Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Medya Olduğu Gibi Değil Olduğun Kadar mı Görürsün?: 2011-2020 Tarihleri Arasında Basında Çıkan Geçici Koruma Statüsündekilerle İlgili Haberlerin Analizi

Media Do You See as They are or as You are?: Analysis of the News About Temporary Protected Status in the Press between 2011-2020

Pelin ÖĞÜN EMRE, Asya ÖZER

Türkiye’nin 2011’den itibaren eşi benzeri olmayan bir göç dalgasına maruz kalması uluslararası, ulusal ve yerel ölçekte ekonomik, siyasi, toplumsal boyutları olan tartışmalara yol açmıştır. Bu tartışmaların medyaya taşınıp görünür olma durumları, aktörlerin çeşitliliği, göçmen, sığınmacı ve mültecilerin varlığına dair alanyazında farklı kapsamlarda çalışmalarla ele alınmıştır. Bu çalışma TÜBİTAK 1001 fonu tarafından destek alan araştırmanın medya ayağına dair verilerin yorumlanmasını kapsamaktadır. Araştırma uluslararası göç ile göçmen, sığınmacı ve mültecilerle alakalı söylemlerin yoğunlaştığı, dağıldığı, bağlamdan koptuğu, tezatlar oluşturduğu ve farklılaştığı mecralarda üretilen söylemleri hem içerik hem de söylem analizi ile inceleyerek medyada yaratılan anlam dünyasının dinamiklerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Yazılı basını temsil edebilecek 8 gazetenin 2011-2020 tarihleri arasında yer alan haberlerinden oluşturulan bir örneklem üzerinden göçmen, sığınmacı ve mültecilerin yer aldığı haber temaları belirlenerek temalar aracılığıyla gazetelerin kendi iç dinamiklerine bağlı olarak bu öznelere yönelik geliştirdikleri haber tonu ve dil inşasında dramatizasyon ifadelerinin varlığı açığa çıkarılmıştır. Seçilen örneklem üzerinden en çok ele alınan ve en az yer verilen temaların gazete çeşitliliği göz önünde tutularak sentaktik ve semantik analizleri yapılmıştır. Medyada uluslararası göç, göçmen, sığınmacı ve mültecilere yönelik hangi tür söylem ve anlatıların, hangi temalarla öne çıkarıldığı, hangi temaların geri plana konulduğu, göçmen, sığınmacı ve mülteci kavramlarının haberlerde nasıl inşa edildiği ve hangi dilsel stratejiler kullanılarak yapıldığı mercek altına alınmıştır. Sonuç olarak ilgili haberlerde göçmen, sığınmacı ve mülteciler özne olarak görünür olsa da haberin kurgusu, dili ve yarattığı anlam dünyasında nasıl nesnelleştirildiği, görünür olup sessizleştirildiğini anlamaya çalışır. İlgili haber temalarında haber tonlarının çeşitliliği ve aktörlerin seçimi vs. haber cümlelerinin derinine inerek metindeki ideolojik tanımlamaları keşfetmeyi hedeflemektedir. Gazetelerin sahiplik yapısı, ideolojik konumu, iktidar ile olan mesafesine bağlı olarak göçmen, sığınmacı ve mülteciler hakkındaki haberlerin kurgulanmasında saptanan benzerlik ve farklılıklarda ortaya konacaktır. Böylelikle, haber dilindeki hukuki tanımlamaların ısrarlı yoksunluğu ve yanlış kullanımı sözkonusu aktörlere karşı ayrımcılığı gözler önüne serilecektir.

Geçici Koruma Statüsü, Suriyeli, Ayrımcılık, Gazete, Medya, Söylem.

