Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Uluslararası Belgelerde ve Türk Hukukunda Kadın İşçileri Koruyucu Düzenlemeler

Protective Regulations for Women Workers in International Documents and Turkish Law

Çiğdem YORULMAZ

Kadınların çalışma hayatı içerisinde bulunmalarının birçok nedeni vardır. Ailevi yükümlülüklerini yerine getirirken yaşadığı ekonomik zorluklar, kendi ayakları üzerinde durabilme ve ekonomik özgürlüğe sahip olma arzusu, kariyer planlaması, sosyalleşme ile ruhsal tatmin çalışma hayatında bulunmalarının nedenleri arasında sayılabilir. Kadınların çalışma hayatında bulunmalarına, çalışma ilişkilerinde korunmasına ve karşılaşacakları sosyal risklere karşı güvencelerinin artırılmasına yönelik Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Konseyinin ve Avrupa Birliğinin düzenlemelerinin temelinde kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve ayrıca cinsiyet ayrımcılığına dayalı davranışlara son vermek yatmaktadır. Yapılan çalışmalarda kadın işçileri koruyucu düzenlemeler pozitif ayrımcılıkla ilişkilendirilmektedir. Pozitif ayrımcılık, eşit fırsatlardan yararlanmak için, eşit olana kadar bu hakları eksik kullananlara ayrımcılık uygulanması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Uluslararası düzenlemelerin, hukukumuzda da etkileri zaman içerisinde görülmüştür. Anayasamızda, İş Kanununda, Türk Borçlar Kanununda, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda uluslararası belgelerde yer alan hükümlere paralel düzenlemeler yapılmıştır. Kadın işçilerin karşı karşıya kalacakları sorunların bir kısmı, erkek işçilerin sorunlarıyla aynı olsa da gerek fiziksel yapıları, gerek özel hayatlarında aldıkları sorumlulukların fazla oluşu yapılacak düzenlemelerle özel olarak korunmalarını zorunlu kılmaktadır. Kadın işçinin sırf kadın olması nedeniyle diğer işçilerden farklı bir işleme tabi tutulmaması, işverenin eşit davranma borcunun gereğidir. Mevzuatımızda kadın işçilerin yer altında ve su altında çalışması yasaktır. Gece çalışması ise belli koşullar altında mümkünken gebe işçilerin gece çalışması ise tamamen yasaklanmıştır. Ayrıca gebelik ve emzirme dönemlerinde kadın işçileri, çalışma süreleri bakımından koruyucu düzenlemeler mevcuttur. Kadınların çalışma hayatında bulunmasını kolaylaştırmak amacıyla getirilen bu düzenlemeler ülkenin ekonomik ilerlemesi için de önemlidir. Kadınların çalışma hayatındaki karşılaşacakları zorluklara ilişkin getirilen yasal düzenlemelerin doğru şekilde uygulanması halinde fayda sağlayacaktır. İşverenlerin hukuk kurallarına aykırı hareket etmesi halinde ise etkili ve caydırıcı niteliğe sahip yaptırımların uygulanması gerekmektedir.

Kadın, Analık, Emzirme, Pozitif Ayrımcılık, Yer Altı Maden İşleri, Gece Çalışma, Yarım Çalışma Ödeneği.

There are many reasons why women are in the working life. The economic difficulties experienced while fulfilling the family obligations, the desire to stand on one’s own feet and to have economic freedom, career planning, socialization and spiritual satisfaction are among the reasons why women engage in working life. Ensuring equality between women and men and putting an end to gender discriminatory behaviors are the basis of the regulations of the United Nations, the Council of Europe and the European Union to ensure women’s participation in working life, to protect them in labor relations and to increase their security against social risks they may face. In the conducted studies, regulations protecting women workers are associated with positive discrimination. Positive discrimination is based on the thought that discrimination should be exercised for those who do not enjoy equal opportunities until they are equal. The effects of international regulations in our law have also been seen observed in the course of time. Regulations in parallel with the provisions in international documents have been made in our Constitution, Labor Law, Turkish Code of Obligations, Occupational Health and Safety Act and Social Insurance and General Health Insurance Act. Although some of the problems that women workers will face are the same as those of male workers, both their physical structure and the high level of responsibilities they take in their private lives make it mandatory for them to be specially protected through the regulations that will be introduced. Treating a female worker not differently from the other workers just because she is a woman is a necessity of the employer’s equal treatment obligation. In our legislation, it is forbidden for women to work underground and underwater. While night work is possible under certain conditions, night work for pregnant workers is completely prohibited. There are also protective regulations for women workers during pregnancy and breastfeeding periods. These regulations, which were introduced with the purpose of facilitating women’s participation in working life, are also important for the economic progress of the country. Implementation of the legal regulations regarding the difficulties that women will face in working life will be beneficial in case they are implemented correctly. In case employers violate the rules of law, it is necessary to apply effective and deterrent penalties.

