Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtay Kararları Işığında Haksız Tahrik ve Tasarlama İlişkisi

The Relationship between Unjust Provocation and Premeditation in the Light of the Supreme Court Decisions

Dilaver NİŞANCI

Türk Ceza Kanununun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik genel bir indirim nedeni olup, koşulları gerçekleştiğinde tüm suçlar için uygulanacaktır. Haksız tahrik, kusurluluğu etkileyen bir durum olan haksız tahrik kurumu failin işlemiş olduğu suç fiilin haksızlığı devam etmekte olmasına rağmen mağdurun haksız fiilinin bir neticesi olduğu için cezada indirime gidilmesine neden olmaktadır. Haksız tahrikin uygulanabilmesi kanunda belirtilen birtakım şartların gerçekleşmesine bağlı olup, bunların denetimi hakim tarafından yapılacaktır. Roma hukukundan beri var olan düşünce dahilinde bir suç ya tasarlanarak ya kızgınlıkla ya da tesadüfen işlenebilecektir. Kastın en yoğun hali olarak tanımlayabileceğimiz tasarlama kavramının izahı için birtakım görüşler ileri sürülmüş olup bunların içerisinde soğukkanlılık ve plan kurma teorileri başı çekmektedir. Bu teoriler dahilinde de hakimin önüne gelen bir olayda, haksız tahrik ile tasarlama kurumlarının bir araya gelip gelemeyeceği sorununa çözüm aranmaktadır. Yargıtay’ın buna yönelik oluşturduğu içtihatları ne yazık ki istikrarlı bir yaklaşım sergilememektedir.

Haksız Tahrik, Haksız Fiil, Hiddet, Şiddetli Elem, Orantılık, Tasarlama, Plan Kurma Teorisi, Soğukkanlılık Teorisi.

Unjust provocation regulated in Article 29 of the Turkish Penal Code is a general reason for mitigation and will be applied for all crimes when the conditions are met. Unjust provocation institution which effects the culpability causes mitigation in the penalty since the victim is a conclusion of the tort although the wrongfulness of the tortious act perpetrated by the perpetrator continues. The implementation of unjust provocation depends on the fulfillment of certain conditions specified by the law, and their control will be carried out by the judge. According to the thought that has existed since Roman law, a crime can be committed either with premeditation, by anger or by coincidence. A number of opinions have been put forward to explain the concept of premeditation, which we can define as the most intense form of intent, and among these, the theories of calmness and planning are the leading ones. Within these theories, a solution is sought to the problem of whether unjust provocation and design institutions can come together in an event that comes before the judge. Unfortunately, the jurisprudence of the Supreme Court does not show a stable approach.

Unfair Provocation, Tort, Anger, Severe Suffering, Proportionality, Designing, Planning Theory, Cold-Bloodedness Theory.

Giriş

Haksız tahrik kurumu Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde düzenlenmiş genel bir indirim nedeni olup kanun koyucuyu bu maddeyi derç etmeye sevk eden düşünce, failin işlemiş olduğu suç üzerinde mağdurun hareketinin etkin rol oynamasıdır. Bir diğer söyleyişle mağdurun gerçekleştirmiş olduğu haksız fiile yönelik olarak gösterilen bir tepkidir failin işlemiş olduğu suç.

Haksız tahrikin söz konusu olabilmesi için; haksız bir fiilin bulunması, bu haksız fiilin failde hiddet veya şiddetli elem oluşturması, failde oluşan bu ruhi çöküntü etkisiyle suç işlenmesi yani mağdurun fiili ile işlenen suç arasında nedensellik bağı bulunması ve suçun haksız fiili gerçekleştiren kişiye karşı işlenmiş olması koşullarının tamamının bulunması gerekmektedir ki bunların denetimi de olaya bakan hakim tarafından gerçekleştirilecektir.

Diğer taraftan; bir suç ya tesadüfen ya kızgınlıkla ya da tasarlanarak işlenebilecektir ve bunlar içerisinde en ağır yaptırım ile karşılananı tasarlanarak işlenmiş olması durumudur. Kısaca, kastın en yoğun hali olarak düşünebileceğimiz bu durumu izah etmek için doktrinde birtakım görüşler ileri sürülmüş ve akabinde de bu görüşlere eleştiriler yöneltilmiştir. Bu görüşler içerisinde soğukkanlılık teorisi ve plan kurma teorisi başı çekmektedir. Soğukkanlılık teorisi, failin eylemini psikolojik bir terim olan soğukkanlı olma kavramı ile izah etmeye çalışırken; plan kurma teorisi, suç oluşturan eylem öncesinde bu suça yönelik birtakım hazırlıkların yapılmasını göz önünde bulundurmaktadır. Teorilerin seçimi; haksız tahrik ile tasarlama kurumlarının birlikte bulunup bulunamayacakları sorununun çözümünde rol oynamaktadır ki soğukkanlılık teorisine taraftar olanlar bunun olmayacağını, plan kurma teorisi taraftarları ise haksız tahrik ile tasarlamanın bir arada bulunabileceğini ifade etmektedirler.

