Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İspat ve Delil Göstermeye İlişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun İlke Kararları

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.06.2022 Tarih ve Esas No: 2019/14-799, Karar No: 2022/911 Sayılı Kararına Göre Tanımlanan Kavramlar

İspat Nedir?

“Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) veya hukuksal durumun varlığı ya da yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen inandırma eylemine “ispat” denir. İspat faaliyeti aynı zamanda yargılama sürecinde taraflar açısından yargısal bir temel hak olarak da görünüm kazanır. Anayasal dayanağı da olan ispat hakkını taraflar HMK’nın 189/1. maddesi gereğince kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak kullanırlar.”

İspatın Konusu:

“Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 187/1. maddesine göre ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Sadece taraflarca ileri sürülen ve dayanılan vakıalar, ispatın konusunu oluşturur. İspatı gerekli ve önemli olan vakıalar, hâkimin vereceği kararı etkileyen ve hâkimin karar verirken dikkate alması gereken vakıalardır.”

İspat Yükü Nedir?

“Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. TMK’nın “ispat yükü” başlıklı 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. Aynı yöndeki düzenleme HMK’nın 190. maddesinin birinci fıkrasında, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.”

Taraflarca Hazırlama İlkesi:

“Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim delillere kendiliğinden başvuramaz. Buna karşılık kendiliğinden (re’sen) araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, hâkim davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da duruşma bitinceye kadar delil gösterebilirler. Dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hâkimin de görevli olmasına, kendiliğinden araştırma ilkesi denir. Bu ilke kamu düzenini ilgilendiren çekişmeli davalarda ve çekişmesiz yargı işlerinde önem gösterir.”

Dava Malzemesinin Taraflarca Getirilme İlkesi:

“Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili bir ilkedir. Buna göre, hâkim kendiliğinden, taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.”

Taraflarca Getirilme İlkesi ile Hâkimin Davayı Aydınlatma İlkesinin Birbiriyle İlişkisi- İki İlke Arasındaki Sınırlar

“Taraflarca getirilme ilkesinin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dâhildir (HMK m.25/2). Hâkim, olayın aydınlatılması için tarafların delil ikamesini isteyebilir ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz. Mahkemenin hüküm vermesi için kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur. Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (m.31) çerçevesinde yumuşatılmıştır (Hukuk Genel Kurulunun 25.11.2020 tarihli ve 2016/9-1215 E., 2020/950 K. ve 29.04.2021 tarihli ve 2017/15-3098 E., 2021/546 K. sayılı kararları).

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi gereğince hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukukî açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir. Bu madde, hâkime sadece taraflara başka delilleri olup olmadığını sorma yetkisi vermemiş, aynı zamanda dava dosyasından anlaşılan delillerin getirtilmesini isteyerek delilleri temin etme yetkisi de tanımıştır. Bir başka ifadeyle hâkim ispat yükünü taşıyan tarafa başka delili olup olmadığını sorabilir; tarafların dava dosyasına bildirdikleri delillerin gösterilmesini ve sunulmasını isteyebilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194. maddesinde “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” açıkça ve zorunluluk olarak düzenlenmesine rağmen, tarafların bu yükün gereğini yerine getirmemelerinin yaptırımı gösterilmediğinden, bu maddenin, HMK’nın 31. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi gereklidir. Aydınlatma ödevi, hâkimin davayı maddi anlamda sevk ve idare etmesiyle ilgili olup, maddi anlamda sevk yetkisinden vakıaların aydınlatılmasına yönelik işlemler anlaşılmaktadır. Hâkim aydınlatma ödevini tarafları aydınlatmak için değil, vakıaları ve uyuşmazlığın kapsamını aydınlatmak için kullanmalıdır. Davacının dilekçesinde dayandığı vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmaması, hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmemesi hâlinde, hâkimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde söz konusu eksikliğin giderilmesi için davacıya süre vermesi isabetli olacaktır. Doktrinde; tarafın dava dosyasına ibraz ettiği belgeleri hangi ihtilaflı vakıayı ispatlamak için gösterdiğini açıkça belirtmemesi durumunda, hâkimin delilini somutlaştırması için ilgili tarafa süre verebileceği kabul edilmektedir. Mahkemece verilen sürede delillerini somutlaştırmayan taraf, bu yükün olumsuz sonuçlarına katlanmak zorunda kalır; burada tarafın karşılaşacağı olumsuz sonuç, hâkimin somutlaştırma yüküne uygun şekilde gösterilmeyen delili göz önüne almadan karar vermesidir.”

