileri sürebildiği durumlarda tüketiciye senedin iyiniyetli hamiline karşı senedin geçersizliğini ileri sürme imkanın tanınması doğru değildir. Bu sebeple kambiyo senedin tüketici açısından geçersizliği yerine senedin nama yazılı olmadığı durumlarda da şahsi defilerin iyiniyetli hamillere karşı ileri sürülmesine imkan tanınması daha isabetli bir yaklaşım olacaktır.

Nama Yazılı Kıymetli Evrak, Tüketici Senedi, Kambiyo Senedi, Mutlak Defi, Şahsi Defi, Alacağın Temliki.

If a bearer or order bill of exchange is issued in connection with consumer payments, the defenses that the consumer has against the seller or provider cannot be asserted against the bona fide holder of the bill of exchange. For this reason, it is accepted that only registered bills of exchange can be issued for consumer payments. If a bill of exchange issued in connection with a consumer payment is not registered, the bill of exchange is invalid for the consumer (Art. 4/5 of the Act Consumer Protection Act, CPA). The regulation in Article 4/5 of the CPA allows consumers to assert personal defenses also against the bona fide holder. For this reason, it is incompatible with the purpose of the regulation to assume that the sanction of nullity linked to the violation of the said regulation can only be enforced against the seller or provider. In any case, in cases where the promissory note is not issued in registered form, it is possible for the consumer to assert the defenses in terms of negotiable instrument act against the seller or the supplier. Therefore, the sanction of invalidity under the Article 4/5 of the CPA must be accepted as an absolute defense that can also be asserted even against the bona fide holder of the bill. However, the acceptance as an absolute defense would provide more protection to the consumer than necessary in terms of negotiable instrument law. In cases where the consumer hasno defense to assert against the seller or provider, or in cases where the consumer has a defense but can assert it when the promissory note is transferred, it is not correct to allow the consumer to assert the invalidity of the promissory note against the bona fide holder of the promissory note. In order to eliminate the aforementioned problems, it would be a more appropriate approach to allow the consumer to assert personal defenses against bona fide holders in cases where the promissory note is not registered, instead of the invalidity of the promissory note for the consumer.

Registered Negotiable Instrument, Consumer Bill, Bill of Exchange, Absolute Defense, Personal Defense, Assignment of Receivable.

Giriş

Tüketici işlemlerinde satıcı veya sağlayıcı tarafından tüketicinin edimini yerine getirmesi için başvurulduğunda tüketicinin malın kendisine teslim edilmediği, hizmetin kendisine sunulmadığı, malın veya hizmetin ayıplı olduğu gibi hususları ileri sürerek edimini yerine getirmekten kaçınabilmesi mümkündür. Ancak satıcı veya sağlayıcının tüketiciden olan alacaklarını bir başkasına devretmeleri halinde tüketicileri koruyan hükümlerin alacak hakkını devralan kişilere karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği hususu tüketici hukukunun önemli sorunlarından birisidir.

Tüketici işleminden kaynaklanan alacak hakkının genel hükümler çerçevesinde devredildiği durumlarda tüketici, satıcı veya sağlayıcı karşı sahip olduğu savunma haklarını devralan kişiye karşı da ileri sürebilir. Zira alacağın temlikine ilişkin TBK m. 188/1’e göre borçlunun alacağı devreden kişiye karşı sahip olduğu def’ileri, alacağı devralan kişiye karşı da ileri sürebilmesi mümkündür. Alacağın temlik edilmiş olmasının tüketici açısından herhangi bir olumsuz sonuç doğurmamasından dolayı TKHK ve ilgili mevzuatta tüketici işleminden kaynaklanan alacak hakkının alacağın temliki hükümleri çerçevesinde devredilmesini engelleyen genel bir düzenlemeye yer verilmemiştir.1

Tüketici işlemine konu olan alacak hakkına ilişkin olarak bir kıymetli evrakın düzenlendiği durumlarda ise tüketicinin satıcı veya sağlayıcıya karşı ileri sürebileceği def’ilerin iyiniyetli hamillere karşı ileri sürüp sürülememesi, senedin nama, emre veya hamiline yazılı olmasına göre değişiklik gösterir.

