Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Taşınmaz Malların Yağma Suçunun Konusunu Oluşturup Oluşturamayacağı Sorunu

The Problem of Whether Immovable Property May Constitute the Subject Matter of the Crime of Plunder

Veli Özer ÖZBEK, Serkan MERAKLI

TCK m. 148’deki düzenleme, taşınmaz malların yağma suçunun konusunu oluşturup oluşturamayacakları meselesini ortaya çıkarmıştır. Kanun koyucunun hırsızlık suçunda açıkça taşınır malları suçun unsuru olarak saymasına karşın yağma suçunda sadece mal terimine yer vermesi bu sorunun temel sebebini oluşturmaktadır. Zira hırsızlık suçu ile yağma suçu arasında bileşik suç ilişkisi bulunmakta olup her iki suçun unsurlarının birbiri ile paralellik sergilemesi gerekir. Fakat kanun koyucunun bu durumu gözden kaçırdığı görülmektedir. Bu sorun karşısında yağma suçunun tanımında ortaya çıkan belirsizliğin yorum yoluyla giderilmesi gerekir. Bu noktada “malın alınması” unsurunun anlamından da hareket edilerek bir çözüm yolu bulunması mümkündür.

Malvarlığına Karşı Suçlar, Yağma, Hırsızlık, Malın Alınması, Taşınmaz Mal.

Art. 148 of the Turkish Penal Code raises the question of whether immovable property can constitute the subject matter of the crime of plunder. The main reason for this problem is that the legislator explicitly considers movable property as an element of the crime of larceny, but only includes the concept of property in the crime of plunder. Since there is a compound crime relationship between the crime of larceny and the crime of plunder, the elements of both crimes should be considered parallel to each other. However, the legislator has overlooked this situation. This ambiguity arising in the definition of the crime of plunder should be eliminated through interpretation. In this regard, it is possible to find a solution by considering the definition of the element of “taking the property”.

Crimes Against Property, Plunder, Theft, Taking the Property, Immovable Property.

GİRİŞ

Yağma suçu malvarlığına karşı işlenen suçlar arasında düzenlenmekle beraber yalnızca malvarlığı hukuki değerini korumamakta; bunun yanı sıra kişi özgürlüğünü de korumaya yönelmektedir. Bileşik suç niteliği taşıyan yağma suçu cebir veya tehdit suçlarından bir tanesi ile birlikte hırsızlık suçunun bir araya gelmesi suretiyle bağımsız bir suç tipi olarak ortaya çıkmış olup eski çağlardan beri ceza hukukunun kapsamında yer alan klasik suç tiplerinden bir tanesidir. Bu suç tipinde malvarlığı hukuki değerinin korunması hırsızlık suçunun unsurları üzerinden yapılacak bir değerlendirme ile söz konusu olmaktadır. Ancak bu noktada TCK m. 148’deki yağma suçunun unsurları incelendiğinde bu unsurların hırsızlık suçunu düzenleyen m. 141’deki unsurlar ile paralellik taşıyıp taşımadığı konusunda çeşitli soru işaretleri ortaya çıkmaktadır. Bu soru işaretlerinden belki de en mühimi taşınmaz malların yağma suçunun konusunu oluşturup oluşturamayacağıdır. Bu konuda öğretide çeşitli görüşler ileri sürülmüş olsa da Yargıtay’ın henüz bu konuda istikrar kazanmış bir içtihat geliştirebildiği söylenemez. Bu arka plan üzerinde çalışmada çeşitli çözüm önerileri ileri sürülmeye çalışılacaktır. Bu konuda ortaya çıkan sorunlardan bir tanesi de taşınmazların bu tür eylemlere konu olduğu takdirde hangi suçun ya da suçların oluşacağı hususudur. Cebir veya tehdit eylemlerine dayalı olarak taşınmazların üzerinde hakimiyet tesis edildiği takdirde yağma suçunun oluşmayacağı kabul edilirse bu durumda hangi suçların oluşacağı da önemli bir sorun teşkil etmektedir. Çalışmada bu sorunla ilgili olarak da değerlendirilmeye yer verilecektir.

Çalışmada öncelikle mesele tespit edilerek ortaya konulduktan sonra öğretide yağma suçunun konusunu oluşturan malın niteliği ile ilgili olarak ileri sürülmüş olan görüşlere yer verilecektir. Ardından mehaz kanun olması sebebiyle Alman Ceza Kanunu § 249’da yağma suçunun ne şekilde kaleme alınmış olduğu incelenerek hukukumuz bakımından çeşitli çıkarımlara ulaşılmaya çalışılacak ve daha sonra ise Yargıtay’ın bu konudaki uygulaması ele alınacaktır. Son olarak bu mesele ile ilgili olarak görüşümüze yer verilecektir. Mevcut hukuki meselenin ele alınması ve çözümünde maddi içerik kadar suçun tarihsel gelişim sürecinin de göz önünde tutulması önem arz ettiğinden çalışmada meseleye bu yönüyle de yaklaşılmaya özen gösterilecektir.

I. MESELENİN TESPİTİ

Taşınmazların yağma suçunun konusuna dahil olup olmadığı hususu 5237 sayılı TCK’daki yağma suçuna ilişkin düzenleme ile tartışmalı hale dönüşmüştür. Gerçekten yürürlükten kalkmış olan 765 sayılı TCK m. 495/1’de yer alan “Her kim, menkul bir malın zilyedini veya cürüm mahallinde bulunan bir başkasını cebir ve şiddet kullanarak veya şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşüreceği beyanı ile tehdit ederek o malı teslime yahut o malın kendi tarafından zaptına karşı süküt etmeye mecbur kılarsa on seneden yirmi seneye kadar ağır hapis cezasına mahkum olur.” şeklindeki düzenleme sebebiyle bu Kanunun yürürlükte bulunduğu dönemde taşınmazların yağma suçunun konusunu oluşturamayacağı hem öğreti hem de yargı kararlarında ifade ve kabul edilmekteydi.1

Ne var ki yağma suçunun 5237 sayılı TCK m. 148/1 ile “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olması karşısında suçun konusunun kapsamı tartışmalı hale dönüşmüştür. Zira daha önce hükümde suçun konusu olarak açıkça “menkul bir mal”dan söz edilir iken yeni düzenlemede konunun “bir mal” şeklinde ifade edilmiş olması karşısında malın taşınmazları da içinde alacağı yönünde bir kabule sebebiyet vermiştir.

Gerçekten TCK m. 148’in gerekçesinde konuya ilişkin bir açıklığın bulunmaması,2 üstelik “Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir.”, “mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır.” şeklindeki ifadeler bu konudaki tereddüdü artırmaktadır. Aşağıda 5237 sayılı TCK’daki düzenlemenin yol açtığı bu tereddüdün giderilmesine yönelik çeşitli değerlendirmelere yer verilmeye çalışılacaktır.

II. TCK MADDE 148’DEKİ SUÇ TANIMINDA YER VERİLEN SUÇUN KONUSU HAKKINDA ÖĞRETİDEKİ GÖRÜŞLER

Taşınmazların yağma suçunun konusuna dahil olduğunu savunanların gerekçeleri şu şekilde sıralanabilir:3