Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Siyasi Parti Disiplin Kararlarına İtiraz

Appeal Against Political Party Disciplinary Decisions

İsmail YÜKSEL

Siyasi partilerin disiplin kurulları her ne kadar gizli oyla seçilseler de bu seçimin nitelikli çoğunluk gerektirmemesi nedeniyle disiplin kurulları genellikle siyasi parti liderliği ile aynı grubun kontrolünde olmaktadırlar. Bu ise siyasi partilerde yürütme ve denetim organlarının birleşmesine neden olmakta ve disiplin kurullarının tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Bununla birlikte siyasi partilerin üyelerine vermiş olduğu disiplin cezalarına karşı asliye hukuk mahkemelerine itiraz edilebilmektedir. Siyasi Partiler Kanunu bu denetimi hem ceza türü hem de konu bakımından sınırlandırmıştır. Siyasi partiler tarafından verilen disiplin cezaları üzerinde esas denetimi yapılamaması nedeniyle parti içi demokrasinin sağlanması güçleşmektedir. Asliye hukuk mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarının da kapalı olması sebebiyle getirilen bu sınırlama adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir. Anayasa Mahkemesi ise kendisine intikal eden başvurularda İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin hatalı bulduğumuz Lovric Kararı’na dayanarak başvuruları konu yönünden kabul edilemez bulmaktadır.

Siyasi Partiler, Disiplin Cezaları, Adil Yargılanma Hakkı, Bireysel Başvuru.

Although the disciplinary committees of political parties are elected by secret ballot, since this election does not require a qualified majority, the disciplinary committees are usually under the control of the same group as the political party leadership. This causes the merger of the executive and supervisory organs of political parties and casts a shadow over the impartiality of the disciplinary boards. However, it is possible to appeal to the civil courts of first instance against the disciplinary penalties imposed by political parties on their members. The Law on Political Parties limited this control in terms of both the type of punishment and the subject matter. Since control of merits over the disciplinary punishments given by political parties are barred, it becomes difficult to ensure internal party democracy. This limitation joined with the lack of right to appeal violates right to a fair trial. Moreover, The Constitutional Court, finds constitutional complaints inadmissible, following the Lovric Decision of the European Court of Human Rights which we find erroneous.

Political Parties, Disciplinary Penalty, Right to Fair Trail, Constitutional Complaint.

Giriş

On dokuzuncu yüzyılın ortalarında ortaya çıkan siyasi partiler günümüzde demokrasinin işlemesi için vazgeçilmez hâle gelmişlerdir. Buna karşın siyasi partilerin demokrasi için hem bir lütuf hem de bir tehdit olduğunu unutmamak gerekir. Yirminci yüzyılın ilk yarısı siyasi partilerin demokrasi için vazgeçilmez olduğu kadar demokrasinin ortadan kaldırılması için de en iyi araç olduklarını reddedilemeyecek biçimde gözler önüne sermiştir.1 Demokrasinin yerleşmesi, yaşaması ve gelişmesi için zorunlu olan siyasi parti herhangi bir siyasi parti değil, kendi kuralları ve işleyişi demokratik olan siyasi partilerdir. Demokratik olmayan siyasi partilerin yarıştığı bir ülkede demokrasinin kalıcı olmasını beklemek, kumdan yapılan kalelerin okyanusa meydan okumasını beklemek kadar çocukçadır.

Özbudun, siyasi parti disiplinini; siyasi partinin tutarlılığını sağlamak için kullanılan bir yaptırımlar sistemi olarak tanımlamaktadır.2 Disiplinli siyasi partilerde üyeler parti tüzüğü, programı ve kararları ile sıkı sıkıya bağlıdır ve partinin parlamento grubu üyeleri nadiren istedikleri yönde oy kullanmak için serbesttirler.3 Parti disiplinini sağlamanın sadece hukuki değil; siyasi, tahsis edilen kaynağın veya işin geri alınması gibi ekonomik, dışlanma gibi sosyal yöntemleri de bulunabilir.4 Çalışmamız sadece hukuki yaptırımları ele almaktadır.

Kanımızca “parti içi demokrasi” ve “parti disiplini” kavramları arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Her disiplinli siyasi parti aynı zamanda otokratik değildir.5 Bir topluluğun üyesi olan kişilerin bu topluluğun kurallarına uygun davranmayı kabul etmesi gerekmektedir. Sorun siyasi parti disiplin kurallarının ve bu kuralları uygulayan kurulların oluşumunun demokratik olup olmamasıdır. Eğer kurallar parti organlarının kararlarının eleştirilmesini engelliyorsa ve disiplin kurulları tarafsız değilse, işte ancak bu durumda siyasi parti disiplini ile parti içi demokrasi uyumsuz hâle gelecektir. Parti içi demokrasi ile parti disiplini arasındaki hassas dengenin kurulması demokratik bir siyasi partinin var olması için zorunludur.