Yargıtay kararları incelendiğinde; ağırlıklı olarak soğukkanlılık teorisine yönelik kararlar verildiği, son zamanlarda plan kurma teorisine yönelik kararların da sıklıkla karşımıza çıktığı ve hatta tüm teorilerin bir arada uygulandığı kararların da var olduğunu görebilmekteyiz. Yargıtay’ın teorilere yönelik kararları arasında istikrar olmadığı gibi haksız tahrik ile tasarlamanın bir arada bulunup bulunamayacağına yönelik kararları arasında da istikrar bulunmamakla beraber; son dönemlerde verilen kararlarda Yüksek Mahkemenin, iki kurumun bir arada uygulanabileceğine yönelik bir tutum sergilediğini ifade etmek mümkündür.

I. Haksız Tahrik

Tahrik ceza hukukunda, bir kimsenin iradesi üzerinde yaratılan etkiyle o kişinin bir suç işlemeye yöneltilmesini, teşvik edilmesini ve suç işleme doğrultusunda harekete geçirilmesini ifade etmektedir.1 Haksız tahrikin etkisi altında suç işleyen kişinin kusur yeteneği azalmış, normal bir kimseye göre davranışlarını hukukun icaplarına göre yönlendirme yeteneği etkilenmiştir. Haksız fiile maruz kalan kişinin içine düştüğü hiddet veya şiddetli elem şeklindeki psikolojik durum, kişinin iradesinde zayıflama meydana getirerek onu kolaylıkla suç işlemeye götürebilmektedir. Dolayısıyla böylesi bir durum failin cezasında indirime gidilmesine sebebiyet verebilmektedir.2

Haksız tahrik müessesesi Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde düzenlenmiş olup bu düzenleme, bütün suçlar için uygulanma kabiliyeti olan genel bir hükümdür. Bu itibarla haksız tahrike ilişkin koşulların gerçekleşmesi durumunda söz konusu hüküm, kısıtlama olmaksızın her suç bakımından uygulama alanı bulacaktır.

Haksız tahrik hukuka uygunluk nedeni değil, kusurluluğu etkileyen bir durumdur. Bu nedenle haksız tahrik altında işlenen hareketin hukuka aykırılığı devam eder. Haksız tahrik failin hareketini hukuka uygun hale getirmeyip sadece failin kınanabilirliğini azaltan bir durum ortaya koymaktadır. Haksız tahrik durumunda, kusurun tamamen ortadan kalkmadığı sadece kusur yeteneğinin etkilendiği düşünülerek, cezada indirim yapılması öngörülmektedir. Hiddet veya elemin etkisindeki kişinin kendisini suç işlemekten alıkoyma iradesini büsbütün kaybedebileceği kanunen kabul edilmemiştir.3

TCK, failin öfke, ruhsal çöküntü gibi psişik durumlarının suç işlemekte önemli bir neden olduğu gerçeğinden hareketle, onun bu psikolojik durumlarına belli bir hukuksal değer atfederek failin bu sıra dışı ruh halini “kusurluluğu etkileyen haller” arasında görmüştür. Kendisine yöneltilen haksız hareketler sonucunda sakinliğini koruması gerekirken bunu yapamayarak duygusal çöküntüye düşen, duyduğu öfke veya üzüntü nedeniyle suç işleyen failin bu etkilenmesine hukuki bir değer tanımak çağdaş ceza adaletinin bir gereğidir.4

Haksız tahrikin failin cezasını azaltan bir kurum olarak düzenlenmesinin nedeni, failin mağdurdan kaynaklanan haksız fiile yönelik olarak tepki göstermesi yani tepki fiiline mağdurun sebebiyet vermesidir. Failin kendi psikolojik yapısı nedeniyle duyduğu öfke, üzüntü ve kıskançlık benzeri duyguların etkisiyle suç işlemesi durumunda haksız tahrik indirimi söz konusu olmayacaktır.5