Woman, Maternity, Breastfeeding, Positive Discrimination, Underground Mining Works, Night Work, Half-Time Work Allowance.

Giriş

Kadınlar aile içi sorumluluklarının yanında modernleşmeyle beraber çalışma hayatında daha fazla yer almaya başlamışlardır. Çalışma hayatında yer almaları, aile bütçesine katkı sağlamak gibi ekonomik nedenlere dayandığı gibi toplumda eşit haklara sahip olma gibi sosyal nedenlere de dayanabilmektedir. Her şeyden önemlisi başkasına ekonomik olarak bağımlı olmadan serbestçe karar alabilme özgürlüğüne sahip olabilme isteği, kadınların çalışma hayatında daha fazla bulunmalarını sağlamıştır.

Çalışırken sırf kadın olmaları nedeniyle ayrımcılığa maruz kalmamaları, gebelik döneminde fizyolojik ve ruhsal durumlarına uygun çalışma koşullarının oluşturulması, uluslararası belgelerle güvence altına alınmıştır. Hukukumuzda da çalışma hayatında kadınları koruyucu düzenlemelere yer verilmiştir. Anayasamızın 49. ve 50. maddelerinde cinsiyet ayrımı yapılmaması, kadınların çalışma hakkına sahip olduğu, çalışma şartları yönünden kadınların özel olarak korunması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Düzenlemelerin odağında pozitif ayrımcılık yer almaktadır. Toplum içerisinde fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla haksız ayrımcılıkların giderilerek eşitsizliğin ortadan kaldırılması hedeflenmiştir.

Çalışmamızın birinci kısmında ekonomik ve sosyal açıdan kadınların korunmasının önemi üzerinde durulmuştur.

İkinci kısımda uluslararası belgeler içerisinde öncelikle Birleşmiş Milletlerde yer alan düzenlemelere yer verilmiştir. Bu kapsamda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Uluslararası Çalışma Örgütünün Sözleşme ve Tavsiye Kararları detaylıca ele alınmıştır. Uluslararası belgeler içerisinde Avrupa Konseyine ilişkin düzenlemeler başlığı altında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı; Avrupa Birliğine İlişkin Düzenlemeler başlığı altında ise Temel Haklar Şartı ve Avrupa Birliği Direktifleri incelenmiştir.

Üçüncü kısımda ise Türk Hukukunda kadınlara ilişkin düzenlemeler içerisinde 4857 Sayılı İş Kanununda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunda yer alan hükümler ayrı ayrı Yargıtay kararları ile de detaylandırılarak ele alınmıştır.

I. Ekonomik ve Sosyal Açıdan Kadınların Korunmasının Önemi

Toplumumuzdaki genel kabule göre; kadının en belirgin rolü, ev işi ve çocuk bakımı olup temel çalışma yeri ise evidir. Erkek ise çalışma ortamı evin dışında olan ve ailesinin maddi ihtiyaçlarını karşılaması gereken kişidir. Kadın, gelir getirmeyen ev içi rollerini yerine getirirken; ailenin geçimini sağlamakla yükümlü olan erkeğe maddi anlamda bağımlı hale gelmiştir. Kendisine verilen bu toplumsal rol ile evin ihtiyaçlarını karşılayan ekonomik olarak üretken olan erkek, ekonomik ilerlemenin birincil aktörü, erkeğe bağımlı olan kadın ise yaptığı günlük yaşam faaliyetleri ekonomik anlamda bir değer taşımadığından ikincil aktörü haline gelmiştir.1 Kadının ev işi ve çocuk bakımı için harcadığı emek ve mesainin parasal bir karşılığı olmadığından, toplumda aile bütçesine ekonomik açıdan desteği olmayan biri olarak düşünülerek, yaptığı iş önemsiz görülmüştür.