Kıymetli evrakın nama yazılı olarak düzenlendiği durumlarda tüketicinin satıcı veya sağlayıcıya karşı sahip olduğu def’iler2 senedin iyiniyetli hamillerine karşı da ileri sürülebilir.3 Söz konusu durum nama yazılı kıymetli evrakın alacağın temliki hükümlerine göre devredilmesinin bir sonucudur.4 Nama yazılı kıymetli evrakta devralana senetten doğan haklar değil, devredenin sahip olduğu haklar devredilir.5 Dolayısıyla tüketici işleminden dolayı nama yazılı bir kıymetli evrak düzenlenmesi tüketicinin sahip olduğu def’ilerin, iyiniyetli hamillere karşı ileri sürülmesi konusunda genel hükümlerden (alacağın temlikinden) farklı bir sonuç meydana getirmez.6

Tüketici işlemine konu olan alacak hakkına ilişkin olarak emre veya hamiline yazılı bir kıymetli evrak düzenlendiğinde ise tüketicinin satıcı veya sağlayıcıya karşı sahip olduğu def’ileri, kural olarak senedin iyiniyetli hamiline karşı ileri sürebilmesi mümkün değildir.7 Zira söz konusu durumda nama yazılı kıymetli evraktan farklı olarak devredenin sahip olduğu haklar değil, senetten doğan haklar devre konu olmaktadır.8 Dolayısıyla tüketici işleminden dolayı emre veya hamiline kıymetli evrak düzenlenmesi tüketicileri koruyan düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanmasında önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu sebeple tüketicileri koruyan hükümler içerisinde tüketiciler tarafından düzenlenen kıymetli evrakın nama yazılı olması gerektiğine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir9 (TKHK m. 4/510 ). Tüketiciler tarafından düzenlenen kıymetli evrakın nama yazılı olması sağlanarak tüketicilerin, satıcı veya sağlayıcıya karşı sahip olduğu def’ileri, kıymetli evrak hukuku kuralları çerçevesinde iyiniyetli hamile karşı ileri sürememe tehlikesinin bertaraf edilmesi amaçlanmıştır. Ancak tüketiciyi söz konusu tehlikeye karşı korumak amacıyla yapılan düzenlemeler, uygulamada hem tüketici hukuku hem de kıymetli evrak hukuku açısından çeşitli sorunların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Özellikle senedin nama yazılı olarak düzenlenmemesi halinde tüketici açısından geçersiz olacağının kabul edilmesi ve Yargıtay’ın yerleşik kararlarında söz konusu def’inin iyiniyetli hamillere karşı ileri sürülemeyeceğini kabul etmesi, tüketicinin nama yazılı düzenlenmeyen senetler açısından korunamaması sonucunu doğurmuştur. Bunun dışında senedin nama yazılı olarak düzenlenmemesi durumunun Yargıtay kararlarında genellikle satıcı veya sağlayıcıya karşı ileri sürülebilecek bir şahsi def’i olarak kabul edilmesi senedin tedavül etmediği durumlarda da tüketicinin söz konusu def’iyi ileri sürerek ödeme yapmaktan kaçınabilmesi sonucunu doğurmuştur. Ancak bu durum tüketicilere gereğinden fazla bir koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla TKHK m. 4/5’teki düzenlemenin kıymetli evrak hukuku çerçevesinde ortaya çıkardığı sonuçların hem tüketici ile satıcı/sağlayıcı açısından hem de tüketiciler ile senedin iyiniyetli hamilleri açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.

