Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Alternatif Bir Uyuşmazlık Çözüm Yolu Olan Uzlaştırma Üzerine Bazı Tespit ve Değerlendirmeler

Some Determinations and Evaluations on Conciliation, as an Alternative Dispute Resolution

Süha TANRIVER

Bu çalışmada, öncelikli olarak uzlaştırmanın tanımı, amacı, işlerlik kazanabilmesi için varlığı gereken şartlar ve sürece egemen olan ilkeler üzerinde durulmuş; daha sonra, uzlaştırmacı olabilmek için varlığı gereken şartlar, uzlaştırmacının hukukî statüsü, hakları, yükümlülükleri ve sorumluluğu ele alınmış; son olarak da Ceza Muhakemesi Kanununda bu bağlamda yapılmış olan ayrım da baz alınmak suretiyle soruşturma ve kovuşturma evrelerinde uzlaştırma sürecinin işleyişi ile uzlaştırmanın hukukî sonuçları incelenmiş; bazı özgün tespit, irdeleme ve değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolu, Uzlaştırmacı, Soruşturma Evresinde Uzlaştırma, Kovuşturma Evresinde Uzlaştırma, Edim.

In this study, we primarily focus on the definition of conciliation, its purpose, the conditions required for it to be operational, and the principles that govern the process. Then, the conditions required to become a conciliator, the legal status, rights, obligations and responsibilities of the conciliator are discussed. Finally, based on the distinction made in this context in the Code of Criminal Procedure, the functioning of the conciliation process in the investigation and prosecution phases and the legal consequences of conciliation were examined. Eventually, some original findings, analysis and evaluations have been made regarding the issues.

Alternative Dispute Resolution, Conciliator, Conciliation in the İnvestigation Phase, Conciliation in the Prosecution Phase, Performance.

A. TANIMI VE AMACI

Ceza yargılaması bağlamında işlerlik kazanan uzlaştırma ile ilgili hukukî düzenlemeler Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ila 255. maddeleri arasında ve Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nde yer almaktadır.

Ceza yargısı bağlamında uzlaştırmadan maksat, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suçlarla kanunda sayılmak suretiyle belirtilmiş olan diğer suçlarda (CMK m. 253, I), tarafsız, bağımsız ve sürecin işleyişi konusunda eğitim almış olan üçüncü bir kişinin yardım ve katkısı ile şüpheli veya sanığın, mağdur yahut suçtan zarar görenle bir araya getirilip müzakerelerde bulunmalarının sağlanması suretiyle edimli yahut edimsiz olarak bir anlaşmaya varmalarını hedefleyen, anlaşmanın gerçekleşmesi halinde de, soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığı veya kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı; kovuşturma aşamasında ise, davanın düşmesi yahut hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesini gerektiren alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir1. Bu bağlamda, çoğunlukla uzlaşı yahut anlaşma, şüpheli yahut sanığın, bir edimi yerine getirmeyi taahhüt etmesi; mağdurun veya suçtan zarar görenin de, bu taahhüdü kabul etmesi üzerine gerçekleşir; bu suretle uyuşmazlığın ortadan kalkması sağlanır ve gelişen bu tablo karşısında, muhakemeye son verilir. Uzlaştırma kurumuna işlerlik kazandırılması hâlinde, mağdurun uyuşmazlığın giderilmesi bağlamında aktif bir rol üstlenmesi realize edilmekte, kendi iradesinin de etkili olduğu bir sonuç ortaya çıkmakta, kabul edebileceği bir çözüm üzerinde fail ile anlaşmaya varması ve intikam alma duygusundan vazgeçmesinin sağlanması suretiyle suç teşkil eden eylem veya davranışla bozulan toplumsal barışın yeniden tesisi hedeflenmektedir2. Öte yandan, uzlaştırma yoluyla mağdurun zararının, suçun işlenmesinden hemen sonra giderilmesi sağlanmak suretiyle ceza muhakemesi sürecinde yaşayabileceği muhtemel olumsuzlukların önüne geçilmekte ve mağdur ayrıca zararının tazminini temin için, tazminat davası açma külfetinden kurtarılmaktadır3. Şüpheli veya sanık açısından bir değerlendirme yapıldığında ise, uzlaştırmanın, mahkûmiyet riskinin ortadan kaldırılmasını ve dolayısıyla cezaevlerinde bulunmanın, kişiler üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilerin daha işin başında bertaraf edilmesini sağlamak suretiyle failin toplumla yeniden bütünleşmesine; topluma yeniden kazandırılmasına olanak veren bir kurum kimliğini taşıdığı da söylenebilir4. Yapmış olduğumuz tüm bu tespitlerden hareketle, uzlaştırmanın, günümüzde, cezalandırıcı adalet anlayışının yerini almış olan onarıcı adalet anlayışının bir ürünü olduğunu; onu temel aldığını ifade etmek gerekir5. Onarıcı adalette, suçun yalnızca cezayı gerektiren bir fiil olarak algılanması değil; aksine, bir haksızlık olarak kabulü söz konusudur6. Onarıcı adalet, failin cezalandırılmasından ziyade, işlediği fiilin sonuçları ile yüzleşmesini ve suçtan kaynaklanan sonuçların ne şekilde ortadan kaldırılabileceği hususunda bizzat sorumluluk altına girmesini; mağdurun zararının giderilmesini ve toplumsal barışın yeniden tesisini konu alan faaliyetler bütünü şeklinde tanımlanabilir7. Bu adalet anlayışının odağını, suçtan zarar görenin yani mağdurun zararın giderilmesi oluşturur ve mağdurun sürece doğrudan ve aktif katılımının temini suretiyle mevcut haksızlığın (suçun işlenmiş olmasının yarattığı olumsuz sonuçların) geleceği etkili bir şekilde, ortadan kaldırılması; bozulan toplumsal barışın ve düzenin yeniden tesisi hedeflenir8. Onarıcı adalet, hem failin bizzat sorumluluk üstlenmesini; mağdurun maddi ve manevi zararının giderilmesini hem de failin fiilinin sonuçları ile yüzleşip hatasını fark etmesini ve bu suretle topluma yeniden kazandırılmasını baz alır. Uzlaştırma, sözü edilen adalet anlayışının, somut plânda bir uygulanma biçimidir ve fail ile mağdurun bir mutabakata varmasının sağlanması suretiyle suçun işlenmesi ile bozulan toplumsal barışın ve düzenin yeniden tesis edilmesini amaçlar.

Uzlaştırma kurumunun, yargının iş yükünü azaltmak gibi herhangi bir amacı ve işlevi yoktur. Ancak, uzlaştırma kurumu, ne kadar geniş ölçekte, işlerlik kazanıp uyuşmazlıkların sona erdirilmesinde etkin ve işlevsel bir kurum haline gelirse, yargının iş yükü de o ölçekte azalır. Sözü edilen hal, uzlaştırmanın amacı değil; etkin ve yaygın bir biçimde uygulama alanı bulmasının doğal bir sonucudur. Dolayısıyla bu bağlamda, amaç ile sonucu birbirine karıştırmamak gerekir.