Kadının çalışma hayatında yer almaya başlaması genelde erkeğin temel ihtiyaçları gidermekte zorlanması ile ortaya çıkmıştır. Kadınların çalışma hayatında yer almasını gerekli kılan en önemli neden ekonomik zorunluluktur.2 Bu durumda kadının hem aile içi rolünü yerine getirmesi, bu görevlerini aksatmadan yürütmesi hem de çalışma hayatındaki yükümlülüklerine uygun hareket etmesi gereklidir. Bu ağır sorumluluk ve yük, fiziken ve ruhen yorucu, yıpratıcıdır. Sonuç olarak ekonomik kaygıları yoksa veyahut ekonomik problemleri ortadan kalkmışsa aile içi sorumluluklardan vazgeçmek mümkün olmadığından çoğunlukla kadınlar, çalışma hayatından uzaklaşarak bu yükümlülüklerinin bir kısmından kurtulmayı tercih etmektedir.

Toplumun yapısı ve değer yargıları değiştikçe kadınlar da erkekler gibi çalışma hayatında yer almaya başlamış ve zaman içinde sayıları artarak devam etmiştir. Ekonomik zorunluluklar haricinde sosyal sebepler de kadınların çalışma hayatında yer almalarını sağlamıştır. Kadınların gelir getirici bir işte çalışmaları, aile içerisinde söz hakkı elde etmelerini, ekonomik özgürlüğe sahip olmalarını sağlamıştır.3 Kadının çalışması yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda aile ve toplumun gelişmesi açısından da önemlidir.4 Eğitim düzeyi yükseldikçe çalışan kadın sayısı da artmaktadır. Eğitim düzeyi arttıkça kadınların daha nitelikli işlerde, eğitim düzeyi düştükçe daha vasıfsız işlerde istihdam edildikleri görülmektedir.5

Eğitim düzeyi ne olursa olsun evlenmeden önce çalışma hayatına dahil olan kadınların, evlendikten sonra hayatlarında başkaca bir değişiklik olmamasına rağmen, iş hayatından kopmalarının nedeni; genellikle eşlerinin çalışmalarını istememesidir. Bu durum da ataerkil aile yapısının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Kadınlar, bazen de evliliğin başlarında çalışmaya devam etmekle birlikte çocuk sahibi olduklarında iş hayatından kopmaktadırlar. Çocuğun büyümesi ve eğitim çağına gelmesi dahi bazen kadının işe başlamasını sağlamamaktadır. Özellikle eğitim düzeyi veya geliri yüksek olmayan kadınlar, çalışma hayatına tekrar dönmemekte ya da dönememektedir. Kadın, çalışması halinde alacağı ücret ile ancak çocuğunun bakım masraflarını karşılayabiliyorsa bu durumda çalışma hayatından uzaklaşarak çocuğunun bakımı ile bizzat kendisinin ilgilenmesi söz konusu olacaktır. Çünkü kreş ve evde çocuk bakım hizmetleri oldukça pahalıdır.

Halen kadından öncelikle toplumun kendisine biçtiği rolleri üstlenmesi ve yerine getirmesi beklendiği için, mesleki başarı ve kariyer ile ilgili hedefleri arka planda kalmaktadır. Bütün bunların doğal sonucu olarak, kadının erkeğe oranla olumsuz işgücü koşullarına sahip olması kaçınılmaz bir gerçektir. Böylece kariyer hedefi olsa da en azından çocuğu belli bir yaşa gelene kadar çalışmamayı tercih edecektir.