TKHK m. 4/5’teki düzenleme tüketici işlemlerinde tüketici tarafından yapılacak ödemelere ilişkin olarak düzenlenecek tüm kıymetli evrak türlerini kapsamaktadır. Ancak uygulamada tüketiciler tarafından düzenlenen en yaygın kıymetli evrak türü kambiyo senetleri içerisinde yer alan bonodur. Bunun dışında yine kambiyo senetleri içerisinde yer alan çekin de tüketiciler tarafından düzenlenebilmesi mümkündür. Bunların dışında tüketiciler tarafından düzenlenen bir başka kıymetli evrak türüne uygulamada hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Bu sebeple çalışmanın bundan sonraki kısımlarında TKHK m. 4/5’teki düzenleme kambiyo senetleri çerçevesinde inceleme konusu yapılacaktır.

I. Tüketicinin Ödemelerine İlişkin Olarak Kambiyo Senedi Düzenlenmesinin Sebepleri

Tüketici işlemleri genellikle tüketici sözleşmeleri şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Tüketici sözleşmelerinde tüketicinin satıcı veya sağlayıcıya karşı ödemekle yükümlü olduğu bedeli ödememesi halinde satıcı veya sağlayıcının söz konusu bedeli talep ve dava edebilmesi mümkündür. Bu çerçevede satıcı veya sağlayıcı tarafından tüketiciye karşı icra takibi yapılabileceği gibi alacak davası da açılabilir. Satıcı veya sağlayıcıya tarafından tüketiciye icra takibi başlatıldığında tüketicinin itirazı üzerine icra takibi durur (İİK m. 66/1). Satıcı veya sağlayıcının takibe devam edebilmesi için mahkemeye başvurması ve mahkeme tarafından tüketicinin itirazının iptaline karar verilmesi gerekir (İİK m. 67). Bunun dışında satıcı veya sağlayıcı tarafından tüketiciye karşı doğrudan bir alacak davası da açılabilir. Bu durumda da satıcı veya sağlayıcının tüketici işleminden kaynaklanan alacağı tahsil edebilmesi bir mahkeme kararına bağlıdır. Doğrudan alacak davası açıldığında veya tüketici aleyhine yapılan icra takibine yapılan itirazın iptali için mahkemeye başvurulduğunda ispat yükü satıcı veya sağlayıcının üzerindedir. Bu kapsamda satıcı veya sağlayıcının tüketici ile aralarında bir sözleşmenin bulunduğunu ve söz konusu sözleşme çerçevesinde tüketicinin ödemesi gereken bedeli ödemediğini ispatlamaları gerekir. Bunun dışında satıcı veya sağlayıcı bu husustaki ispat yükümlülüğünü yerine getirse bile mahkeme kararının istinaf ve temyiz aşamaları da dikkate alındığında söz konusu yolun işletilmesi satıcı veya sağlayıcı açısından hem masraf hem de zaman kaybına yol açacaktır.11

Tüketici tarafından ödenmesi gereken bedele ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenmesinin en önemli sebeplerinden birisi, kambiyo senetlerine özgü bir takip yolunun bulunmasıdır. Kambiyo senetlerine mahsus takip yolunda genel haciz yolundan farklı olarak tüketici tarafından takibe yapılan itiraz (imzaya itiraz da dâhil) haczedilen malların satışı dışında takibi durdurmaz (İİK m. 169). Takibin durması ancak icra mahkemesince bu yönde verilecek bir kararla mümkündür (İİK m. 169/a). Dolayısıyla söz konusu takip yolunda, satıcı ve sağlayıcının, tüketicinin takibe itirazı halinde itirazın iptali davası açması gerekmez. Bu sebeple takibe itiraz edilse bile alacaklının alacağına kavuşması uzun bir yargılama sürecine bağlı değildir.

