Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargı Kararları Işığında Ziynet Eşyalarının Aidiyeti Üzerine Bir Değerlendirme

An Assessment on the Ownership of Jewelry in the Light of Judicial Decisions

Orkun TAT

Evlilik sebebiyle gelin ve damada verilen hediyelerin aidiyeti noktasında yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Son derece hassas olan bu konu üzerinde Yargıtay yakın tarihli ancak birbirinden farklı içtihatlar geliştirmiştir. Geliştirilen içtihatlarda ise sosyal ve ekonomik gerekçelerle farklı tespitler yer almaktadır. Bu konu hakkında evrensel hukuk ilkelerinden ve bazı yasal düzenlemelerden ayrılmadan kalıcı ve sağlam bir çözüme ulaşmak mümkündür. Ulaşılan bu çözüm ileride yapılması muhtemel olan yasal düzenlemeye veya bir içtihadı birleştirme kararına dayanak teşkil edebilecektir. Çalışmamızda öncelikle çözülmesi gereken hukuki mesele tespit edilecek, ziynet eşyası kavramı, iade şartları incelenecek daha sonra konu hakkında aile hukuku ve borçlar hukuku bakımından eleştiri ve değerlendirmelerde bulunularak kişisel kanaatlere yer verilecektir.

Ziynet Eşyası, Ziynet Eşyasının İadesi, Düğün, Mal Rejimi, Kişisel Mal, Bağışlama Sözleşmesi.

There is no legal regulation regarding the ownership of gifts given to the bride and groom on the occasion of marriage. The Supreme Court has developed recent but divergent precedents on this highly delicate issue. In the developed jurisprudence, there are different determinations because of some social and economic reasons. It is possible to reach a permanent and solid solution to this issue without departing from universal legal principles and some legal regulations. This solution may constitute the basis for a possible future legal regulation or unified decision of the Supreme Court. In our study, first of all, the legal issue to be resolved will be determined, the concept of jewelry and the conditions of return will be examined, then, personal opinions will be given by criticizing and assessing the subject in terms of family law and law of obligations.

Jewelry, Return of the Jewelry, Wedding Ceremony, Matrimonial Property, Personal Property, Donation Contract.

Giriş

Yardımlaşma kültürünün varlığı, birlikte yaşayan insanlar için vazgeçilmezdir. İnsanların maddi ve manevi dayanışma içerisinde olması karşılaşılan sorunların üstesinden gelmede büyük bir öneme sahiptir. Bu anlayışa sahip toplumumuzda ilişkilerden kaynaklı bazı durumlarda başkalarına destek olmak bir adet haline gelmiştir. Bu durumun en temel örneklerinden biri, iki kişinin evlenmek istemesi halinde onlara olunan destektir. Toplumun temel yapı taşını aile olarak gören bir anlayış, evlenen, yuva kuran kişilere yardımı ahlaki bir gereklilik olarak değerlendirmektedir. Evlenen kişilere maddi destek kapsamında verilen takıların, ziynet eşyalarının, evlilik birliğinin sona ermesi halinde hangi eşe ait olacağı çözülmesi gereken bir hukuki mesele olarak karşımıza çıkar.

Ziynet eşyalarının iadesi her ne kadar tarafların evlilik birliğini sona erdirmeyi istemesi halinde gündeme gelse de bu bir zorunluluk değildir. Çok istisnai olarak, evlilik birliği devam ederken de eşlerden biri ziynet eşyasının kendisine ait olduğunu ileri sürerek iade talep edebilir.

I. Çözülmesi Gereken Hukuki Meselenin Tespiti

İnceleme konumuza ilişkin verilen güncel tarihli bir Hukuk Genel Kurulu kararında1 düğün sırasında takılan takıların ve parasal değeri bulunan bütün eşyaların taraflardan birine ait olması hususunda kanuni bir düzenleme bulunmadığından bahisle örf -adet hukukunun uygulanması gerektiği üzerinde durulmuş, Yargıtayın yerleşik uygulamalarına, yaygın olan örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre düğünde takılan ziynet eşyasının, paraların kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun aksine bir anlaşma veya örf ve adet kuralı bulunmadığı müddetçe kadın eşe bağışlanmış sayılacağı ve kadının kişisel malı olarak kabul edileceği ifade edilmiştir. Bununla birlikte düğün sırasında takılan takıların kadın eşe geleceğinin bir güvencesi olarak verildiği kabul edilmiş ve bu takıların kendisine geçici olarak verildiği konusunda kadın tarafından bir kabul bulunmadığı müddetçe genel kuraldan ayrılmaya gerek olmadığı, diğer bir ifadeyle bu takıların kadın eşe ait olacağı kabul edilmiştir. Erkek tarafın, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiğini ispat etmedikçe almış olduğu ziynetleri kadına iade etmekle yükümlü olacağı belirtilmiştir.

