Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Tebligata Dair Bir Kararının Bireysel Başvuruda Mahkemeye Erişim Hakkı Yönünden Değerlendirilmesi

Evaluation of the Judgment of the General Assembly of Criminal Chambers of the (Turkish) Court of Cassation in Criminal Matters Regarding Notification in Terms of the Right to Access to the Court in the Context of Individual Application

Hikmet Murat AKKAYA

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, müdafiyle takip edilen davalarda, sanığın ve müdafinin yokluğunda verilen hükmün kanun yolu başvurusu için müdafi yanında sanığa da ayrıca tebliğ edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Kurul kararında yer alan gerekçelerin dikkate alınması suretiyle, ceza yargılamalarına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, otuz günlük başvuru süresinin başlangıcı bakımından zorunlu müdafiler yönünden net bir şekilde ayrıma gidilmesi beklenmektedir. Bununla birlikte mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini içeren bireysel başvurularda, “eski hale getirme” müessesesinin tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığı noktasında ihtimallere göre bir değerlendirme yapılmalıdır. Diğer taraftan mahkemeye erişim hakkı boyutuyla esas inceleme yapıldığı sırada benimsenecek hukuki yaklaşımın doğru olarak belirlenmesi, diğer yargı kollarından gelen ve aynı türden ileri sürülen şikâyetlerde anayasa yargısı açısından yaşanabilecek bir çelişkinin önüne geçilmesini de sağlayacaktır. Bu çalışmada öncelikle Yargıtayın meseleye bakışı ortaya konulmak istenilmiştir. Daha sonra bireysel başvuru usulünde kabul edilebilirlik aşaması ve esas incelemesi boyutuyla Kurul kararının sistem üzerindeki muhtemel etkileri değerlendirilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Tebligat, Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, Mahkemeye Erişim Hakkı.

The General Assembly of the [Turkish] Court of Cassation has ruled in Criminal Matters that in cases where the defendant is represented by a defense counsel and where the judgment is rendered in the absence of the defendant and the counsel, the judgment notice must be served additionally to the defendant besides the counsel in order to enable the appeal application for the judgment. Considering the rationale behind the General Assembly’s judgment, it is expected to make a clear distinction regarding the appointed defense counsels concerning the commencement of the thirty-day time limit in individual applications submitted to the [Turkish] Constitutional Court related to criminal proceedings. However, in individual applications that include violation claims of the right to access the court, an assessment should be conducted based on probabilities to determine whether the option of ‘reinstatement’ should be pursued as an exhaustion requirement. Furthermore, accurately determining the legal approach to be adopted during the examination on merits concerning the right of access to the court will also prevent potential conflicts within the constitutional judiciary when handling similar complaints from different branches of the judiciary. The primary aim of this study is to elucidate the Court of Cassation’s perspective on this matter. Subsequently, it assesses the potential implications of the General Assembly’s judgment on the entire judicial process, with a particular focus on the admissibility stage and the merits review dimension within the individual application procedure.

The General Assembly of Criminal Chambers of the Court of Cassation, Notification, Constitutional Court, Individual Application, Right of Access to the Court.

Giriş

Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuru hakkı 7/5/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliği sonucunda Türk hukuk sistemi içerisinde yerini almıştır. Anayasa’nın geçici 18. maddesi hükmü çerçevesinde 23/9/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru sistemi, on yılı aşkın bir süredir Türk hukuk sistemi içerisinde yer almaktadır. Süreç içerisinde yapılan toplam başvuru sayısı 500.000’i geçmiştir.1 30/6/2023 tarihine kadar olan süreçte ortaya çıkan istatistiki sonuçlar göstermektedir ki Türkiye’deki bireysel başvuru sistemi içerisinde en fazla ihlal edilen hak, adil yargılanma hakkıdır.2

Bilindiği üzere adil yargılanma hakkı kapsamında yapılan incelemelerde, varılan sonucun adil olup olmadığına kural olarak bakılmamaktadır. Doğrudan yargılamanın sonucuna bağlı olan istemler, bariz takdir hatası yahut açık bir keyfilik içermedikçe kanun yolu şikâyeti kapsamında değerlendirilmektedir. Adil yargılanma hakkı bağlamında Anayasa Mahkemesinin önüne gelen başvurularda tartışılması gereken mesele daha çok, yargılama sürecinin ve gerekçenin adil yargılanma hakkının gereklerini karşılayıp karşılanmadığına yönelik olmaktadır. Bu kapsamda da adil yargılanma hakkının alt güvenceleri devreye girmektedir.3

Bireysel başvuru kapsamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Anayasa’nın ortak koruma alanında bulunan adil yargılanma hakkının güvence altına aldığı alanlardan birisinin “mahkeme hakkı” olduğu kabul edilmektedir. Anayasa Mahkemesine göre mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası hakkını içermektedir.4 Bununla birlikte bireysel başvuru sisteminde ceza yargılamalarında kararın icrası ve karar hakkı gündeme gelmemektedir. Bu yüzden konuyla ilgili olarak mahkeme hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının incelenmesi yeterlidir. Nitekim aşağıda detaylarıyla belirtilen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (Kurul) 24/2/2022 tarihli ve E. 2019/16-573, K. 2022/119 sayılı kararının ardından ihlal iddialarının yoğunlaşacağı konu, kesinlikle mahkemeye erişim hakkı olacaktır.5

