Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Bir Onarıcı Adalet Modeli Olarak Uzlaştırma ve Bu Kapsamda Taksirle Yaralama Suçunun Değerlendirilmesi

Victim-Offender Reconciliation as a Restorative Justice Model and Evaluation of the Offence of Negligent Injury in this Context

Esra ALAN

Fail ve suç kavramları ceza hukukunun en önemli konuları arasında yer alırken çoğu zaman mağdur arka planda kalmıştır. Ceza hukukunun toplumu koruma görevini en iyi şekilde yerine getirebilmesi için mağdurun da süreçte önemli bir yer tuttuğu gerçeğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Suç mağdurunun ihmal edildiği tartışmaları artınca suçtan doğan mağduriyetin giderilmesi yöntemleri üzerinde durulmaya başlanmıştır. Bu gelişmeler sonucunda, özellikle “onarıcı adalet” adı altında bir kavram ortaya çıkmıştır. Onarıcı adalet anlayışının gelişimi ve bu anlayışın uluslararası ve ulusal seviyede destek görmesi ceza hukuku alanında alternatif çözümlerin gelişimini hızlandırmıştır. Bu alternatif çözüm yollarından biri uzlaştırmadır. Klasik ceza adalet sisteminin eksikliklerini gidermek amacı ile kabul edilen uzlaştırmada, işlendiği iddia edilen suç nedeniyle, şüpheli/sanık ile mağdur veya suçtan zarar gören arasında meydana gelen çekişme bir uzlaştırmacının girişimiyle, ceza muhakemesi dışında çözülmektedir. Uzlaşma kapsamında olan taksirle yaralama suçlarında uzlaştırma süreci uzlaşma teklifi ve müzakere aşaması ayrıca değerlendirilmelidir. Bu suçların mağdurda bedensel acıya sebep olması, uzlaştırma sürecinde mağdur ve fail arasında gerçekleştirilecek müzakereler açısından ayrıca önem arz etmektedir. Bu nedenle bu suçlar bakımından uzman uzlaştırmacıların görevlendirilmesinin ve uzlaştırmacılara taksirle yaralama suçları bakımından özel uygulama bilgisi kazandırılmasının önemli olduğu kanaatindeyiz. Taksirle yaralama suçlarında meydana gelen zararın giderilmesi konusu son derece hassasiyetle yaklaşılması gereken bir durumdur. Bu da bu suçlar bakımından uzlaştırma sürecinin uzman uzlaştırmacılar tarafından gerçekleştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Fail, Mağdur, Onarıcı Adalet, Uzlaştırma, Taksirle Yaralama.

While the concepts of perpetrator and crime have been the most important subjects of criminal law, most of the time the victim often remains in the background. In order for criminal law to fulfill its duty to protect society in the best way, it is necessary to accept the fact that the victim also has an important place in the process. As the discussions on the neglect of the victim of crime increased, the methods of eliminating the victimization arising from the crime started to be emphasized. As a result of these developments, a concept called “restorative justice” has emerged. The concept of restorative justice and the recognition of this concept at the international and national levels has accelerated the development of alternative solutions in the field of criminal law. One of these alternative solutions is mediation. In mediation, which was adopted with the aim of eliminating the deficiencies of the classical criminal justice system, the conflict between the suspect/defendant and the victim or the injured party due to the alleged crime is resolved outside the criminal procedure with the initiative of a mediator. In crimes of causing negligent injury that are within the scope of mediation, the mediation process, the mediation offer and the negotiation phase require a separate evaluation. The fact that these crimes cause actual bodily harm to the victim are significant from the viewpoint of the negotiations to be held between the victim and the perpetrator during the mediation process. For this reason, we believe that it is important to assign expert mediators in terms of these crimes and to provide the mediator with special practical knowledge in terms of crimes concerning causing negligent injury. The issue of repairing the damage caused by these crimes is a matter that should be approached with extreme sensitivity. This shows that the mediation process in terms of these crimes should be carried out by expert mediators.

Perpetrator, Victim, Restorative Justice, Mediation, Negligent Injury.

