Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçuna İlişkin Yaptırımların Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku İlkeleri Bakımından Değerlendirilmesi

Evaluation of the Sanctions Related to the Crime of Issuing a Bad Check in Terms of Criminal Law and Criminal Procedure Law Principals

Rana Elvin ERKURT

Yasal düzenlemenin mevcut olmadığı dönemde karşılıksız çek düzenleme eyleminde eski TCK’de yer alan “dolandırıcılık” suçuna ilişkin hükümler, koşullar elverdiği ölçüde uygulanmaktaydı. Kanunilik ilkesi ve ilke kapsamında ceza hukukunda kıyas yasağının göz ardı edilerek uygulamaya yansıyan çelişkili kararlar da söz konusu dönem için yasal düzenleme yapılmasını mecbur kılmıştır. 1985 yılında 3167 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle karşılıksız çek düzenleme eylemi bir suç olarak düzenlenmiş ve fail cezai yaptırım ile karşı karşıya kalmıştır. Söz konusu yaptırımın hapis cezası olması ve ikincil yaptırımlar olarak çek hesabı açma ve çek düzenleme yasağının olması da öğretide eleştirilmiş ve birçok ceza ve ceza muhakemesi ilkesinin ihlal edildiği savunulmuştur. Yasa koyucu bu eleştiriler kapsamında değişiklikler yapsa da kusurlu uygulamaları ve hak ihlallerini engelleyememiştir. 5941 s. Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle beraber öğretide yeni eleştiriler ortaya çıkmıştır. Ne var ki yasa koyucu birçok ihlali gidermek adına bir değişiklik yasası ile söz konusu eylemi bir kabahat olarak düzenlemiştir. Ancak bu husus da karşılıksız çek sayısında artışa sebebiyet vermiştir ve başka bir değişiklik ile eylem tekrar suç haline getirilmiştir. Günümüzdeki istatistiklere bakıldığında karşılıksız çek ile ilgili ne değişiklik yapılırsa yapılsın değişikliğin amaca hizmet etmediği görülmektedir.

Karşılıksız Çek, Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasağı, Borç İçin Hapis Yasağı, Ekonomik Suça Ekonomik Ceza, Adil Yargılanma Hakkı.

In the period when there was no legal regulation, the provisions regarding the crime of “fraud” in the old Turkish Penal Code were applied to the extent possible in the act of issuing a bad check. In this period, when the principle of legality and the prohibition of analogy in criminal law were ignored within the scope of the principle, contradictory decisions reflected in practice made it necessary to make legal regulations. With the entry into force of Law No. 3167 in 1985, the act of issuing bad checks was regulated as a crime and the perpetrator faced criminal sanctions. The fact that the sanction in question is imprisonment and the ban on opening a checking account and issuing checks as secondary sanctions have also been criticized in the doctrine and it has been argued that many principles of punishment and criminal procedure have been violated. Although the legislature made changes within the scope of these criticisms, it could not prevent defective practices and rights violations. With the entry into force of Law No. 5941, new criticisms have emerged in the doctrine. However, in order to eliminate many violations, the legislator regulated the action in question as a misdemeanor with an amendment law. However, this issue also caused an increase in the number of bounced checks, and with another change, the action was made a crime again. Looking at today’s statistics, it can be seen that no matter what changes are made regarding bounced checks, the change does not serve the purpose.

Bounced Checks, Ban on Issuing Checks and Opening a Check Account, Ban on Imprisonment for Debt, Economic Punishment for Economic Crimes, Right to a Fair Trial.

GİRİŞ

Çek, ticari hayatın vazgeçilmez parçalarından biridir ve özel havale niteliği taşıyan bir ödeme aracıdır. Uzun yıllar boyunca ticarette kullanılan çeke duyulan güven dönemsel açıdan bakıldığında kimi zaman azalmakta kimi zaman ise artmaktadır. Ne var ki Türkiye Cumhuriyeti devleti kökleri çok eskiye dayanan bir devlet olsa da mevzuatın çoğu yabancı ülkelerden alınmıştır. Nitekim karşılaştırmalı hukuka bakıldığında da karşılıksız çek ile ilgili herhangi bir cezai düzenleme olmaması sebebiyle, mevzuat da bu doğrultuda eksik kalmış ve uzun bir süre boyunca da mevzuat olmaksızın yorum ve kıyas yöntemi ile uygulama yaratılmaya çalışılmıştır.

Yasa koyucu, karşılıksız çek ile ilgili ilk düzenlemeyi 1985 yılında yapmış olsa da o döneme kadar yapılan yargılamalar, verilen kararlar ve mahkum edilen kişiler bakımından bir inceleme yapılacak olursa birçok ilkenin ihlal edildiği görülecektir. Ne var ki yasal düzenleme yapıldıktan sonra da ihlallerin tam olarak giderilebildiğini söylemek mümkün olmamaktadır.

