Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Aynı veya Farklı Ruhsatlı Yapılarda Deprem Nedeniyle Gerçekleşen Ölümler ile Yaralanmalarda İçtima

Ersan ŞEN, Alperen GÖZÜKAN

I. Ceza Hukukunda Fiil Tekliği, Fiil Çokluğu ve Fikri İçtima

Ceza Hukukunun konusu olan insan davranışından, yani fiilden ne anlaşılması gerektiği konusunda doktrinde teorik tartışmalar bulunmaktadır. Bu teoriler genel olarak ontolojik ve normativist teoriler olarak adlandırılmakta, ontolojik teoriler de doğal, amaçsal ve sosyal hareket teorileri olarak ayrılmaktadır. Ceza Hukuku kapsamında hareket, insanın iradesi ile gerçekleştirdiği davranışıyla dış dünyada tezahür eden, belirli bir amaca yönelen veya bu amacı gerçekleştirirken gerçekleşme ihtimali gündeme gelen yan sonuçlara sebep olan, irade ile netice arasında illiyet bağı bulunan davranışlar, şeklinde tanımlanabilir.

Ceza Hukukunda gerçek içtima (cezaların içtimaı) olarak ifade edilen kuruma göre; kural olarak, ne kadar fiil varsa o kadar suç, ne kadar suç varsa o kadar ceza vardır. Ancak bu kuralın istisnaları bulunmaktadır. Suçların içtimaı olarak ifade edilen durumlarda, birden çok suç işlenmiş olmasına rağmen faile tek suçtan ceza verilecektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suçların içtimaı, zincirleme suç ve fikri içtima olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tek bir fiille birden çok suçun gündeme geldiği durumlarda fikri içtima gündeme gelir. Gerçekleştirilen fiilin tek bir fiil olarak kabul edilmesi, farklı teorilerle açıklanmıştır. Doğal anlamda hareket tekliği, iradi karar sonucu gerçekleşen davranışların sayısını esas almaktadır.1 Doğal anlamda hareket tek ise, bunun ortaya çıkardığı neticenin sayısı önemli değildir. Hukuki anlamda hareket tekliği ise, doğal anlamda birden fazla olan hareketin hukuki nedenlerle tek bir hareket kabul edilmesidir.

Hukuki anlamda hareket tekliği, kanunda yer alan düzenlemeler uyarınca birden çok hareketin tek bir hareket olarak nitelendirildiği hallerde olmaktadır (tipik hareket tekliği). Örneğin; çok hareketli suçlarda (yağma suçu gibi) kanunda doğal anlamda birden fazla hareketin, o suç bakımından tek bir hareketi oluşturduğu ifade edilmektedir. Aynı neticeye yönelen ve tekrarlayan hareketler de, hukuki anlamda tek bir fiil olarak kabul edilmektedir (Örneğin, birden fazla bıçak darbesi ile öldürme).

Bunun yanında; doğal hareket tekliği görüşüne göre, dışarıdan bakıldığında, çeşitli hareketler tek bir iradi karara dayanıyorsa, zaman ve mekan bakımından tarafsız bir gözlemle bu hareketlerin bağlantılı olduğu değerlendirilebiliyorsa tek bir hareket olarak kabul edilmelidir. Örneğin; failin bir kimseyi tehdit ederken, onu engellemek isteyen kişileri de tehdit etmesi durumunda, tek bir tehdit fiili vardır.

Failin gerçekleştirdiği tek bir fiille, birden fazla suça sebebiyet vermesi durumunda fikri içtima gündeme gelmektedir. Bu suçların aynı olması durumunda, aynı nev’iden fikri içtima (TCK m.43/2), farklı olması durumunda farklı nev’iden fikri içtima olur (TCK m.44). Bununla birlikte; failin tek bir fiille, birden fazla kişinin ölmesine veya yaralanmasına sebep olduğu ihtimalde, aynı nev’iden fikri içtima uygulanarak tek bir ceza verilip cezada artırım yapılmayacak, TCK m.43/3 gereğince gerçek içtima uygulanarak, her bir neticeden ayrı ayrı ceza verilecektir. Bunun yanında fail; tek fiille birden fazla suçun oluşmasına (öldürme ve yaralama gibi) sebep olmuşsa, sadece en ağır cezayı gerektiren suçtan sorumlu tutulabilir.

