Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Depremlerde Yıkılan Binalardan Doğan Ceza Sorumluluğu

Ersan ŞEN, Alperen GÖZÜKAN

I. Kahramanmaraş Depremi ve Ülkemizde Deprem Sorunu

Soldaki görüntü, http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/2/son-depremler/harita-uzerinde/ sitesinden elden edilmiş olup, bu yazıyı kaleme aldığımız anda bölgede gerçekleşen depremlerin haritalanmış halidir. Sağdaki görüntü ise, ülkemizde yer alan Doğu Anadolu Fay Hattının geçtiği yerlerin bir kısmını göstermektedir.

    
 

06.02.2023 tarihinde, saat 04:17’de merkezi Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi olan 7.7 büyüklüğünde depremle aynı gün saat 13:24’te merkezi Kahramanmaraş ili Elbistan ilçesi olan 7.6 büyüklüğünde deprem ve bu depremlerin ardından artçı depremler meydana gelmiş olup (Bu yazıyı kaleme aldığımız an itibariyle 1.509 deprem), deprem tehlikesi halen devam etmektedir. Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerimiz depremden birinci derece etkilenen illerimiz olup, bu şehirlerde binalar yıkılmış ve vatandaşlarımız hayatını kaybetmiştir. Cumhurbaşkanımız; 10 ilimizi kapsayacak şekilde Anayasa m.119’da yer alan yetkisini kullanarak, tabii afet nedeniyle 07.02.2023 tarihinde olağanüstü hal ilan etmiş, bu karar aynı gün Resmi Gazete’de yayımlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 09.02.2023 tarihinde onaylanmıştır.

Bu yazıyı kaleme alırken depremin üzerinden beş gün geçmiş, arama kurtarma çalışmaları devam etmekte, Türkiye Cumhuriyeti’nin dört bir yanından depremzede vatandaşlarımıza, kardeşlerimize, yavrularımıza yardım kampanyaları düzenlenmekte, Necip Milletimiz bir kez daha birlik ve beraberlik ruhunu ortaya koymaktadır.

Acımızın ve kaybımızın tarifi bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir yıkımla ilk defa karşılaşmaktadır. En güncel bilgiye göre; deprem sebebiyle 18.991 kişi hayatını kaybetmiş, 75.523 kişi de yaralanmış, son tespitlere göre toplam 6.444 bina yıkılmıştır. Bu sayılar, yaşanan yıkımın ne kadar dehşetli olduğunu bizlere göstermektedir. Depremin yol açtığı ölüm ve yıkım sayısı ile ağırlığının artma ihtimali varlığını korumaktadır.

Deprem; Ülkemizde sıkça karşılaşılan ve acılarıyla sürekli yüzleştiğimiz bir doğal afet olup, yıllardır depremin yıkıcı neticelerinin önlenmesi için yapılması gerekenler konusunda, çeşitli platformlarda uyarılar yapılmakta, alınması gereken önlemler, yapılması gereken çalışmalar belirtilmekte, ancak görünen o ki, bu uyarılar bir kulaktan girip ötekinden çıkmakta, vatandaşların can güvenlikleri hiçe sayılmakta, en temel hak olan yaşama hakkı ihlal edilmekte, bu tür ihmallerle, rant uğruna, kazanç uğruna nice canlar kaybedilmektedir.