Çalışmamızda, karşılıksız çek düzenleme eylemine ilişkin yaptırımlar tarihsel süreç kapsamında incelenmiş ve ceza ve ceza muhakemesi hukuku ilkeleri bakımından meydana gelen ihlaller ve hak kayıpları değerlendirilmiştir.

I. YASAL DÜZENLEMENİN MEVCUT OLMADIĞI DÖNEMDE KARŞILIKSIZ ÇEK

Karşılıksız çek düzenleme eylemi, 3167 s. Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Yasa1 yürürlüğe girene kadar kendine ait unsurları olan salt bir suç olarak tanımlanmamakta ve ceza yasası veya özel ceza hükümleri içeren diğer yasalarda da yer almamaktaydı. Nitekim karşılaştırmalı hukuka bakıldığında da karşılıksız çek eylemi bir suç olarak düzenlenmemişti. Söz konusu düzenlemenin olmadığı dönemde Alman ceza hukukunda karşılıksız çek eylemi her ne kadar suç olarak tanımlanmamış olsa da bu eyleme Alman Ceza Yasası’nda düzenlenmiş olan “dolandırıcılık” hükümleri uygulanmaktaydı.2

Bu uygulama üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1929 tarihli bir yorum kararı3 ile karşılıksız çek düzenleme eyleminin ayrı bir suç olarak düzenlenmesine gerek olmadığı ve bu eyleme “dolandırıcılık” suçuna ilişkin hükümlerin uygulanabileceği belirtilmişti. Ancak bu husus öğretide tartışmalara yol açmıştır. Şöyle ki, çekin karşılıksız çıkması halinde bir suç oluşabilmesi için 765 s. Yasa4 md. 503’te düzenlenen dolandırıcılık suçuna ilişkin unsurların gerçekleşmiş olması gerekmekteydi.5 Bir başka deyişle, dolandırıcılık suçunun unsurları ancak somut olaydaki karşılıksız çek düzenleme eylemi ile örtüştüğü ölçüde fail cezalandırılabilmekteydi.

Karşılıksız çek düzenleme eylemi, yasada bir suç olarak düzenlenmediği için suçun unsurlarının ne olduğu veya suç tarihi gibi ceza hukukunda önemli yer teşkil eden hususlar konusunda da herhangi bir netlik bulunmamaktaydı. Nitekim Yargıtay da bu konuda bir içtihat birliği sağlayamamıştı. Lehdarın düzenlendiği sırada çekin karşılıksız çıkacağını bilmesi durumunda dolandırıcılık suçunun oluşmayacağını söyleyen Yargıtay’ın,6 ne var ki karşılıksız çıkan çekin, yasada yer alan unsurlarının eksik olması durumunda suçun oluşup oluşmayacağı yönünde çelişkili kararları söz konusuydu.7

Karşılıksız çek düzenleme eylemine somut olayın imkan verdiği ölçüde dolandırıcılık hükümlerinin uygulanması en başta “kanunilik ilkesi” ve bu ilke kapsamında olan “ceza hukukunda kıyas yasağı” ile bağdaşmayan bir durum ortaya koymaktaydı. Yasada tanımı ve yaptırımı yer almayan hiçbir eylemin suç olarak kabul edilemeyeceğini ifade eden kanunilik ilkesi hem Anayasal hem de ceza ve ceza muhakemesi hukukunun temel taşını oluşturan bir ilkedir.8 Keyfi uygulamaları önleme amacıyla getirilen bu ilkenin ihlali, söz konusu dönem için oldukça haksız uygulamalara sebebiyet vermiştir. Bir örnek ile açıklamamız gerekirse, aynı eylem sebebiyle yargılanan kişilerden biri beraat ederken diğer bir kişi mahkum edilebilmekteydi. Bu durum da sadece kanunilik ilkesi değil, adil yargılanma hakkı gibi Anayasal ilkeler ve ceza ve ceza muhakemesi hukuku ilkelerinden birçoğunu ihlal etmekteydi.

Yasal düzenleme olmamasına rağmen karşılıksız çek düzenleme eylemine dolandırıcılık suçuna ilişkin hükümlerin uygulanması, kanunilik ilkesi kapsamında olan kıyas yasağının da açıkça ihlal edilmesi sonucunu doğurmaktaydı. Her ne kadar 765 s. Yasa, kıyas yasağını açıkça düzenlemiş olmasa da kıyas yasağı kanunilik ilkesinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.9 Söz konusu eylemin suç olarak sayılıp sayılmayacağı, suç olarak sayılacaksa suç tarihi, unsurları, mahkumiyet kararı verilecekse cezanın ne olacağı gibi hususların suç tipinde belirlenmemiş olması da yine kanunilik ilkesinin kapsamında olan belirlilik ve açıklık esaslarına da aykırılık teşkil etmekteydi.