II. Depremde Gerçekleşen Ölüm ve Yaralanmalarda Fikri İçtima

Tek bir binanın yıkılması ile gerçekleşen ölüm ve/veya yaralanma neticelerinde, fiilin tek olduğu (binanın hatalı, kusurlu inşa edilmesi) konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Bu durumda eğer sadece ölüm veya yaralanma sonuçları gerçekleşmişse aynı nev’iden fikri içtima gündeme gelecek, failin olası kastla hareket ettiği ihtimalde, TCK m.43/3 uyarınca her bir neticeden ayrı ayrı sorumluluk doğacaktır.

Dolayısıyla; ceza sorumluluğu ve ağırlığı yönünden taksirle kıyas kabul etmeyecek niteliğe sahip olan, esasen kast derecesinde sübjektif kusur anlayışı ile de ters düşen olası/muhtemel kast, TCK m.43/3’ten kaynaklanan sebeple bugün ceza yargılamalarında ve mahkumiyetlerde önemli bir tartışma ve çatışma alanına dönüşmüştür. Bu mesele; son yıllarda meydana gelen maden göçükleri, grizu patlamaları, sel, heyelan, deprem, işte çalışırken meydana gelen toplu ölüm ve yaralanmalar ile güvensiz teknelerle ve botlarla kaçak yolla yurt dışına gitmek isteyenlerin boğulmaları sonrasında çok önem kazanmış, özellikle kusur derecesinin ağırlığı, meydana gelen sonucun ve vahametine bağlı adalet ve vicdan duyguları öne çıkarak, her bir ölüm ve yaralanmadan ceza sorumluluğu öngören olası/muhtemel kasta yönelik bir eğilim başlamış, fakat burada da yeknesaklık sağlanamadığı gibi, Ceza Hukukunun kusur teorisine aykırı sonuçlara varıldığı ve tüm bunların, olası kasttan kaynaklanan ceza sorumluluğu ile bilinçli taksirden kaynaklanan ceza sorumluluğu arasında gerçekleşen ciddi farktan doğduğu görülmektedir.

Taksir yönünden inceleme yapıldığında;

Failin ölüm neticeleri bakımından adi veya bilinçli taksirle hareket ettiği ihtimalde, faile TCK m.85/2’ye göre tek bir ceza verilecek, neticenin ağırlığına göre ceza üst sınıra yaklaşacaktır. Yaralama neticeleri bakımından failin adi veya bilinçli taksirinin bulunduğu ihtimalde ise, fail, her bir yaralamadan ayrı ceza almayacak, TCK m.89/4 gereğince faile tek bir ceza verilecek, neticenin ağırlığına göre TCK m.61 ve 62 uyarınca ceza üst sınıra yaklaşacaktır.

Binanın yıkılması ile hem yaralanma ve hem de ölüm neticeleri gerçekleşmişse (bir yaralanma ve birden fazla ölüm, birden fazla yaralanma ve bir ölüm veya birden fazla yaralanma ve birden fazla ölüm) aynı nev’iden fikri içtima farklı nev’iden fikri içtima kombinasyonu gündeme gelecektir. Tek bir fiille kasten öldürme ve kasten yaralama suçları işlenmiş olduğunda, örneğin bir silahla bir kez ateş edip kastettiği kişiyi vuramayıp teşebbüs aşamasında kalmış, fakat vurmak istemediği kişiyi vurup yaralamışsa, TCK m.44 uyarınca en ağır cezayı gerektiren suç olan kasten insan öldürme suçuna teşebbüsten ceza verilecek, kasten yaralamadan ceza verilmeyecektir.2 Burada; failin vurmak istemediği kişi ölmüşse, hata hükümleri dikkate alınarak kasten insan öldürme suçu ile bu suça teşebbüsten iki mahkumiyet hükmü kurulmalıdır. Bunun yanında; birden fazla ölüm neticesi bakımından aynı nev’iden fikri içtima gündeme gelecek, ancak TCK m.43/3’te yer alan gerçek içtimaı kuralı sebebiyle, her bir öldürmeden faile ayrıca ceza verilecektir. Failin öldürme ve yaralama neticelerini adi veya bilinçli taksirle gerçekleştirildiği kabul edildiğinde ise, fikri içtima kombinasyonu gündeme gelmeyecek, özel bir içtima hükmü olan TCK m.85/2 gereğince faile tek bir ceza verilebilecektir.

Bunun dışında, aynı müteahhit tarafından yapılan birden fazla binanın yıkılması durumunda, her bir binanın yapımının ayrı bir fiil olarak değerlendirip değerlendiremeyeceği hususunun tespiti gerekir. Her bir binanın yapımı ayrı bir fiil olarak kabul edilirse, her bir binada gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama neticeleri her bir bina bakımından ayrı değerlendirilmelidir.