Haksız tahrik hükümlerinin ayrım yapılmaksızın tüm suçlar bakımından geçerli olması gerekir. Zira kanun koyucu 29. maddenin uygulanmasına ilişkin herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Buna karşın gerek Yargıtay gerekse de doktrindeki birtakım görüşler, haksız tahrikin niteliği itibarıyla bazı suç tipleri bakımından uygulanmayacağı kanaatindedirler. Yargıtay, ruhsatsız silah bulundurma, ırza geçme, yağma ve korku, kaygı ve panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçları bakımından haksız tahrik hükümlerini uygulamamaktadır.6 Karşılıksız çek keşide etme, imar kirliliğine neden olma, resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, kamu görevlisinin suçu bildirmemesi, muhafaza görevini kötüye kullanma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma gibi suçlar da yapısı ve niteliği gereği haksız tahrik indirimi uygulanmasına uygun değildir.7 Koca ve Üzülmez’e göre; haksız fiil ile işlenen suç arasında nedensellik bağının bulunmaması nedeniyle, bu tür suçlarda haksız tahrik söz konusu olamamaktadır.8 Özbek, Doğan ve Bacaksız da; haksız tahrik hükmünün genel bir norm olması ve her suç için uygulanabilir yapısı nedeniyle uygulamada tartışmalara yol açtığını ve esasen cinsel suçlar gibi bazı suçların özelliği gereği haksız tahrike uygun olmadığı düşüncesiyle; haksız tahrikin uygulanacağı suçların bir katalog düzenlenerek belirlenmesini ya da haksız tahrikin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda hakime takdir yetkisi verilmesini önermektedirler.9 Kanaatimizce; kanuna eklenecek bir katalog düzenlemesi yerinde olabilirse de, hakime takdir yetkisinin tanınması bu konudaki uygulama bütünlüğünü tamamen ortadan kaldıracaktır.

TCK m.82/1.j’de adam öldürme suçunun nitelikli unsuru olarak gösterilen kan gütme saiki ile haksız tahrikin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı tartışmalı bir konudur. Bir görüşe göre, öç almada esasen haksız bir tahrik söz konusu olduğundan, kan gütme saikiyle işlenen adam öldürme suçları bakımından da haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır.10 Diğer görüşe göre, kan gütme saikinin aynı zamanda haksız tahrik teşkil etmesi mümkün değildir. Çünkü aynı saik hem cezayı ağırlaştıran nitelikli bir unsur olarak hem de haksız tahrikte cezayı hafifleten bir neden olarak ele alınamaz. Başka bir ifadeyle, kan gütme saiki birden fazla değerlendirmeye tabi tutulamaz.11 Kanun koyucu TCK m.82/1.j Hükmünü sevk ederek bir yakını öldürülen failin kapıldığı öfke veya elem duygusuna hukuki değer tanımamış ve failin intikam alma duygusunu cezadan indirim nedeni olarak kabul etmemiştir. Faildeki kin ve intikam duygusu haksız tahrikin kapsamadığı bir duygudur.12 Üçüncü görüşe göre, haksız tahrikin koşulları oluşmuşsa, olayda kan gütme saiki bulunsa bile, suçun temel şekli üzerinden haksız tahrik indirimi yapılmalıdır. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektiren haksız bir fiil varsa, bu haksız fiil ayrıca suçun nitelikli halini teşkil etmez. Buna göre, haksız tahrikin koşulları oluşmuşsa failin cezası adam öldürme suçunun temel cezası üzerinden haksız tahrik hükümleri gereğince indirim yapılmak suretiyle belirlenmelidir. Haksız tahrikin koşulları bulunmadığı takdirde, adam öldürme suçunun kan gütme saiki nitelikli unsuru uygulanabilir.13 Yargıtay’ın uygulaması da bu şekildedir.14

TCK m.82/1.k adam öldürmenin töre saikiyle gerçekleştirilmesini nitelikli unsur saymıştır. Töre saiki ile işlenen suçlarda haksız tahrik kabul edilmemelidir.15 Çünkü haksız tahrikte failde hiddet ve şiddetli eleme yol açan haksız bir fiile ihtiyaç bulunmaktadır. Bu haksız fiil, hukuk düzeniyle çelişki ve çatışma içerisinde olan bir fiildir. Yoksa örf ve adet kurallarına aykırı bir fiil haksız bir fiil olarak nitelendirilerek faili haksız tahrik indirimi yapılamaz.16 Bununla birlikte, töre saikiyle işlenen adam öldürme suçunda aynı zamanda haksız bir fiilin yarattığı hiddet ve şiddetli elem söz konusu ise, bu durumda töre saikiyle adam öldürme nitelikli unsuru uygulanmaz. Adam öldürme suçunun temel şekli üzerinden haksız tahrik hükmü uygulama alanı bulabilir.17