Bunun dışında tüketici işleminden dolayı kambiyo senedi düzenlenmesinin satıcı veya sağlayıcı açısından sağladığı diğer bir avantaj da ispat yükü konusunda karşımıza çıkmaktadır. Tüketicinin borcuna ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlendiği durumlarda satıcı veya sağlayıcıların alacağın varlığını ispatlamaları gerekmez.12 Bu durumda kural olarak borçlunun borcunun bulunmadığını ispatlaması gerekir.13 Ayrıca hukuk yargılamasında geçerli olan senede karşı senetle ispat yükümlülüğünden dolayı kambiyo senedinde yer alan hususların aksinin ancak kesin delille ispatlanması gerekmektedir.

Tüketici işlemlerinde, tüketicinin sözleşmede kararlaştırılan bedeli ödememesi halinde genel haciz yoluna başvurulması veya alacak davası açmanın satıcı veya sağlayıcı açısından ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlardan dolayı, uygulamada, tüketicinin ödeyeceği bedele ilişkin olarak genellikle bir kambiyo senedi düzenlendiği görülmektedir.

II. Tüketici İşleminden Dolayı Kambiyo Senedi Düzenlenen Durumlarda Tüketicilerin Korunması

Tüketici işlemlerinden dolayı kıymetli evrak düzenlenmesine ilişkin Türk hukukundaki ilk düzenleme 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da yer almıştır. 4077 sayılı TKHK m. 6/A/1/3, 9/A/6, 10/5 ve 10/B/10’da tüketici işlemlerinden dolayı kıymetli evrak düzenlenmesi konusunda hükümlere yer verilmişti.

4077 sayılı TKHK m. 6/A/1/3’e göre, taksitli işlemlerde tüketici sözleşmesinin dışında kıymetli evrak niteliğinde bir senet düzenlenecekse bu senedin, nama yazılı olması ve her bir taksit için ayrı senet düzenlenmesi gerekmekteydi. Aksi halde kambiyo senedinin geçersiz olacağı kabul edilmişti.14

4077 sayılı TKHK m. 10/5 ve 10/B/10’da ise tüketici kredileri ve konut finansmanı sözleşmelerinde, tüketicilerin borcunun ifası için veya söz konusu borca teminat sağlamak amacıyla kıymetli evrak düzenlenmesi yasaklanmıştı.15 Söz konusu düzenlemeye aykırı davranılması halinde tüketiciye kıymetli evrakı geri isteme hakkı tanınmıştı. Kıymetli evrakın ciro edilmesi sebebiyle geri verilemediği durumlarda ise kredi verenin veya finansman sağlayanın tüketicinin bu yüzden uğradığı zararı karşılamakla yükümlü olduğu düzenlenmişti.

Bunların dışında, 4077 sayılı TKHK m. 9/A/6’da da mesafeli sözleşmelerde tüketicinin sözleşmeden cayması halinde satıcı veya sağlayıcının tüketiciden aldığı kıymetli evrakı iade etmekle yükümlü olduğu belirtilmişti.16

4077 sayılı TKHK’daki söz konusu düzenlemelere göre, tüketici kredilerinde ve konut finansmanı sözleşmelerinde tüketicilerin ödemelerinin ifası için veya söz konusu ödemelere teminat sağlamak amacıyla kıymetli evrak düzenlenmesinin tamamen yasaklandığı görülmektedir. Bu açıdan kıymetli evrakın nama, emre veya hamiline yazılı olması herhangi bir öneme sahip değildir. Söz konusu düzenlemeye aykırı davranılması halinde ise tüketiciye senedin iadesini talep etme hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla söz konusu işlemler için bir kıymetli evrak düzenlenmiş olsa dahi satıcı veya sağlayıcı tarafından söz konusu kıymetli evrakın tüketiciden tahsil edilebilmesi mümkün değildir. Söz konusu düzenlemelerde kıymetli evrakın satıcı veya sağlayıcı tarafından bir başkasına cirolanması halinde tüketiciyi senedin iyiniyetli hamillerine karşı koruyan bir hükme yer verilmemiştir. Ancak kıymetli evrakın cirolanması halinde tüketicinin satıcı veya sağlayıcıdan uğradığı zararın tazminini talep edebilmesi mümkündür.