Alınması gereken tedbirlerin alınmadığı, kalitesiz veya eksik malzemelerle denetim yapılmaksızın binaların inşa edildiği, imar planlarının deprem riskine uygun olarak düzenlenmediği, deprem yönetmeliğinin her bölge koşulları bakımından kapsayıcı ve yeterli olamadığı, fay hatlarına yakın yerlerde denetimsiz ve düzensiz şekilde şehirleşmeye imkan sağlandığı, imar barışı adı altında kayıtsız (kaçak) yapıların, yine denetimi sağlanmadan, Devletin vatandaşla helalleşiyor şeklinde süslü püslü sözlerle şirin gösterilerek, hukuka uygun hale getirilmeye çalışıldığı, ancak, asıl olarak hukuka uygun olarak gerekli izin ve denetimi yaparak bina inşa eden vatandaşla helalleşmek gerektiği unutularak, oy ve menfaat uğruna doğanın, çevrenin, şehir planlamasının, nüfus dağılımının dengesizleşmesine, bozulmasına yol açıldığı aşamada; kimse depremin öngörülemeyen ve önlenmeyen bir afet olduğunu söylemesin, yaşananların kadercilik anlayışı ile açıklanmasının hiçbir anlamı ve kabul edebilir yanı yoktur. Kaldı ki, yapı kayıt belgesi adı altında bir bedel ödenerek yapıldığı söylenen helalleşme, elbette yapı sahibinin ve müteahhittin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bedel ödenmek suretiyle kaçak yapılarla ilgili alınan yapı kayıt belgesi; yapı sahibine yapıyı kullanma ve kullandırma hakkı tanımakla birlikte, binanın çökmesi sebebi ile meydana gelebilecek ölüm ve yaralanmalarda sorumluluğu ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedeni değildir. 3194 sayılı İmar Kanunu geçici m.16’da; yapı kayıt belgesinin, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulanmasına kadar geçerli olacağına, bu süreçte yapının dayanıklılığı ile ilgili tüm sorumluluğunun yapı sahibine ait olacağı ifade edilmiştir. Görüleceği üzere, yapı kayıt belgesi malikin ve o binayı inşa edenin sorumluluğunu bertaraf etmemektedir.

Depremde hayatını kaybeden insanların çoğu hatalı ve denetimsiz binaların üzerlerine yıkılması ile can verirken; çarpık kentleşmeden dolayı, yıkılan binaların molozlarının yollara düşmesiyle deprem mağdurlarına yardım götürülemezken, depremin beşinci gününde hala ulaşılmayan yerler olduğu söylenirken, kimse kader kavramının arkasına sığınamaz. Fay hatları üzerinde bulunan deprem bu Ülkenin bir gerçeği olmakla beraber, buna rağmen gerçekleşen kötü yapılaşma, denetimsizliğin, tedbirsizliğin, umursamazlığın, çıkarcılığın bir sonucudur ve her bir sorumlu adalet önünde hesap vermelidir.

Bu kadar ağır neticeleri olan ihmal ve kusurdan kimsenin sorumlu olmayacağını düşünmek ve kabul etmek, hiçbir akla ve vicdana sığmaz. Bu zamana kadar alışagelen, bir şeylerin olabileceğine dair ümitlerin kesildiği bir konu ise; inşaat şirketlerinin, müteahhitlerin, belediyelerin, denetim firmalarının, yerel yöneticilerin, binaların bu kadar kolay tuz buz olmasında rolü olan her bir bireyin hiçbir şeyden sorumlu olmayacağı, “nasıl olsa bu kişilerin bir şekilde kurtulacağı”, başa gelenin çekilmekle yitirileceği, hayatını kaybeden kişilerin göz göre göre ölüme sürüklenmesinin cezasız kalacağı, yapanın yanında kar kalacağı anlayışıdır. Bu anlayışın sonuna kadar karşısında duracağız. Bu ihmallere göz yuman, yıkımda en ufak rolü olan her kişinin, yaptığı yanına kalmayacak, suçlu olanlar tespit edilecek, her kim kusurlu ise karşılığını bulacak, güçlü güçsüzü ezmeyecek, karar alma yetkisi olmayan kişiler günah keçisi ilan edilemeyecektir. Yıkılan her bir binanın yıkılmasına sebep olan durum; tek tek, çekinmeden, üşenmeden, vazgeçmeden çalışılarak, emek verilerek, hayatını kaybeden canlarımıza son borcumuzu yerine getirdiğimize olan inançla ve ruhla çaba sarf edip tespit edilerek; deliller karartılmadan ve kaybedilmeden toplanarak, bu yıkıma sebep olan faktörleri belirleyerek, yıkımdan sorumlu olan kişi, kurum ve kuruluşların, bağımsız ve tarafsız, kudretini ve yetkisini yüce Türk Milleti’nden alan Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri ve Cumhuriyet başsavcılıkları nezdinde hesap vermelerini, yargılanmalarını sağlamamız gerekmektedir.

İhmali ve kusuru bulunan kişilerin sorumlu tutulabilmeleri ve delillerin kaybolmaması için, yıkılan binaların enkazları kaldırılmadan Cumhuriyet savcıları tarafından veya delil tespiti yoluyla, kolon ve kirişlerden örnekler alınarak, tüm deliller ve bulgular toplanmalıdır (Ceza Muhakemesi Kanunu m.160).