TCK 29. madde genel bir hüküm olup uygulama bakımından herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Kanun koyucu herhangi bir sınırlama düşüncesinde olsaydı haksız tahrik konusunu genel hükümlerde bu şekilde düzenleyebilir ya da suç tipleri bakımından ilgili suç tipinde bu konuyu ayriyeten düzenleyebilirdi. Bu itibarla önceden bazı suçlar açısından haksız tahrik hükmünün uygulanmayacağı yönünde kesin bir kural konulamaz, koşulları gerçekleştiğinde her suç bakımından uygulanabilir.18 Kanun koyucu tarafından getirilmeyen bir sınırlamanın suçun niteliğine bakmak suretiyle yapılmasının yerinde olmadığını ve ayrıca kanunilik ilkesiyle de bağdaşmadığını düşünmekteyiz.19 Bu itibarla somut olayı inceleyen hakim, değerlendirmesini 29. madde çerçevesinde gerçekleştirmeli ve bir sonuca varmalıdır.

Diğer taraftan bazı suçlar için haksız tahrik hali özel olarak düzenlenmişse bu durumda haksız tahriki düzenleyen 29. madde dahilinde değil söz konusu maddede yer verilen hüküm dahilinde hareket etmek gerekecektir.20Özel haksız tahrik halleri” olarak isimlendirebileceğimiz bu hallere örnek olarak TCK’nın 129. maddesinde derç olunan “haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret” başlığını taşıyan düzenleme gösterilebilir. Söz konusu madde “Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.21 Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez. Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” şeklinde olup; hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi durumunda, faile verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi hiç ceza verilmeyebilecektir de. Yine aynı maddeye göre; hakaret suçunun kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde faile ceza verilmeyecek, karşılıklı hakaret halinde ise indirimli ceza verilebileceği gibi ceza vermekten bütünüyle vazgeçilebilecektir.

Haksız tahrik, kusurluluğu azaltan kişisel bir nedendir.22 Bu nedenle iştirak halinde işlenen suçlarda her şerik ya kendisine yönelik haksız bir fiil nedeniyle haksız tahrik hükümlerinden istifade eder ya da diğer şerike yönelik haksız fiilin kendisinde yarattığı hiddet veya şiddetli elemden dolayı tahrik hükümlerinden yararlanır.23

Doktrinde taksirli suçların haksız tahrik altında işlenip işlenemeyeceği noktasında tartışma bulunmaktadır. Bu suçlarda haksız tahrikin söz konusu olmayacağını ileri sürenlere göre,24 haksız tahrik bir tepkiyi belirler; bu ise yapılan hareketin ve bu hareket neticesinin bilinmesini ve istenmesini gerektirir. Haksız tahrik niteliği itibariyle taksirli suçlarla bağdaşamaz zira haksız tahrikin bir şartı da tepkinin, haksız fiili yapmış olana yönelmesidir ki bu şart ancak kasten işlenen suçlarda gerçekleşebilir. Yargıtay da bazı kararlarında aynı kanaatte görüş sergilemiştir.25

Aksi görüşte olanlara göre26 ise kanunda haksız tahrikin sadece kasten işlenen suçlara mahsus bulunduğunu belirten bir hüküm olmadığı gibi; kusurluluğu etkileyen bu sebep, bütün suçları kapsamına alan genel hükümler arasında yer almıştır. Bir tepki, sadece hareketin istenmesini açıklar yoksa neticenin de istenmesi tepkinin varlığı için şart değildir. Kasten işlenen suçlarda tahrikin kabulüne yol açan psikolojik esas, taksirli suçlarda da aynen görülür. Suçun haksız tahrik teşkil eden fiili yapana yönelmiş olması şartı taksirli suçlarda gerçekleşmeyebilir lakin yanılma ve sapma sebebiyle aynı şartın kasten işlenen suçlarda da gerçekleşmemesi mümkündür. Diğer taraftan taksirli suçların failini var olan bir haksız tahrik sebebinden faydalandırmamaktansa, taksirli suçlarda bu şartın aranmadığını diğer bir deyişle bu şart bakımından taksirli suçların bir istisna teşkil ettiğini kabul etmek daha adil olacaktır.27 Unutulmamalıdır ki, taksirli fiil kusursuz eylem demek değildir.28

Haksız tahrik üzerine suç işleyen bir kimsenin ruhi yapısı, normal bir kişiden farklı olup bunu açıklamak için muhtelif görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerin hukuki esası “takas teorisinde”, “kusurda” ve “kusur ile birlikte hukuka aykırılıkta” aranmıştır.