Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Aile Konutu ve Tapu Kütüğüne Güven İlkesi

Matrimonial Home and Confidence in Land Register Principle

Fulya HANCI

1 Ocak 2002 tarihinde yenilenerek yürürlüğe girmiş olan Türk Medeni Kanunu, içerisinde ilk kez “Aile Konutu” olarak nitelendirilen bir kavrama yer vermiştir. Niteliği itibariyle aileye özgülenmiş bulunan bu konut üzerinde, hukuki hak ve yetkilerin sınırlarının çizilebilmesi ve hukuki sorumluluğunun belirlenebilmesi bakımından düzenlemelerde bulunulmuştur. Aile konutu, temelinde toplumun en küçük birimi kabul edilen ailenin sürekli olarak yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştirdiği konut olarak karşımıza çıkmakta olup, bir konutun aile konutu kabul edilmesi halinde yapılabilecek işlemler özelinde üçüncü kişilerinin haklarının ne olacağını, iyi niyetli olarak tanımlamakta olduğumuz üçüncü kişilerin aile konutu perspektifinde iyi niyetlerinin korunup korunmayacağı yahut aile konutuna ilişkin hak iddialarının ne derece nazara alınabileceği uygulama ile Yargıtay’ın zaman içerisinde değiştirmiş olduğu görüşleri de dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Eşya Hukuku özelinde taşınmazların hukuki durumlarının nitelemesi ile üçüncü kişilerce hak kazanım veya kayıplarının net bir biçimde ayrıştırılabilmesi bakımından “Tapu Kütüğüne Güven İlkesi” olarak adlandırılan temel ilke oldukça önemlidir. Bir taşınmazın aile konutu olması durumunda ise bu ilkenin uygulanabilirliğinin ne olduğu ve iyi niyetli üçüncü kişiler yönünden hakkın akıbetinin tartışılması gerekli olacaktır. Yine aile konutu kavramı ile aile konutunun alelade bir taşınmazdan farklı düzenlenmesi, aile konutu şerhi ve hukuki niteliği ve buna yönelik yapılan tartışmalar ile Yargıtay’ın yaklaşımı bir bütün olarak ele alınmıştır. Aile konutu kavramında aile birliğinin korunması ve aileye ilişkin menfaatler ile tapu kütüğüne güven ilkesi ile iyi niyet çerçevesinde üçüncü kişilerce mülkiyet hakkının varlığı meselesi ortak bir zeminde incelemeye konu edilmiştir.

Tapu Sicili, Aile Konutu, 3. Kişi, İyi Niyet, Tapu Kütüğüne Güven İlkesi, Yargıtay.

The Turkish Civil Code, which was renewed and entered into force on January 1, 2022, included a concept described as “Matrimonial Home” for the first time. Legal arrangements have been made in order to draw the limits of legal rights and authorities on this family-specific residence and to determine the extent of the code’s legal responsibility. We’ve been encountered with the “Matrimonial Home” as the house where the nuclear family, which is accepted as the smallest unit of the society, constantly carries out its vital activities. Whether third parties’ good intentions will be protected or not, else to what extent the claims of these third parties regarding the matrimonial home can be taken into consideration, have been evaluated by considering the practice and the opinions of the Court of Appeal that have changed over time. The fundamental principle called “The Confidence in Land Registry” is very important in terms of the legal status of immovables in the Property Law and in terms of distinguishing the strict lines of gains or losses of rights by third parties. If an immovable property is a matrimonial home, there will be a necessity to discuss the applicability of the Confidence in Land Registry and the attendment of the rights in terms of bona fide third parties. Finally, the concept of matrimonial home and the parts where the matrimonial home distinguishes from an ordinary immovable, the annotation, the legal quality, and the discussions on legal qualifications of the matrimonial home, and the approach of the Court of Appeal to the matrimonial home are discussed. Protection of family unity and interests with regards to the family in the concept of matrimonial home and the principle of confidence in land registry and the issue of existence of ownership right of the third parties within bona fide frame are covered in a common ground.

Land Register, Matrimonial Home, Third Party, Bona Fide, Principle of Confidence in Land Registry, Court of Appeal.

