Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Boşandığı Eşiyle Birlikte Yaşayan Hak Sahiplerinin Ölüm Sigortası Kapsamında Gelir veya Aylıklarının Kesilmesi

Deduction of the Income or Pensions of Beneficiaries Living with Their Divorced Spouses within the Scope of Death Insurance

Recep MAKAS

Sigortalının ölümü üzerine desteğinden yoksun kalan hak sahiplerinin uğradığı maddi kayıplar ölüm sigortası ile karşılanmaya çalışılır. Sigortalının ölümü iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanıyorsa hak sahiplerine kısa vadeli sigorta kollarından ölüm geliri bağlanır. Buna karşılık ölüm, iş kazası veya meslek hastalığı dışında meydana gelmişse, bu defa ölüm sigortasından hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanır. Gelir veya aylığın bağlanabilmesi için hak sahibi olan eş, çocuk veya ana-babanın kanunda belirtilen şartları sağlamaları gerekir. Hak sahibi eşin kadın veya erkek olması bir farklılık oluşturmaz. Hak sahibi eşe ölüm gelir veya aylığı bağlanabilmesi veya bağlanmış ise kesilmemesi için; eşin yeniden evlenmemiş olması gerekir. Benzer şekilde kız çocuğunun ölen anne veya babasından ölüm geliri yahut aylığı alabilmesi için evlenmemiş olması veya boşanmış olması şarttır. Toplumsal bir gerçeklik olarak bazı hak sahipleri gelir veya aylık alabilmek amacıyla eşinden boşanmakta ve fiilen birlikte yaşamaya devam etmektedirler. İlk kez 5510 sayılı Kanunun 56/2. maddesi ile konu yasal düzenlemeye kavuşturulmuştur. Bu hükümle boşandıktan sonra eşlerin birlikte yaşadıklarının Kurumca tespiti halinde gelir veya aylığın kesilmesi yanında yapılan ödemelerin geri alınması yönünde hukuki yaptırım getirilmiştir. Bu çalışmada, 5510 sayılı Kanunun 56/2 hükmünün yeterliliği, hukuki nitelendirilmesi ve toplumsal sorun haline gelen eş ve kız çocuklarının gelir veya aylık almak için boşandığı eşiyle birlikte yaşaması sorunu üzerinde durulacak ve olması gereken hukuk bakımından birtakım önerilerde bulunulacaktır.

Sosyal Güvenlik, Sosyal Sigorta Yardımları, Ölüm Aylığı, Sigortalının Eşi, Sigortalının Kız Çocuğu.

Upon the death of the insured, the financial losses suffered by the beneficiaries who are deprived of support are covered by the death insurance. If the death of the insured person is due to a work accident or occupational disease, death income is provided to the beneficiaries from short-term insurance branches. However, if the death occurs other than a work accident or occupational disease, in this case the beneficiaries will receive a death benefit from the death insurance. In order for income or pension to be granted, the entitled spouse, child or parent must meet the conditions specified in the law. It does not make any difference whether the entitled spouse is male or female. In order for death income or pension to be granted or, if so, not to be cut off; The spouse must not remarry. Similarly, in order for daughters to receive death income or pension from their deceased parents, they must be unmarried or divorced. As a social reality, some beneficiaries divorce their spouses and continue to live together in order to receive income or pension. For the first time, Article 56/2 of Law No. 5510 the issue has been regulated by law. With this provision, if the institution determines that the spouses are living together after the divorce, a legal sanction has been introduced to deduct the income or pension as well as to take back the payments made. In this study, the adequacy of provision 56/2 of Law No. 5510, its legal qualification and the problem of wives and daughters living with their divorced spouses in order to receive income or pension, which has become a social problem, will be emphasized on and some suggestions will be made considering de lege feranda.

Social Security, Social Insurance Benefits, Survivors’ Pension, Spouse of the Insured, Daughter of the Insured.