Kurul kararında yer alan gerekçeler dikkate alındığında konunun bireysel başvuruyu ilgilendiren ilk yönünün bireysel başvuru süresine yönelik olduğu kanaatine varılmıştır. Diğer taraftan AYM tarafından süre aşımı gerekçesiyle verilen bir kabul edilemezlik kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşındığında mahkemeye erişim hakkı yönünden inceleme yapılmaktadır.6 Bu nedenle yeterli özen gösterilmeden verilen bir süre aşımı kararının uluslararası boyutu da olabilmektedir. Özellikle, müdafi tarafından nihai kararın UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) üzerinden okunması halinde bireysel başvuru süresinin başlayacağını öngören Hüseyin Aşkan kararının7 uygulanmasına nasıl devam edileceğinin tartışılması gerekmektedir. Bununla birlikte eski hale getirme müessesesi de önem kazanmaktadır. Bu kapsamda eski hale getirme yolunun tüketilmesi gereken bir kanun yolu olup olmadığının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Söz konusu hususlar aşağıda detaylı olarak irdelenmiştir.

Bireysel başvuru usulünde kabul edilebilirlik kriterlerini8 karşılayan bir başvuruda mahkemeye erişim hakkı yönünden bir müdahale varsa üç aşamadan geçmek suretiyle inceleme yapılmaktadır. Bu kapsamda öncelikle müdahalenin kanuna aykırı bir yönünün olup olmadığına bakılmaktadır. Söz konusu testin ilk aşamasını geçemeyen bir karar, meşru amaç ve ölçülülük yönlerinden incelemeye tabi tutulmaksızın ihlal kararı ile sonuçlanmakta ve yeniden yargılama yapılmak üzere ihlal kararının bir örneği ilgili mahkemeye gönderilmektedir.

Yargıtayın uzun yıllardan beridir süre gelen uygulamanın aksine verdiği bu karar, adil yargılanma hakkının diğer güvenceleri üzerinden de birtakım ihlal iddialarını gün yüzüne çıkarabilir. Örneğin, ceza infaz kurumunda hükmen tutuklu olan kişilerin süre tutum9 dilekçesi sundukları halde müdafi yanında gerekçeli kararın kendilerine ayrıca tebliğ edilmemesinin “savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı” yönünden sorun oluşturabileceğini belirtmek isteriz. Ancak konunun mahkemeye erişim hakkı ile sınırlandırılması nedeniyle bu hususa değinmekle yetinmekteyiz.

Bu açıklamalardan sonra ilk olarak Kurul kararı10 açıklanarak kararın ne anlama geldiğinin izah edilmesi gerekmektedir.

I. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24/2/2022 Tarihli ve E. 2019/16-573, K. 2022/119 Sayılı Kararı

Sanık hakkında silahlı terör örgütü üyeliği kapsamında hükmedilen 8 yıl 9 ay hapis cezasına karşı istinaf kanun yoluna müracaat edilmiş ve istinaf mahkemesi başvuruyu dosya üzerinden incelemek suretiyle esastan reddetmiştir. Bu hükmün sanık müdafi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 28/2/2019 tarihli kararıyla temyiz istemi usulden reddedilmiştir. Bu kapsamda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 291. maddesinin (1) numaralı fıkrasına atıf yapılarak temyiz isteminin on beş günlük süreden sonra yapıldığı belirtilmiştir. Kararın iki üyenin karşı oyuyla verildiğini ifade etmek gerekir.

Söz konusu Yargıtay kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı (Başsavcı), 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesinde yer alan “itiraz” müessesini işleterek konuyu tekrar Daire gündemine getirmiştir. Dairenin 30/5/2019 tarihli kararında da bir değişiklik yapılmaması üzerine dosya usul gereği Kurul tarafından değerlendirilmiştir. Yapılan ikinci müzakerede Yargıtay 16. Ceza Dairesinin ilgili kararının kaldırılmasına hükmedilmiş ve eski hale getirme imkanından faydalanabilmesi için gerekçeli kararın ceza infaz kurumunda bulunan sanığa da tebliğ edilmesi gerektiği belirtmiştir.

İlk olarak ifade edilmelidir ki Kurulun vardığı sonuç, Başsavcının itirazında yer alan hususlardan kısmen farklılık arz etmektedir. Başsavcı itirazda bulunurken sanığın kendisine yapılacak olan tebliğ ile süresinde temyiz isteminde bulunması halinde dosyanın incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak Kurul, sanığın müdafiine yapılan tebliğ ile sürenin başlayacağına dair temel ilkeyi değiştirmemiştir. Nitekim hüküm fıkrasında da itirazın değişik gerekçeyle kabul edildiğini ifade etmek gerekir. Kararda; 5271 sayılı Kanun’un 35. maddesi11 ile 260. maddesi,12 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesinde13 6/6/1985 tarihli ve 3220 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik14 ve anılan Kanun değişikliğinin gerekçesi15 dikkate alınmıştır. Bu kapsamda gerekçeli kararın ayrıca sanığa da tebliğ edilmesinin emredici nitelikte bir husus olduğu sonucuna varılmıştır. Söz konusu yargıya varılırken müdafinin vekilden farklı olduğuna da vurgu yapılmıştır. Müdafi yanında sanığa da yapılması öngörülen tebliğin amacı Kurul kararının son kısmında şu şekilde yer almaktadır:16