Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

21. Yüzyıl Dijital Teknoloji Çağında Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Açısından Bir Evrilme: Dijital İnsan Hakları ve Adalete Dijital Erişim

A 21st Century Legal Revolution in the Age of Digital Technology: Digital Human Rights and Digital Access to Justice

Melih Uğraş EROL

Dijitalleşme ile birlikte yaşamın pek çok alanı, dijital araçlar ve teknoloji ile bütünleşmiştir. İnsan hakları ve adalete erişim, dijital teknoloji çağında farklı bir şekillenmeye doğru ilerlemektedir. Dijital teknoloji, insan haklarının korunmasını ve adalete erişimi kolaylaştırmıştır. Ancak sorunları da beraberinde getirmiştir. Bir diğer ifade ile insan hakları ve adalete erişim arasındaki ilişki olumlu ve olumsuz açılardan değerlendirilebilir. Teknolojik gelişmelerin ve dijital teknoloji çağının, insan haklarını nasıl etkilediği ve şekillendirdiğine ilişkin tartışmalar, artık uluslararası hukuk platformuna taşınmıştır. 21. yüzyıl dijital teknoloji çağı hukuki bir evrilmeyi de beraberinde getirerek bu makalenin konusu olan dijital insan haklarına ve adalete dijital erişime kavramsal bir nitelik kazandırmıştır.

İnsan Hakları, Adalete Erişim, Dijitalleşme, Dijital Teknoloji Çağı.

The advent of digitalization has facilitated the integration of digital tools and technology into various domains of human existence. The evolution of human rights and access to justice is undergoing a distinct transformation in the era of digital technologies. The advent of digital technology has significantly enhanced the safeguarding of human rights and the promotion of access to justice. Nevertheless, it has also brought to light some critical concerns. Hence, it is imperative to analyse digitalization as a dualistic phenomenon that presents both benefits and drawbacks in relation to human rights and the accessibility of justice. The discourse about the impact of technological advancements and the era of digital technology on human rights has transitioned to the realm of international law. The 21st century era of digital technology has brought with it a legal evolution, giving a conceptual character to digital human rights and digital access to justice, the subject of this article.

Human Rights, Access to Justice, Digitalization, Digital Technology Age.

I. GİRİŞ

Dijital araçlar vasıtası ile gerçekleştirilen aktiviteler ekonomi, özel yaşam, sağlık, eğitim, iletişim, sosyalleşme gibi hayatın pek çok alanını etkilemektedir. “Dijital teknoloji çağı” adı verilen günümüz çağında insanların birbirleriyle etkileşimi, iletişimi ve bilgiye erişim biçimleri dijital araçlar sayesinde farklılaşırken aynı zamanda kolaylaşmaktadır. Dijitalleşmenin hukuk ile ilişkisi ise dördüncü nesil insan hakları1 şeklinde sınıflandırılan dijital insan haklarının ortaya çıkması şeklinde özetlenebilir. Bu etkileşim ile ortaya çıkan dijital insan hakları kavramı Birleşmiş Milletler tarafından, “dijital teknoloji ve ağa bağlı alanların (network spaces) kullanımı bağlamında insan hakları”2 şeklinde tanımlanmıştır. Dijital teknoloji ile şekillenen alanlar her ne kadar insan yaşamını kolaylaştırıp insan haklarının gelişmesine katkı sağlasa da bazı kritik endişeleri de beraberinde getirmektedir.3 Bir diğer ifade ile dijital teknoloji çağının insan haklarına olan etkisi yapıcı olduğu kadar eleştirisel de değerlendirilmelidir. Ancak bu tartışmalar ve dijital insan hakları artık uluslararası hukukun bir konusu halini aldığından başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği gibi çok uluslu yapıların da gündeminde yer almaktadır.4 Dijitalleşme ve hukuk arasındaki ilişki adalete erişim kavramı üzerinde de etkili olmuştur. İnsan hakları ile iç içe olan adalete erişim kavramının dijital teknoloji ile etkileşimi adalete dijital erişim kavramının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kısacası insanlar artık adalete dijital teknolojileri kullanarak da erişebilmektedir.