Since 2011, Turkey has been subjected to an unprecedented migration wave, which has led to discussions with economic, political, and social dimensions on a global, national, and local level. The literature has addressed the media coverage and visibility of these debates, the diversity of actors, and the presence of migrants, asylum seekers, and refugees in various contexts. This study covers the interpretation of data on the media component of the research supported by the TÜBİTAK 1001 fund. The research aims to reveal the dynamics of the world of meaning created in the media by examining the discourses produced in the media where discourses about international migration and migrants, asylum-seekers, and refugees are concentrated, dispersed, decontextualized, contrasted, and differentiated through both content and discourse analysis. News themes involving migrants, asylum seekers, and refugees were identified through a sample of 8 newspapers that can present the printed press between 2011 and 2020; dramatization expressions in the news tone and language construction for these subjects developed by the newspapers depending on their internal dynamics were discovered through the themes. The chosen sample was analyzed using syntactic and semantic analysis, with consideration given to the variety of newspapers and the themes that were the most and least covered. The study examines the media’s discourse and narratives about international migration, migrants, asylum seekers, and refugees, highlighting which themes are emphasized or minimized, the construction of migrant, asylum seeker, and refugee concepts within the news, and the use of linguistic strategies. As a result, even though migrants, asylum seekers, and refugees are visible as subjects in the relevant news, it seeks to understand how they are objectified and silenced in the narrative’s structure, language, and the world of meaning it creates. In the relevant news themes, it aims to explore the ideological definitions within the text by delving into the depths of news sentences, focusing on the diversity of news tones, actor selection, etc. The ownership structure of newspapers, their ideological positioning, and their proximity to the government will present the similarities and differences identified in the construction of news regarding migrants, asylum seekers, and refugees. Thus, the persistent absence and misuse of legal definitions in news language will reveal discrimination against the actors.

Temporary Protected Status, Syrian, Discrimination, Newspaper, Media, Discourse.

GİRİŞ

2011 yılında başlayan iç savaşın ardından, Suriye’den geniş çaplı bir göç dalgasının başlamasıyla birlikte 2015 ve 2016 yıllarında Avrupa, 2. Dünya Savaşı’ndan beri en yüksek sayıda göçmene ev sahipliği yapmış ve 1,2 milyondan fazla kişinin sığınma başvurusunda bulunduğu bir bölge haline gelmiştir.1 UNHCR (2023) verilerine göre, 2023 itibarıyla kayıtlı 5.234.606 Suriyeli göçmen bulunmakla beraber, bunların %63,4’ü (3.321.072 geçici koruma statüsündeki Suriyeli) Türkiye’de barınırken, geriye kalan %36,6’sı ise Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır ve diğer Kuzey Afrika ülkelerine sığınmıştır.2

Sürecin başından beri açık kapı politikası izleyen Türkiye ise en fazla Suriyeli göçmen kabul eden ülke olmuştur. Buna binaen, 2016 yılında Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği arasında düzensiz göçü kontrol altına alma amacı taşıyan “Geri Kabul Anlaşması” imzalanmıştır. Anlaşma uyarınca, Avrupa Birliği Türkiye’ye vize kolaylığı ve vize muafiyeti gibi çeşitli teşvikler sunmayı taahhüt etmiş ve iki farklı yardım paketiyle toplam 3 milyar Euro değerinde destek sağlama sözü vermiştir. Bu yardımların yanı sıra, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecine yönelik adımların atılacağı da belirtilmiştir;3 ancak 2019’da Avrupa Komisyonu’nun, 6 milyar Euro’luk mali yardımdan 4,3 milyar Euro’nun projelere tahsis edildiğini ve bunun 2,7 milyar Euro’luk kısmının ise uygun projelere aktarıldığını duyurmasıyla,4 Türkiye ödemelerin eksikliği ve vize kolaylığı gibi taahhütlerin yerine getirilmediğini beyan ederek 2020 Şubat’ta anlaşmayı uygulamayı durdurma kararı aldığını açıklamıştır.

Göçmenlerin özel korumaya ihtiyaç duymaları, konuya yönelik uluslararası hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Din, dil, ırk gibi nedenlerle ayrımcılığa maruz bırakılmama hakkı, hem “1951 Mültecilerin Hukukî Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi” hem “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (md. 2)” ile korunmaktadır.5 Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına göre ırk, renk ya da dine dayalı bir ayrım, duruma göre, onur kırıcı bir muamele oluşturabilir ve “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”nin işkence yasağını düzenleyen 3. maddesinin ihlali söz konusu olabilir. Buna ek olarak, AİHM bazı kararlarında, Geri Kabul Anlaşmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olabileceğini ve bu göç politikasının insan hakları sorunlarına sebebiyet verebileceğini belirtmiştir.6