4077 sayılı TKHK m. 6/A/1/3’te ise diğer düzenlemelerin aksine tüketicinin ödemelerine ilişkin olarak kıymetli evrak düzenlemesi tamamen yasaklanmamış, aksine kıymetli evrak düzenlenmesini belirli şartlara bağlanmıştır. Söz konusu düzenlemeye göre, taksitli işlemlerde tüketiciler tarafından düzenlenen kıymetli evrakın geçerli olabilmesi için nama yazılı olarak düzenlenmesi ve her bir taksit için ayrı ayrı senet düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak diğer düzenlemelerden farklı olarak söz konusu düzenlemeye uygun hareket edilmemesi halinde senedin iadesinin talep edileceği ve senedin cirolanması halinde de uğranılan zararların talep edileceği şeklinde bir yaptırıma yer verilmemiştir. Aksine söz konusu düzenlemeye aykırı davranılmasının kıymetli evrakı geçersiz hale getireceği kabul edilmiştir.

4077 sayılı TKHK’da söz konusu düzenlemeye yer verilmesi senedin geçersiz olup olmadığı, geçersiz olarak kabul edildiğinde söz konusu geçersizliğin herkes açısından mı yoksa tüketici açısından mı geçerli olduğu ve söz konusu geçersizliğin iyiniyetli senet hamillerine karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği konularında tartışmaları da beraberinde getirmiştir.17

6502 sayılı TKHK’da ise 4077 sayılı TKHK’nın aksine tüketicilerin kıymetli evrak düzenlemelerini yasaklayan herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla 6502 sayılı TKHK’ya göre, bütün tüketici işlemlerinde tüketicilerinin ödemelerine karşılık olarak veya ödemelere teminat sağlamak amacıyla kıymetli evrak düzenlenebilmesi mümkündür. Ancak 6502 sayılı TKHK’da 4077 sayılı TKHK’dan farklı olarak, tüketici işlemlerinin tamamında tüketiciler tarafından düzenlenebilecek kıymetli evrak konusunda birtakım sınırlamalara yer verilmiştir.

6502 sayılı TKHK m. 4/5’e göre tüketici işlemlerinden dolayı ancak nama yazılı bir kıymetli evrak düzenlenebilir. Ayrıca taksitli tüketici işlemlerinde her bir taksit için ayrı ayrı kıymetli evrak düzenlenmesi gerekir. Söz konusu düzenlemeye aykırı davranılması halinde kıymetli evrak tüketici açısından18 geçersiz hale gelir.19

6502 sayılı TKHK’daki tüketici işlemlerinden dolayı kıymetli evrak düzenlenmesine ilişkin tek düzenleme TKHK m. 4/5’te yer almaktadır. Söz konusu düzenlemede yer verilen “nama yazılı olma” ve “her taksit için ayrı senet düzenlenmesi” hususlarına uygun davranılması halinde bütün tüketici işlemlerinde tüketicilerin ödemelerine karşılık olarak veya ödemelerine teminat sağlamak amacıyla kıymetli evrak düzenlenebilmesi mümkündür.20 4077 sayılı TKHK’daki tüketici kredileri ve konut finansman sözleşmelerinde kıymetli evrak düzenlenemeyeceğine ilişkin hükümlere 6502 sayılı TKHK’da yer verilmediğinden söz konusu tüketici işlemleri açısından da kıymetli evrak düzenlenebilmesi mümkündür. Ancak söz konusu durumda da kıymetli evrakın tüketici açısından geçerli olabilmesi için nama yazılı olması ve taksitle ödeme yapılacaksa her bir taksit için ayrı kıymetli evrak düzenlenmesi gerekmektedir.