Dijital insan hakları kavramı, dijital çağ bağlamında temel hakların korunmasının önemini vurgulamanın bir yoludur. Ancak aynı kavram bazı yeni zorlukları da beraberinde getirmektedir. Dijital teknolojinin etkisi ile doğmuş olan ve zamanla şekillenen dijital insan hakları kavramına bağlı olarak ortaya çıkan ve çıkabilecek yeni nesil sorunlar ve çözüm yöntemleri henüz tamamen netleşmemiştir. Bu açıdan dijital insan hakları kavramını kabul etmek ve netleştirmek ortaya çıkabilecek sorunların da çözümünü kolaylaştıracaktır. Günümüzde çok sayıda insan hakları ihlaline şahit olunmaktadır. Dijital alanların bu tür ihlallere karşı daha yüksek bir duyarlılık sunduğu göz önünde bulundurulduğunda dijital insan hakları kavramının gerekliliği sonucuna varılabilir.

Bu makale dijitalleşme ile birlikte insan haklarının nasıl evrildiği, dijital insan hakları kavramı, adalete erişimin insan haklarının varlığını koruyan bir hak olarak dijital ortamda nasıl kullanıldığı ve yaşanabilecek olası sorunlar incelemektedir. Birinci bölüm olan giriş bölümünü takiben ikinci bölüm dijitalleşmenin insan haklarına olan etkileşimi farklı alt başlıklar halinde incelenmektedir. Bu bölüm özellikle dijitalleşmenin ifade özgürlüğü, kişilerin mahremiyeti, siber güvenlik, nefret söylemi ve suçu ve dezavantajlı grupların korunması üzerindeki etkileri detaylandırmıştır. Üçüncü bölüm devletlerin dijital insan hakları bağlamındaki yükümlülükleri incelerken dördüncü bölüm adalete dijital erişim detaylandırmıştır. Adalete dijital erişim kavramı dijital insan hakları hukuku açısından son derece önemli olup pek çok diğer hakkın kullanımını da garanti altına alması açısından özel olarak ele alınmıştır. Adalete dijital erişim bölümünün alt başlıkları çevrimiçi uyuşmazlık çözümü, çevrimiçi adli yardım platformları, çevrimiçi mahkeme ve açık adalet, robo-avukatlar ve robo-hakimler şeklinde sıralanmıştır. Beşinci bölüm dijitalleşme ile birlikte insan hakları açısından karşılaşılabilecek sorunlar irdelemektedir. Dijitalleşme ile birlikte olası insan hakları sorunları yapay zekâ ve otomasyon, internete erişim hakkı, dijital malvarlığı hakkı ve miras, siber suçlar ve siber savaşlar, biyoteknoloji başlıkları altında incelenmiştir. Altıncı bölüm ise bahsi geçen sorunların çözümü incelemektedir. Tüm bu bölümlerdeki konular Türk iç hukukunun konulara yaklaşımı ve ilgili uygulamaları da dahil edilerek incelemektedir. Yedinci ve son bölüm ise sonuç kısmıdır.

II. DİJİTALLEŞMENİN İNSAN HAKLARINA OLAN ETKİSİ

Dijitalleşme insan haklarını farklı açılardan etkilemektedir. Dijital teknolojinin insan haklarına yapıcı etkisi tartışılmaz bir gerçektir. Ancak dijital teknoloji çağı insan haklarına zarar verebilecek bazı noksanlıkları da beraberinde getirebilmektedir.

