Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Faiz Taleplerinin Islahı ve Çeşitli Davalarda Faizin İşlemeye Başlayacağı Tarihin Tespiti

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Genel Olarak Islah

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176-182. maddelerinde düzenlen ıslah1; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen hukuki bir çaredir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14.03.2022 tarih ve E. 2021/9185, K. 2022/2184 sayılı kararında ıslah kurumu şöyle açıklanmıştır:

“Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S., Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).

Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).

Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07/06/2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K. ve 07/06/2017 tarihli ve 2016/9-1212 E., 2017/1078 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.”

Vurgulamakta yarar var: Bir davada ıslah hakkı bir kez kullanılabilir (HMK m.176/2). Bir dava kısmen ıslah hakkının kullanılabilmesi için de davanın mutlaka kısmî dava olarak açılması gerekir. Bunun için de dava açılırken dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması şeklinde bir ibarenin kullanılması gerekir. Aksi hâlde dava, tam eda davası olarak kabul edilir, dolayısıyla kısmen ıslah mümkün olmaz.

Diyelim ki kısmî dava açtınız ve mevcut rapora göre kısman ıslahla müddeabihi artırdınız; daha sonra alınan raporlara göre alacak hakkınızın daha fazla olduğunu öğrendiniz. Bu durumda yasal engel nedeniyle ikinci kez ıslah yoluna başvuramazsınız. Ancak fazla kısım için yeni bir dava (uygulamadaki adıyla, ek dava) açabilirsiniz. Zira, “ıslahla müddeabih artırılırken, yargılaması süren davadaki müddeabih artırılmaktadır, uyuşmazlığın tümü için müddeabih sınırlandırılmamaktadır. Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması nedeniyle, ıslah edilen miktardan fazlasının ek dava ile istenmesi mümkündür.”2 Ne var ki bunun için de davacının ıslah işlemine esas aldığı bilirkişi raporuna karşı itiraz etmiş olması gerekir, aksi halde davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak engeliyle karşı karşıya kalır ve yüksek miktarlı-sonraki- rapora göre fazlaya ilişkin alacak haklarını talep edemez.