Giriş

Sosyal güvenlik, geliri ne olursa olsun bir takım sosyal risklerin ortala çıkması halinde, bir insan hakkı ve devlet görevi olarak primli veya primsiz rejimler kullanılarak riske maruz kalan kişilere ekonomik güvence sağlamayı amaçlayan bir sistemdir.1 Sigortalının ölümü, sigortalı bakımından değil, geride kalan ve geçimini sağlama yükümlülüğü bulunan hak sahipleri bakımından sosyal risk oluşturur.2 Sigortalının ölümü üzerine hak sahipleri sigortalının maddi desteğinden yoksun kalır. İşte ölüm aylık veya geliri bu desteği kısmen de olsa giderme amacına hizmet eder.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda3 hak sahibi, “sigortalının veya sürekli iş göremezlik geliri ile malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta olanların ölümü halinde, gelir veya aylık bağlanmasına veya toptan ödeme yapılmasına hak kazanan eş, çocuk, ana ve babası” (m.3/1, b.7) şeklinde tanımlanmıştır.

Hak sahipleri arasında yer alan eş veya kız çocuğuna ölüm geliri veya aylığı bağlanabilmesinin koşullarından biri de evli olmaması veya boşanmış olmasıdır. İşte ülkemizin bir toplumsal gerçekliği olarak ortaya çıkan husus,4 eşin ölen önceki eşinden veya kız çocuğunun ölen anne-babasından ölüm geliri/aylığı alabilmek için resmi olarak boşanmasına rağmen, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşamayı sürdürmesi ve ölüm geliri/aylığı almaya devam etmesidir.

506 sayılı Kanun döneminde bu hususta önleyici bir düzenleme mevcut değildi. O dönemde boşandığı eşiyle birlikte yaşayan ve Kurumdan gelir veya aylık almaya devam edenler hakkında Kuruma yapılan çok sayıda ihbar ve şikayetler olmasına karşın caydırıcı bir çözüm bulunamamıştı. Hatta Kurumca bu tür uygulamaların tespiti ve ilgili kişilerin gelir veya aylıklarının kesilmesi üzeri, hak sahiplerinin Kurum aleyhine açtığı davalar Kurum işleminin iptali ile sonuçlanması sebebiyle, kesilen gelir veya aylıkların yeniden bağlanması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.5 İşte uygulamada yaygınlık kazanan bu durumun engellenmesine yönelik 5510 sayılı Kanunun 56. maddesinin son fıkrasında düzenleme yapılmıştır. Buna göre, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır”. Getirilen hüküm çok yönlü ekonomik, sosyal ve etik boyutu olan bir düzenlemedir.6 Zira konunun sosyal güvenlik hukuku boyutu yanında, ekonomik saiklerle bu yola gidilebilmesi ve ahlaki yönünün de önem taşıması söz konusudur.

I. Ölüm Gelir veya Aylığına İlişkin Genel Esaslar

Ölüm olayı, ölen sigortalı bakımından değil, geçimleri sigortalı tarafından sağlanan kişiler bakımından güvence altına alınması gereken ve gerçekleşmesi herkes için kesin olan sosyo-ekonomik bir risktir.7 Zira ölüm riski, sigortalının geçindirmekle yükümlü olduğu kişiler bakımından gelir kaybına, gelir azalmasına veya gider artışına sebep olur.8 Sigortalının ölümü üzerine desteğinden yoksun kalan hak sahiplerinin uğradığı maddi kayıplar ölüm sigortası ile karşılanmaya çalışılır. Bir başka ifadeyle ölüm sigortası ile amaçlanan, sigortalının ölümü sonrasında hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakkından yoksun bırakılmaması ve yaşamlarını asgari düzeyde de olsa sürdürmelerine imkân tanınmasıdır.9 Sigortalının ölümü iş kazası veya meslek hastalığına dayanıyorsa hak sahiplerine bu kısa vadeli sigorta kollarından ölüm geliri bağlanır. Buna karşılık ölüm, iş kazası veya meslek hastalığı dışında meydana gelmişse, uzun vadeli sigorta kolu olan ölüm sigortasından hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölüm hariç kaza, hastalık, suikast hatta intihar vs. sonucu meydana gelen her türlü ölüm, ölüm sigortası kapsamına alınmıştır.10 Ölümün meydana geliş şekli veya ölen kişinin kusurunun, iradesinin olup olmaması hak sahiplerinin ölüm sigortası yardımlarından yararlanmalarını etkilemez.11 5510 sayılı Kanunun tanımlar başlıklı 3. maddesinin 16 ve 17. bentlerinde gelir ve aylık kavramları tanımlanmıştır. Anılan hükme göre “Gelir: İş kazası veya meslek hastalığı halinde sigortalıya veya sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine, yapılan sürekli ödemeyi” (m.3/1, b.16); Aylık ise “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile vazife malûllüğü halinde yapılan sürekli ödemeyi” (m.3/1, b.17) ifade eder.