Giriş

Hukuk bilimi, toplum halinde yaşayan insanların birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen, huzur (iç barış) içinde birlikte yaşamalarını sağlayan hukuki normların bilimidir1 . Toplumsal düzenin ve barışın sağlanması, kişilerin güven içinde özgür yaşayabilmeleri hukukun ön önemli amaçlarından biridir. Bu amaçlar, hukuk sisteminin bir parçası olan ceza hukuku bakımından da geçerlidir. Hiçbir kanun Ceza Kanunu kadar kişi hürriyeti ile yakından alakalı değildir ki neticeleri kişi hürriyetine etki eden kanunların başında Ceza Kanunu gelmektedir2 . Suç işleyen kimsenin ıslahını sağlamak için Devletin kanunla tespit ve hükümle tatbik ettiği tedbirler ‘ceza’dır3 . Ceza faili ıslah ederek topluma yeniden kazandırma ve tekrar suç işlemesini önleme amaçlarını taşımaktadır. Bu genel amacın yanı sıra, faili ıslah etmek, yeniden sosyalleştirmek, suç işlenmesini önlemek, suç işleme potansiyeli olan kişileri caydırmak ve toplumda güven duygusunu, hukuka bağlılığı güçlendirmek gibi özel amaçları4 da bulunmaktadır. Ceza, suç karşılığında devlet tarafından uygulanan yaptırımdır5 . Beccaria’ya göre; “suç işlemeyi frenleyecek en iyi çare, cezanın şiddeti olmayıp, ondan kaçınılamayacağı kanaatinin yerleşmesidir”6 .

Ceza hukuku fail ve suç kavramları ile ilgilenirken çoğu zaman mağdur arka planda kalmıştır. Ceza hukukunun toplumu koruma görevini en iyi şekilde yerine getirmesi için mağdurun da süreçte önemli bir yer tuttuğu gerçeğinin kabul edilmesi gerekir. Suç mağdurunun ihmal edildiği tartışmaları artınca suçtan doğan mağduriyetin giderilmesi yöntemleri üzerinde durulmaya başlanmıştır. Bu gelişmeler ve tartışmalar sonucunda, özellikle Anglo-Sakson ülkelerinde “onarıcı adalet” adı altında bir kavram ortaya çıkmıştır7 . Onarıcı adalet anlayışının gelişimi ve bu anlayışın uluslararası ve ulusal seviyede destek görmesi ceza hukuku alanında alternatif çözümlerin gelişimini hızlandırmıştır. Bu alternatif çözüm yollarından biri de klasik ceza adalet sisteminin eksikliklerini gidermek amacı ile kabul edilen uzlaştırmadır. Anglo-Sakson hukuk sisteminde ortaya çıkmış ve esas itibariyle bu sisteme özgü olan uzlaştırma kurumu, zamanla Kıta Avrupası hukuk sistemlerini de etkilemiş ve Kıta Avrupası’nda uygulanmaya başlanmıştır. Bunun üzerine Avrupa Konseyi 1999 yılında uzlaştırma ile ilgili R (99)- 19 tavsiye kararını almıştır. Söz konusu tavsiye kararında uzlaştırma, mahkemelerin artan iş yüküne karşı geleneksel yargılama usullerine alternatif bir çözüm yolu olarak sunulmuştur8 .

I. Onarıcı Adalet

Gelişmekte olan onarıcı adalet kavramının esasını, suçtan doğrudan etkilenen kişiler olan mağdur/suçtan zarar gören- fail ve toplum tarafından suça karşı gösterilecek tepkinin belirleneceği ve mağdurun zararının giderileceği sürece doğrudan katılma imkânın verilmesi9 oluşturmaktadır. Onarıcı adalette, suç konusu üzerinde gerçekleşen mağdur ile fiili bizzat irtikap eden failin sürece aktif katılımı sağlanarak suç sonucu ortaya çıkan mağduriyetin giderilmesi amaçlanmaktadır. Ceza adaleti sisteminin gerçekten adil olabilmesi için sistem içerisinde unutulan ve dışlanan, yalnız bırakılan mağdurların söz sahibi olmaları ve süreçte aktif rol almaları son derece önemlidir. Onarıcı adalet düşüncesinin gelişiminde özellikle bu durumun etkili olduğunu söylemek mümkündür. Adaletin gerçekleştirilmesi sürecinde suçtan etkilenen toplumun da sürece dahil edilmesi ve bu şekilde toplumun suça tepki verme konusunda ilerlemesi, suçun toplumsal nedenlerini anlama becerisinin gelişmesini10 de sağlayacaktır. Bunun yanı sıra ceza adalet sisteminin suçun önlenmesinde kimi zaman başarılı olamaması ve kişilerin ceza adalet sistemine duydukları güvenin azalması gibi nedenler de ceza sisteminde yeni arayışları gündeme getirmiştir. 20. yüzyılın son yarısından itibaren, hukuk sistemlerinde, mağdurun korunması konusu önemsenmiş ve bu konuya ilişkin düzenlemeler artmıştır. Bu alanda çalışan araştırmacılar, 1990’larda yaygın olan victim-offender mediation modelini, onarıcı adalet kavramının gelişiminde önemli katkıları olan, Howard Zehr ve Mark Umbreit’ın onarıcı adalet teorisine ilişkin çalışmalarını dikkate almışlardır11 .