İnternet ortamının sınırlarının belirlenmesi, engellenmesi veya belli bir çerçeveye sokulması son derece güç olduğundan internet ifade özgürlüğü gibi özgürlüklerin kullanılması için son derece elverişli bir ortam sağlamaktadır.5 Dijital teknoloji ile, küresel ölçekte bilgi paylaşımının kolaylaşması en başta ifade özgürlüğünün dijital çağda daha kolay kullanılmasını sağlamıştır. Sosyal medya platformları, çevrimiçi haber kaynakları ve dijital iletişim araçları, bireylerin ve kuruluşların kendilerini daha özgür ifade etmelerini sağlamaktadır. Bu açıdan internet bireylerin ifade özgürlüklerini kullanmaları için gerekli ve bazen zorunlu bir araç haline gelmeye başlamıştır. Öyle ki, artık ülkeler kalkınma hedeflerine ulaşmak için internete evrensel erişim hakkından bahsetmek zorunda kalmaktadırlar.6 Ancak pek çok insanın düşüncelerini ve yorumlarını çevrimiçi paylaşabilme imkanına sahip olması, insanların mahremiyetinin ve verilerinin korunması konusunda endişeleri de beraberinde getirmektedir. Endişe edilen en önemli hususlardan biri, mahremiyetin ve veri güvenliğinin korunamaması halinde dijital teknolojilere bağlı olarak diğer insan haklarının olumsuz etkilenebileceğidir.7 Ayrıca dezenformasyon da dijital ortamda çok kolay yaratılabilir. Kısacası kişiler ifade özgürlüğünü internet ve dijital teknoloji sayesinde daha kolay kullanırken dezenformasyon ve veri güvenliğinin sağlanamaması veya ihlal edilmesi gibi bilgiye ve kişilere zarar verebilecek olumsuzluklar ile karşılaşmaları olasıdır.

İfade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri hakkının birlikte değerlendirilebileceği durumlar söz konusudur. Nitekim, barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü kamu özgürlüklerinin temellerinden birisidir.8 Bu açıdan barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü ifade özgürlüğünün bir biçimidir.9 Barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü10 dijital teknolojiler ile birlikte yeni boyutlar kazanmıştır. Kişilerin barışçıl şekilde bir araya gelerek seslerini duyurmaya çalışmaları, demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapmaları dijital ortam sayesinde daha da kolaylaşmıştır.11 Ancak dijital ortamlarda toplanma ve örgütlenme yıkıcı amaçlar için de kullanılabilir, örneğin terör propagandası veya eylemi yapmak için çevrimiçi araçları kullanarak toplanmak. Türkiye’de dijital ortamda kullanılan ifade özgürlüğünün sınırlarını 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” belirlemektedir. Bu kanunun 8/A maddesine göre internet ortamındaki ifade özgürlüğü “yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden bir veya birkaçına bağlı olarak hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhurbaşkanlığı veya millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması” gibi nedenlerle sınırlanabilir. Bu kanunun uygulanmasında yetkili makam Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’dur. Her ne kadar ifade özgürlüğü internet ortamında daha fazla kullanılan bir özgürlük olsa da “ifade ve basın özgürlüğüne dönük bir müdahale olarak erişim engellemeleri özellikle Türkiye’de sıklıkla başvurulan bir yöntem haline gelmiştir.”12 Ülkemizde, 2014 yılında gerçekleşen Twitter sosyal paylaşım sitesinin erişimine getirilen engel Anayasa Mahkemesi tarafından yasal dayanağı olmayan bir işlem olarak değerlendirilmiş ve ifade özgürlüğünün ihlali kararı verilmiştir.13 Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi, Youtube14 ve Vikipedia15 internet sitelerinin erişimine getirilen engellerin ölçüsüz olduğuna karar vermiştir. Ayrıca son zamanların en tartışmalı yasalarından birisi halini alan 2022 yılında kabul edilen 7418 sayılı Kanun, internet haberciliği dahil olmak üzere dezenformasyon ile mücadele amacı ile bazı kısıtlamalar getirmiştir. Bahsi geçen Kanunun 29. maddesi halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma başlığı altında şu sınırlamaları getirmiştir: (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. (2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.” Her ne kadar düzenlemenin amacının dezenformasyonu engellemek olduğu belirtilse de kanunun aleyhinde olan düşünce, ifade özgürlüğünün sansürlenmesi şeklindeyken lehte olan düşünce devletin kamuyu ve kişileri koruma görevini yerine getirdiğidir.16 Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklik ile (Ek: 13.10.2022-7418/29 md.) 217. maddeye 7418 sayılı Kanun’un 29. maddesi aynı şekilde eklenmiştir. Bu yasal düzenlemelere karşı yapılan iptal başvurusunu Anayasa Mahkemesi 08.11.2023 tarihinde reddetmiştir.17