Esas mesele düğün sırasında takılan takıların akıbetinin ne olacağı üzerinde toplanmıştır. İncelememizde düğün sırasında takılan ziynet eşyalarının ve paraların veya ekonomik değer taşıyan diğer varlıkların durumu hakkında önceden verilmiş bazı Yargıtay kararları da dikkate alınarak değerlendirme yapılması amaçlanmaktadır.

II. Değerlendirme

Türk Dil Kurumu tanımına göre “ziynet” arapça kökenli bir kelime olup “süs, bezek” anlamına gelmektedir.2 Ziynet eşyasının,3 altın, gümüş, platin gibi madenlerden veya zümrüt, yakut, pırlanta gibi taşlardan meydana getirilmiş gerek kadın gerekse erkek tarafından takılabilen süs eşyası olarak tanımlanması mümkündür.4

Yapılan tanımlar ışığında durum değerlendirildiğinde kolye, altın kelepçe, küpe, bilezik, yüzük, kemer vb. takılar ziynet eşyası kavramına dahil edilebilirler.5 Bu tanım gereğince paraların, gram, çeyrek, yarım, tam gibi altınların veya ekonomik değer taşıyan diğer taşınır varlıkların ziynet eşyası kapsamına dahil edilmesi güçtür. Ancak Yargıtay tarafından geliştirilen içtihatlarda ziynet eşyası kavramını geniş yorumlanarak bahsi geçen bu türde eşyalar da ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir.6 Yargıtay bazı kararlarında “ziynet eşyası” kavramı yerine “takı” ifadesini de kullanmaktadır. Bu durum terim tercihi dışında anlam bakımından bir farklılık meydana getirmemektedir.7

Evlilik sebebiyle verilebilecek ziynet eşyasının sınırlandırmasını yapmak güçtür. Ancak ister “takı”, ister “ziynet eşyası” terimi tercih edilmiş olsun bu kavramın, evlilik sebebiyle verilen ve evlenenlerin üstlerine takılmaya elverişli taşınır eşya ile sınırlı tutulması gerekmektedir. Yargıtay da vermiş olduğu kararlarında ziynet eşyasının saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşya olarak tanımlamakta, hatta ziynet eşyalarının kural olarak evi terk eden eşin uhdesinde olduğunu kabul etmektedir.8 Bununla birlikte tüm taşınmaz malların da ziynet eşyası- takı olarak değerlendirilmesi bu kavramın fazlaca genişleyerek amacından sapmasına neden olabilir. Dolayısıyla tüm taşınmaz malların ziynet eşyası olarak nitelendirilmesi mümkün olmamalıdır. Sonuç olarak, evlilik sebebiyle verilen ve evlenenlerin üstlerine takılmaya müsait olmayan taşınır mallar ile taşınmaz mallar ziynet alacağına konu edilmemelidir. Bu türde verilen hediyeler ziynet olarak değil, ziynete ilişkin kurallardan bağımsız olarak taraf iradelerinin birleştiği sözleşme hükümlerine tabi olmalıdır. Aksi halde buzdolabı, çamaşır makinesi, yatak vb. eşyaların da takı olarak değerlendirmesi gerekir ki, bu husus takı veya ziynet eşyası kavramlarıyla bağdaşmamaktadır. Bu noktada çeyiz kavramından da bahsetmek gerekir. Çeyiz, “geleneksel” olarak evlilikten önce veya istisnai olarak evlilikten sonra kadın veya erkek tarafın ailesi veya yakınları tarafından verilen, hazırlanan hediyeler olarak tanımlanabilir.9 Bu anlamda birçok eşya çeyiz kavramına dahil olmaktadır. Buzdolabı, çamaşır makinesi gibi beyaz eşyalar, mutfak araç ve gereçleri, perdeler vb. şeyler çeyiz kapsamı içerisinde değerlendirilebilir. Dolayısıyla bu türde verilen hediyeler de ziynet eşyası sayılamaz. Ancak bu hediyeler, eşler arasında geçerli olan mal rejimi hükümleri uyarınca tasfiyeye konu olabilmelidir.10