“Yemin”in Tanımı:

“Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK).”

Yemin’in Konusu:

“Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK’nın 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Görüleceği üzere yemin, tarafın kendisinden kaynaklanan (ondan sadır olan) vakıalar hakkında verilebilir.”

Yemin Deliline Kim Dayanabilir?

“Yemini, kendisine ispat yükü düşen taraf teklif edebilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen tarafın yemin teklif etmesinin hiçbir hukukî sonucu olmayacağı gibi iddia ve savunmasını yemin dışında ileri sürdüğü delillerle ispat eden tarafın da yemin teklif etmesine gerek yoktur.”

Yemin Deliline Açıkça Dayanılması Yeterli Olup, Yemin Konusunun Yazılmış Olması Şart Değildir:

“Mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması için, delil listesinde açıkça yemin deliline dayanılmış olması yeterlidir. Hangi maddi vakıanın çekişmeli olacağı başlangıçta belli olmadığından, davacının dayandığı yemin deliliyle hangi maddi vakıayı ispat edeceğini ayrıca mahkemeye bildirmesi beklenemez. Davacının yargılamanın başında hangi maddi vakıanın yemin deliliyle ispat edileceğini delil listesinde somutlaştırması mümkün olmadığı gibi, HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hâkimin davayı aydınlatma ödevine göre de açıkça yemin deliline dayanan davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 23.11.2021 tarihli ve 2018/(14)7-582 E., 2021/1470 K. sayılı kararında da değinilmiştir.”

İsticvap Nedir? İsticvapla Tarafların Dinlenmesi Arasındaki Farklar Nedir?

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 22.09.2022, Esas No: 2021/(22)9-391, Karar No: 2022/1134:

“Tarafların hâkim tarafından dinlenilmesinin teknik anlamda bir isticvap olmadığını belirtmek gerekir. İsticvap, bir tarafın ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 169 ilâ 175. maddeleri gereğince dinlenilmesi hâlinde söz konusu olur. Belirtilen usul haricinde tarafların hâkim tarafından dinlenilmesi, teknik anlamda bir isticvap değil, sadece tarafların dinlenilmesidir (HMK m.140, 144).

Tarafların sadece dinlenilmesi ile isticvabı arasında önemli nitelik farkları vardır. Taraf çağrıldığı oturuma gelerek sorulanlara cevap verirse, sonuç bakımından hangi usule göre çağrılmış olduğunun bir önemi yoktur. Buna karşılık, taraf çağrıldığı oturuma gelmezse o zaman 6100 sayılı HMK’nın 171. maddesindeki yaptırımın (ikrar etmiş sayılma yaptırımının) uygulanabilmesi için tarafın 169-175. maddelerine göre isticvap için çağrılmış olması gerekir.

İsticvabın konusu, dava ile ilgili belli (davanın temelini oluşturan) vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlardır (HMK m.169/2). İsticvap, isticvap edilecek tarafı bir ikrarda (HMK m.188) bulunmaya götürebileceğinden ve tarafın gelmemesi hâlinde taraf isticvap konusu vakıayı ikrar etmiş sayılacağından (HMK m.171), bir taraf, ancak kendi aleyhine olan vakıalar hakkında isticvap edilebilir, yoksa kendi lehine olan vakıalar için isticvap edilemez. Bir taraf, kendi lehine olan vakıalar hakkında ancak 144. maddeye (veya m.31’e) göre dinlenebilir.”