Onarıcı adalete ilişkin ilk uygulamanın Kanada Ontaria’da, daha sonra ABD’nin Indiana eyaletinde olduğu bilinmektedir12 . Onarıcı adalet anlayışının tezahürü olan alternatif çözüm yolları, bir Anglo-Sakson hukuk kurumu olarak gelişmiş ve zamanla diğer ülkeleri etkilemiştir13 . Onarıcı adalet kavramının ortaya çıktığı Anglo- Sakson hukuk sisteminin uygulandığı ülke hukuklarına ilişkin literatüre bakıldığında, onarıcı adaletin farklı terimlerle ifade edildiği görülmektedir: restorative justice, victim-offender mediation, victim offender dialogue restorative practices14 gibi. Bu farklılığın zaman içerisinde uygulamanın değişmesinden ve eyaletlerin onarıcı adalet kurumuna olan farklı bakış açılarından kaynaklandığı söylenebilir.

Onarıcı adalette, suç olgusuna karşı mağdur merkezli, geçmiş yerine geleceğe yönelerek uyuşmazlığı çözmeyi amaçlayan bir yaklaşım sunulmalı ve suça verilecek tepki, zarar vermekten çok düzeltici, eğitici, affedici, sorumluluk yükleyici ve toplumsal katılımı ve diyaloğu teşvik edici olmalıdır15 . Onarıcı adaletin yalnızca geçmişe değil geleceğe de odaklı olması modeli diğer yargılama modellerinden ayıran önemli bir ayrıcalıktır16 . Klasik ceza yargılaması bireyle kamu arasındayken onarıcı adalet birey ve toplum arasındaki bozulan ilişkiyle ilgilenmektedir17 .

Günümüz dünyasında hızla gelişen ekonomik ve sosyal hayat, beraberinde yeni birtakım suçların ortaya çıkmasına neden olmuş ve zaten yoğun olan adliyelerin iş yükünü daha da yoğun hale getirmiştir. Mahkemelerdeki yoğun iş yükü dolayısıyla sonuca ulaşmak çok zaman alabilmektedir. Bu durum da uyuşmazlıkların mahkeme dışı çözüm yöntemleriyle giderilmesini zorunlu hale getirmiştir. Mahkemelere erişim zor, masraflı, zahmetli ve uzman desteği gerektiren bir iştir. Bunlar aşılsa bile daha hızlı sonuç almak arzusu çözümün mahkeme dışında da aranmasına yol açmıştır18 . Bu anlamda bazı ceza uyuşmazlıklarının klasik yargılama dışına çıkartılması ve mahkeme dışı birtakım yöntemlerle çözümlenmesi için düzenlemeler19 yapılması söz konusu olmuştur. Bu bağlamda ceza hukukunda onarıcı adalet anlayışını gerçekleştirme araçlarından biri ve belki de en önemlisi uzlaştırma olarak karşımıza çıkmaktadır.

II. Uzlaştırma

Ceza Muhakemesi Hukukunda, mağdurların haklarının korunması ve suç faillerinin topluma kazandırılması amacıyla, mağdur-fail uzlaştırması (victim-offender reconciliation) hızla gelişmiştir. Geleneksel ceza muhakemesini tamamlayan, esnek ve sorun çözücü bir seçenek olan uzlaştırma programları, Kuzey Amerika’da ve Avrupa’nın birçok ülkesinde oluşturulmuştur20 .