Özcan ve Yanık, parti disiplininin kolaylıkla parti tutarlılığını sağlamak yerine parti içi muhalefetin saf dışı edilmesi için kullanılabileceğini belirtmektedirler.6 İba’ya göre de ülkemizdeki siyasi partilerde disiplin olgusu makul seviyeleri çoktan aşmıştır.7 Biz de bu tespitlere katılmamamızı gerektirecek hiçbir kanıt olmadığını kabul etmekteyiz. Parti üyeleri üzerinde parti disiplini araçlarının ancak partinin vazgeçilmez temel görüşlerine aykırı davranışlar nedeniyle kullanılması ve parti üyelerinin parti disiplininden etkilenmeden özgürce hareket edebilecekleri bir alana sahip olması gerektiğini belirten Yanık’a8 katılmaktayız.

Disiplin kurullarına dair 22 Nisan 1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun9 getirdiği yegâne sınırlama disiplin kurulu üyelerinin gizli oyla seçileceğidir, bu seçimde ise nitelikli çoğunluk aranmamaktadır.10 Bu nedenle neredeyse her zaman parti başkanını destekleyen çoğunluk aynı zamanda disiplin kurulu üyelerini de belirleyecektir. Bu durum ise partinin yürütme organı ile en üst düzey denetim organının aynı grup tarafından kontrol edilmesi sonucunu doğurur. Tıpkı ülkeler için olduğu gibi siyasi partilerde de demokrasinin var olması üyelerinin siyasi parti yönetimine karşı olan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasına bağlıdır. Bu güvencenin sağlanması ise ancak partilerin disiplin kurallarının tarafsız olması ile mümkündür. Ne var ki çoğu zaman ulusal düzeydeki disiplin kurulları ile parti yönetimi arasında özdeşlik bulunması disiplin kurulu kararlarının tarafsız bir mahkemece denetimini zorunlu kılar.

Disiplin kurullarının verebileceği cezalar SPK’nın 53. maddesinin birinci fıkrasında “uyarma”, “kınama”, “partiden veya gruptan geçici veya kesin çıkarma” olarak sayılmıştır. SPK’nın 55. maddesinde partiden kesin çıkarma cezası için disiplin kurullarının karar alma çoğunluğunun üye tamsayısının salt çoğunluğu olarak düzenlenmesi parti üyelerine bu ceza bakımından bir koruma sağlamayı amaçlamaktadır.11 Bununla beraber SPK, hangi fiiller nedeniyle bu cezaların verileceğini her siyasi partinin kendi tüzüğüne bırakmaktadır.

Siyasi partiler her ne kadar birer dernek olarak tarih sahnesine çıkmış olsalar da günümüzde parti ile parti üyeleri arasındaki uyuşmazlıkların ülkenin tamamı için herhangi bir derneğinkinden çok daha fazla önem taşıdığını kabul etmek gerekir. Uyuşmazlık iki özel hukuk kişisi arasında olsa da uyuşmazlığın sonuçları sadece parti üyelerini etkilememekte, kimi zaman tüm ülke için sonuçları olmaktadır. Bu nedenle parti ile parti üyeleri arasındaki uyuşmazlıkların kısmen emredici hukuk kurallarıyla düzenlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde siyasi parti disiplin cezalarına itiraz SPK’nın 57. maddesinde düzenlenmiştir:

Disiplin cezalarına itiraz:

Madde 57 - (Değişik: 28/3/1986 - 3270/15 md.)

Hakkında partiden veya gruptan geçici veya kesin çıkarma cezası verilen parti üyesi, bu cezaya karşı disiplin kuruluna sevk eden organ veya merci veya disiplin kurulunun görev ve yetkisizliği veya alınan kararların kanuna, parti tüzüğüne ve iç yönetmeliğe şekil ve usul bakımından aykırı bulunduğu iddiasıyla, parti itiraz yollarını kullandıktan sonra nihai karar niteliğindeki son karara karşı otuz gün içinde nihai kararı veren merciin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine itiraz edebilir. Mahkeme bu itirazları, diğer işlerden önce ve en geç otuz gün içinde basit muhakeme usulüne göre inceleyerek karara bağlar, bu karar kesindir.”

Parti içi başvuru yollarının tüketilmemesi hâlinde itirazın esası incelenmeden iptal talebi ilk derece mahkemesi tarafından reddedilecektir.12 Uygulamada asliye hukuk mahkemelerinin parti üyesi tarafından yapılan başvuru üzerine karar verirken kanunda belirtilen 30 günlük süreyi aştığı gözlemlenmiştir.13

Çalışmamızın ilk bölümü asliye hukuk mahkemelerine verilen denetim yetkisini, ikinci bölümü bu kararlara karşı başvuru yolu olup olmadığını, üçüncü bölümü 57. maddenin adil yargılanma hakkıyla ilişkisini, dördüncü ve son bölüm ise asliye hukuk mahkemesi kararlarına karşı yapılan bireysel başvuruları tartışacaktır.