Giriş

1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu1 aile konutu adı verilen yeni bir kavramı hukuk hayatımıza dahil etmiştir. Aile Hukukuna dair düzenlemelerinin yer aldığı Türk Medenî Kanunu uyarınca, aile konutuna dair net bir tanımlamaya yer verilmemiştir. Bu nedenle aile konutu, aralarında evlilik ve kan bağı bulunan karı, koca ve çocuklardan meydana gelmiş, toplumun geneline oranla en küçük parçasını oluşturan topluluk olarak tanıma yer bulmuş ailenin; yaşam alanı şeklinde tanımlanabilir.2 Kural olarak aile konutu tek bir tanedir ve ailenin devamlı olarak yaşamsal faaliyetlerini sürdürdüğü alan olarak açıklanır.3

Aile konutu, aileye mensup tüm bireylerin beraber yaşamakta olduğu bir konutu ifade eder. Bu halde tüm aile bireylerinin konut üzerinde eşit hak ve tasarruf sahibi olduğu kabul edilmektedir. Aile birliğinde ilişkilerin sağlam olması gerekliliğinden kaynaklı olarak, aile konutuna ilişkin aile bireylerinin ortak karar vermeleri gerekmektedir.

Çalışmamızda, Türk Medenî Kanunu m.194 uyarınca düzenleme alanı bulan aile konutu üzerinde evlilik birliği dolayısıyla tasarruf hakkının birlikte kullanılması meselesine yoğunlaşılacak olup, eşlerden birinin aile konutu üzerindeki gerçekleştirilebilecek hukuki işlemlerde iradesinin bulunmaması halinde aile konutu özelinde hukuki işlemin varlığı ve/veya geçerliliği gibi hususlar ele alınacaktır.

Bunlara ek olarak, aile konutu özelinde tapuda iş ve/veya işlem yapılması durumunda, üçüncü kişiler bakımından mülkiyet hakkının akıbeti, aile konutu üzerinde mülkiyet hakkı kazanımına engel olması amacıyla tesis edilebilecek aile konutu şerhi veya tapu kütüğünde aile konutu şerhi olmadığı hallerde tapu siciline güven ilkesi uyarınca, iyi niyetin varlığı ile mülkiyet hakkı kazanımının söz konusu olup olmayacağı gibi bir çok farklı durum detaylı bir biçimde ele alınacak olup, okuyucular bilgilendirilmeye çalışılacaktır.

I. Aile Konutunun Tanımı ve Özellikleri

Hukuk sistemimizde, aile konutuna ilişkin kesin bir tanım yer almamakla birlikte,4 anlamı itibarıyla aile bireylerinin birlikte ikamet ettiği, eşlerin üzerinde beraber karar alabilme hakkına sahip olduğu ve devamlı olarak aile hayatının sürdürüldüğü konut olarak ifade edilebilir.5,6,7 Doktrinde aile konutuna ilişkin benzer tanımlar yapılmış olup, Yargıtay tarafından aile konutu, “eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürmeleri için ayrılan ve aynı konutta iki tarafın da yaşama hakkını güvenceye alan hukuksal bir kurum8 şeklinde tanımlanmıştır.

Benzer bir biçimde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 11.06.2012 tarihli, 2002/VII sayılı ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu konulu genelgesinde, aile konutuna ilişkin düzenleme bulunan I/III kısmında “eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve düzenli yerleşim amacıyla kullandıkları mekan” şeklinde ve günümüzde hala yürürlükte olduğu şekli ile yine Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 11.06.2014 tarihli ve 1756 (2014/4) sayılı Genelgesinde “Yargı kararlarına göre, aile konutu eşlerin bütün yaşam saatlerini gerçekleştirdikleri mekandır. Eşler, evlilik birliğini beraberce yürütür ve yönetirler. Oturdukları konutu da birlikte seçerler. Aile konutu tektir” şeklinde açıklanmıştır.9

4721 sayılı Türk Medenî Kanunu kapsamında da aile konutuna ilişkin düzenlemeler, gerek evlilik birliğinin devamı içerisinde gerek eşlerin ayrılığı ya da eşlerden birinin ölmesi gibi farklı durumları kapsayacak biçimde kaleme alınmıştır.10

Aile konutuna ilişkin mevcut bulunan tanımlara bakıldığında, aile konutunun aileyi oluşturan bireylerin sürekli olarak yaşamsal faaliyetlerinin gerçekleştirdiği yaşam alanı olarak tasvir edildiğini söyleyebiliriz.11

Doktrinde farklı görüşler mevcut olsa da aile konutunun istisnai durumlar haricinde tek bir konut için söz konusu olabileceği hususu tartışılmaktadır.12

Aile konutuna dair sağlanan hukuki korumanın kapsamı düşünüldüğünde, alelade bir taşınmazdan farklı olarak yapılandığından söz edilir. Aile konutunun farklı olarak düzenleme bulmasının dayanağı, şüphesiz aile birliğinin korunmasıdır. Bu halde hukuken geçerli biçimde akdedilmiş olan bir evlilikte, eşlerin aile konutu üzerinde eşit haklara sahip olduğu ve aile konutuna dair iş ve/veya işlemler özelinde birlikte karar vermeleri gerekliliği uyarınca aile konutuna ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.13,14,15