Uzlaştırma kurumu Türk Ceza Hukuku’na ilk olarak 5237 sayılı Kanun’un 73. maddesinin 8. fıkrasında yapılan düzenleme ile girmiştir. 6 Aralık 2006 tarih ve 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Kanun ile TCK m. 73/8 yürürlükten kaldırılmış ve uzlaştırma usulünü düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253, 254 ve 255. maddelerinde değişiklikler yapılmıştır21 . TCK ve CMK’da bu kurum için “uzlaşma”, terimi kullanılmaktaydı. 5560 sayılı Kanun ile CMK md.253’ün başlığı “uzlaşma” yerine “uzlaştırma” olarak değiştirilmiştir. Bu düzenlemenin isabetli olduğu, zira “uzlaşma” kavramının uzlaştırma süreci neticesinde ulaşılan bir neticeyi ifade ettiği, uzlaşamama ihtimalini dışlayan bir terim olduğu, oysa uzlaştırma sürecinin tarafların uzlaşması ile sonuçlanabileceği gibi uzlaşamamaları halinde olumsuz bir şekilde de sonuçlanabileceği ifade edilmiştir22 .

Terminolojik açıdan uzlaştırma, Latince’de karşılığı olan conciliation sözcüğü, iki grup insan arasındaki tartışmayı sona erdirmeyi amaçlayan bir süreç anlamına gelir. Köken olarak düşüncede birleşme veya bir araya getirme anlamında conciliare sözcüğünden türemiştir23 . Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakıldığında, uzlaştırmanın “uzlaştırmak işi” olarak tanımlandığı görülmektedir. Uzlaşmanın ise uyuşma, uzlaşı, uzlaşım, mutabakat, konsensüs gibi anlamları bulunmaktadır. CMK’da uzlaştırmanın tanımına yer verilmemiştir ancak 5 Ağustos 2017 tarihli ve 30145 sayılı Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nde uzlaşma ve uzlaştırma kurumlarının tanımı yapılmıştır. Yönetmelikte uzlaşma, “uzlaştırma kapsamına giren bir suç nedeniyle şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar görenin Kanun ve bu Yönetmelikteki usul ve esaslara uygun olarak anlaşmış olmaları” şeklinde tanımlanmıştır; uzlaştırma ise “uzlaştırma kapsamına giren bir suç nedeni ile şüpheli veya sanık ile mağdur, suçtan zarar gören veya kanuni temsilcisinin Kanun ve bu Yönetmelikteki usul ve esaslara uygun olarak uzlaştırmacı tarafından anlaştırılmaları sureti ile uyuşmazlığın giderilmesi süreci” olarak ifade edilmiştir (md.4/1-k).

Yargıtay CGK’nın 13.12.2018 tarihli kararında24 uzlaştırma; “Ceza Muhakemesi Kanununda onarıcı adalet sisteminin getirdiği bir müessese olup getiriliş mantığı suçun mağduru olan kişinin rızası ile sanıkla anlaşıp hem mağdurun tatmin edilmesi bu şekilde yine kamunun tatmini aynı zamanda mahkemelerin iş yükünün azaltılması yine mahkeme kararı sonunda verilen kararların infazının yine mağduru ve toplumu tatmin etmemesi nedeniyle birçok yönden cezalandırıcı adalet sistemine göre daha uygun bir çözüm olduğu kabul edilerek getirilen bir müessesedir. Mağdur ile anlaşan sanık, mağdurun zararının giderdiğinde artık kendisine ceza verilmemekte ve uzlaşma nedeniyle kamu davası uzlaşmanın aşamasına göre ya açılmamakta ya da düşmektedir. Böylelikle yargısal süreç başlamadan bir anlaşmazlık sona ermekte bu şekilde toplumsal düzen daha kolay, hızlı ve tarafları tatmin eder şekilde temin edilmektedir.” bu şekilde açıklanmıştır.

Uzlaşma halinde, fail, suçtan zarar gören gerçek kişinin veya özel hukuk tüzel kişisinin maruz kaldığı zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemeyi veya gidermeyi üstlenmektedir25 .