Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yapay Döllenme Yoluyla Dünyaya Gelen Çocuğun Yasal Mirasçılığı

Legal Inheritance of a Child Born Through Artificial Insemination

Seda KARA KILIÇARSLAN

İnsanların iç güdüsel olarak soyunu devam ettirme arzusu, tıbbın gelişmesi ve yapay döllenme yöntemlerinin çeşitlenmesi neticesinde bir dizi sosyal, ahlaki etik ve hukuki soruna sebebiyet vermiştir. Çalışma konusu açısından hukuki çerçevede en çok tartışılan hususlar çocuğun kiminle soybağının kurulacağı ve bunun sonucu olarak kime mirasçı olacağıdır. Ne yazık mevcut hukuki düzenlemelerle çocuk sahibi olmak isteyen kişiler, yapay döllenme yöntemlerine başvurduklarında doğacak çocuk ile hukuki ilişki kuramama tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum onların genetik anne baba olmaları halinde bile gelişebilecek bir risk olması sebebiyle, öğretide oldukça yoğun itirazlara sebebiyet verse de pozitif hukuk kuralları ile ortaya bir çözüm getirmek mümkün değildir. Hukuk kuralları, ahlaki, etik, sosyolojik birçok gerekçe ile yapay döllenme yöntemlerini yasaklayarak gelişebilecek riskleri bertaraf etme yoluna gitmiş; ancak global dünyada bunun mümkün olamayacağı gerçeğini göz ardı etmiştir. Dolayısıyla söz konusu teknikler bakımında kapsayıcı, çözüm odaklı, yenilikçi bir hukuki düzenleme zaruridir. Ancak bunun sonucunda doğacak çocuğun mirasçılık durumu da çözüme kavuşmuş olacaktır. Çalışmada ilk olarak yapay döllenme tekniklerine değinilerek, yöntemlerin çeşitleri üzerinde durulmuş; ardından ise doğacak çocuğun soybağı ve onun sonucu olarak çocuğun mirasçılığı açıklanmaya çalışılmıştır.

Yapay Döllenme, Soybağı, Miras Hukuku, Mirasçı, Miras Bırakan.

People’s instinctive desire to continue their lineage has caused many social, moral, ethical, and legal problems due to the development of medicine and the diversification of artificial insemination methods. Regarding our subject of study, the most discussed issues in the legal framework are with whom the child will be related and to whom he/she will inherit as a result. Unfortunately, with the current legal regulations, people who want to have children face the danger of not being able to establish a legal relationship with the child to be born when they resort to artificial insemination methods. Since this situation is a risk that can develop even if they are genetic parents, although it causes intense objections in teaching, it is impossible to bring a solution with positive legal rules. The rules of law, moral, ethical and sociological justifications forbid artificial insemination methods in order to eliminate the risks that may develop. However, it ignored the fact that this would not be possible in a globalised world. Therefore, an inclusive, solution-oriented and innovative legal regulation is essential in terms of these techniques. However, the inheritance status of the child to be born as a result of this will also be resolved. In our study, firstly, artificial fertilisation techniques are mentioned, and the types of methods are emphasised, and then the paternity of the child to be born and the inheritance of the child as a result of it are tried to be explained.

Artificial Insemination, Paternity, Inheritance Law, Heir, Legator.

GİRİŞ

İnsanlar yüzyıllardır içgüdüsel olarak hayatta kalma ve soyunu devam ettirenin yollarını aramıştır. Soyunu devam ettirme belki de önceki dönemler için doğal, kolay ve olağan süreçler olarak yaşanıyor olmuş olsa da geçtiğimiz son yüzyılda, geleneksel yöntemlerle biyolojik olarak çocuk sahibi olamayan ya da bunu tercih etmeyen kişilerin sayısı epeyce artmıştır. Hiç şüphesiz, bunun altında yatan pek çok sebep vardır. Bu sebepler arasında birçok kadının kariyeri nedeniyle otuz yaşlarının ortalarına çocuk sahibi olmayı ertelemesi ve infertilite yaşama olasılığının artması ya da bekar ve partneri olmaksızın çocuk sahibi olmak isteyen kadın ve erkeklerin sayısının hayli artması en sık karşılaşılanlarıdır. Öte yandan çocuk sahibi olmak isteyen ailelerin evlat edinme prosedürlerinin meşakkatli ve uzun soluklu olması karşısında çekimser kalmaları ve kürtaj yöntemine sık başvurulması nedeniyle çok küçük yaşlarda çocukların evlat edinilebilmesi ihtimalinin düşüklüğü de diğer sebepler olarak sıralanabilir1.

Günümüz tıbbi gelişmelerin geldiği nokta artık doğal yollardan çocuk sahibi olamayan kişiler açısından oldukça yeni imkanlar ortaya çıkarmıştır. Bu yöntemler yapay döllenme üst başlığı altında toplanan birçok tıbbi teknikle gerçekleştirilen bir dizi metodu içermektedir. Ancak en çok uygulanan ve sonuçları açısından tartışılan iki çeşit yöntemden bahsetmek mümkündür. İlki üçüncü kişilerin üreme hücrelerine başvurulması durumudur. Evli bir kadına, kocanın dışında bir erkeğin sperminin enjekte edilmesi veya evli olmayan bir kadına herhangi bir erkeğin sperminin enjekte edilmesini kapsadığı gibi; kadının yumurtasının üremeye elverişli olmaması durumunda yabancı bir kadının yumurtasının kendi rahmine nakledilmesini de içine alır.

Diğeri ise taşıyıcı anneliktir. Bu durumda ise, taşıyıcı anne, çocuk sahibi olmak isteyen çift ya da kadın/erkeğe yardımcı olmak için kendisinin veya bir başkasının üreme hücrelerinin kullanılması suretiyle elde edilen embriyonun, rahimine yerleştirilmesiyle hamilelik yolunu tamamlayan kişidir2.