Kadınların çalışma hayatında yer almaya başlamaları ile birlikte korunma ihtiyaçları da ortaya çıkmıştır. Kadınların fiziksel yapıları, ailevi yükümlülükleri ve toplumsal yapı, kadınların çalışma hayatında erkeklerden daha fazla sorunla karşılaşmalarına neden olmaktadır.6 Örneğin, kadınların iş gezilerine katılması, fazla çalışma yapması, vardiyalı çalışma düzeni gibi birtakım çalışma koşulları ailevi sorumluluklarını yerine getirmesini zorlaştırmaktadır.7 Bu nedenle kadınlar yerine erkeklerin çalışma hayatında tercih edilmeleri söz konusu olmaktadır.

Kadınların çalışma hayatında yaşadığı bu olumsuzluklara karşı korunmasına yönelik getirilen uluslararası düzenlemelerin temelinde kadın-erkek eşitliğini sağlamak, cinsiyet temeli üzerinde yapılan ayrımlara son vermek yatmaktadır. Bu düzenlemeler ile ücret eşitsizliğini gidermek, kadınların çalıştırılamayacağı işlerin belirlenmesi, çalışma zamanlarının sınırlanması olmak üzere birtakım önlemler öngörülmüştür. Kadının korunmasına ilişkin uluslararası düzenlemelerin iç hukuka da yansıması olmuştur. Anayasamızın 10. maddesine göre kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir ve Devlet, bu eşitliğin sağlanması için her türlü önlemi almakla yükümlüdür. Bu amaçla alınacak önlemler, eşitlik ilkesine ayrılık teşkil etmeyecektir. Kadın işçileri koruyucu düzenlemelerin temelinde elbette pozitif ayrımcılık yatmaktadır. Toplum içerisinde fırsat eşitliğinin sağlanması amacına hizmet eden, geçmişte maruz kalınan haksız ayrımcılıklar nedeniyle ortaya çıkan eşitsizliğin giderilmesine ilişkin pozitif ayrımcılığa yönelik işlemler, haklı ve hukuka uygun kabul edilmektedir.8 Düzenlemenin doğuşu, eşit fırsatlardan yararlanmak için, eşit olana kadar bu hakları eksik kullananlara ayrımcılık uygulanması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Kadınlar geçmişten beri toplum içerisinde cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalan bir grubu oluşturmuştur. Uluslararası belgelerde ve Türk hukukunda kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasına, haksız ayrımcılığa uğradığı alanlarda eşitsizliğin giderilmesine yönelik pozitif ayrımcılık yapılmasına ilişkin düzenlemeler mevcuttur.9

Kadınların çalışma hayatında yaşadığı olumsuzlukların giderilmesi Anayasamızın 5. maddesi kapsamında sosyal devlet ilkesinin de bir gereğidir. Devlet, her türlü önlemi almakla yükümlüdür. Nitekim 50. maddede kimsenin cinsiyetine ve gücüne uygun olmayan bir işte çalıştırılamayacağı, kadınların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacağı açıkça ifade edilmiştir. Anayasamızın belirlediği genel çerçeve içerisinde 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanununda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanununda ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Uluslararası Çalışma Örgütünün Sözleşmeleri ve Avrupa Birliği Direktiflerinde belirtilen düzenlemelere paralel şekilde kadın işçiyi koruyucu düzenlemeler çağdaş ölçütlere uygun olarak yerini almıştır.

II. Uluslararası Belgelerde Kadın İşçilere İlişkin Düzenlemeler

Savaşları ve barışa yönelik tehditleri önlemek, ülkeler arasında dostluk ilişkilerini kurmak ve uluslararası ekonomik ve sosyal alanda işbirliğini sağlamak amacıyla 24.10.1945 tarihinde kurulan Birleşmiş Milletlerin ülkemiz de dahil 193 üyesi bulunmaktadır.10 Birleşmiş Milletler, II. Dünya Savaşından sonra adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği tüm ülkelerde tesis etmeyi ilke edinen uluslararası bir örgüttür.11

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmeleri ve Tavsiye Kararında kadınların erkeklerle her alanda eşit haklara sahip olduğu, eşit işe eşit ücretin verilmesi gerektiği, kadınlara sunulan çalışma koşullarının erkek çalışanlardan daha aşağıda olmaması gerektiği vurgulanmıştır.