Dünyada en eski ve en yaygın olan sigorta kolunun iş kazaları ve meslek hastalıkları sigorta kolu olduğu belirtilmektedir.12 Mesleki bir risk olan iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda, sigortalı meslekte kazanma gücünü kısmen veya tamamen, sürekli veya geçici olarak kaybeder. Bunun sonucunda sigortalı gelir kaybına ve gider artışına maruz kalır. Öte yandan iş kazası veya meslek hastalığı ölümle sonuçlanırsa, bu defa sigortalının hak sahipleri anılan sosyal tehlikelere uğrar. İş kazası ve meslek hastalıkları sigortası gelir kayıpları ve gider artışlarına karşı bir güvence sağlar.13

İş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sağlanan haklardan biri de, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanmasıdır (5510 sK m.16/1, c). 5510 sayılı Kanuna göre, iş kazası veya meslek hastalığına bağlı sebeplerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine, 17. madde gereğince tespit edilecek aylık kazancının %70’i, 55. maddenin ikinci fıkrasına göre güncellenerek 34. madde hükümlerine göre gelir olarak bağlanır (m.20/1). Uğradığı iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü %50 veya daha fazla oranda kaybetmesi sebebiyle sürekli iş göremezlik geliri bağlanmış iken ölenlerin, ölümün iş kazası veya meslek hastalığına bağlı olup olmadığına bakılmaksızın birinci fıkraya göre belirlenen tutar, 34’üncü madde hükümlerine göre hak sahiplerine gelir olarak bağlanır (m.20/2). Görüldüğü üzere meslekte kazanma gücü kaybı %50 veya daha fazla ise ve sigortalı iş göremezlik geliri aldığı dönemde ölürse, sigortalının ölümünün iş kazasına bağlı olması dahi aranmamıştır.14

Meslekte kazanma gücü %50 oranının altında olan ve kendisine sürekli iş göremezlik geliri bağlanmış olan sigortalının ölümü, iş kazası veya meslek hastalığına bağlı değilse, bu durumda almakta olduğu iş göremezlik geliri hak sahiplerine ölüm geliri olarak bağlanır (m.20/3). Böylece sürekli iş göremezlik geliri almakta iken ölen kişinin meslekte kazanma gücü oranının %50 ve üzeri olması halinde, hak sahiplerine bağlanacak toplam aylık miktarı, sürekli tam iş göremezlik geliri (sigortalının aylık kazancının %70’i) olacak, buna karşılık meslekte kazanma gücü oranının %50’nin altında olması halinde, sigortalıya ödenen sürekli kısmi iş göremezlik geliri hak sahiplerine ölüm geliri olarak bağlanacaktır.

506 sayılı Kanunda olduğu gibi,15 5510 sayılı Kanunda da iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine ölüm geliri bağlanabilmesi için sigortalının belli bir süre çalışmış ve prim ödemiş olması şartı aranmamıştır.16 Sigortalı işe başladığı anda iş kazasına uğraması sonucu ölümü halinde hak sahiplerine ölüm geliri bağlanır.17 Ancak bağımsız çalışan sigortalının hak sahiplerine ölüm gelir bağlanabilmesi için, kendi sigortalılığından dolayı, genel sağlık sigortası dahil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması gerekir (m.20/4).