Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Satıcının Temerrüde Düşmesinin İlgili Taşınır Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacağın Devrine Etkisi

The Effect of the Seller’s Default in the Sales Contract of Movables on the Assignment of Claim Arising from Sales Contract

Güray TÜRKER

Taşınır satışı sözleşmesinden doğan alacak hakları alacağın devri sözleşmesine konu edilebilir. Alıcı, taşınır satışı sözleşmesinden doğan mülkiyetin devrine yönelik alacak hakkını bu kapsamda üçüncü kişiye devredebilir. Alacak hakkını devreden (alıcı), alacak hakkını devralan ve borçlu (satıcı) arasında kurulan bu üçlü hukukî ilişki satıcının mülkiyeti devir borcunu ifada temerrüde düşmesi durumunda çözümü güç sorunlar ortaya çıkarır. Satıcının temerrüdü neticesinde doğacak seçimlik haklardan sözleşmeden dönme ve aynen ifadan vazgeçip olumlu zararı talep hakkını kimin kullanacağı ve bu hakkın nasıl kullanılacağı burada aydınlatılması gereken konuyu oluşturur. Çalışmamızda, satıcının temerrüdü hâlinde devreden ve devralanın kullanabileceği haklar, bu konuyla ilgili yürürlükteki kanun sisteminin eksiklikleri ve bu eksikliklerin giderilmesine yönelik çözüm yolları incelenmiştir.

Taşınır Satışı Sözleşmesi, Alacağın Devri, Devreden, Devralan, Temerrüt, Yenilik Doğuran Hak.

The claims arising from the sales contract of movables can be subject of an assignment of claims agreement. In this context, the buyer assigns his right to claim, towards transfer of ownership arising from the sales contract, to a third party. This triple legal relationship established between assigner (buyer), assignee and debtor (seller) may create issues that are difficult to solve in case of default of the seller in performing the transfer of ownership debt. The issue that needs to be clarified here is that who can use the right of rescission of a contract and waive the specific performance and claim positive damage from the alternative rights that may arise as a result of the seller’s default. In our study, the rights that the assignor and the assignee can use in case of default of seller, the deficiencies of the current legal system regarding this issue and the solutions to dissolve these deficiencies are examined.

Sales Contract of Movables, Assignment of Claim, Assignor, Assignee, Default, Formative Right.

I. Giriş

Satış sözleşmesi TBK m. 207/I düzenlemesinde, “satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmaktadır. TBK m. 207 satış sözleşmesine ilişkin esaslı bir tanıma yer vermemekte, satıcı ve alıcının asli borçlarını düzenlemektedir. Söz konusu hüküm satış sözleşmesinin, sadece maddi mallar yönünden kurulabileceği yönünde bir kanaat uyandırsa da maddi olmayan malların da satış sözleşmesine konu edilmesi mümkündür.1 Bu sebeple satış sözleşmesi, alıcının ödemeyi yükümlendiği bir bedel karşılığında satıcının, maddi veya maddi olmayan bir mal üzerindeki hakkı alıcıya devretmeyi borçlandığı sözleşme şeklinde tanımlanabilir.2 Satış sözleşmesi konusunu TMK anlamında bir taşınmaz eşyanın oluşturmadığı tüm satışlar ve diğer kanunlarda taşınır olarak belirtilen şeylerin satışı, taşınır satışı sayılır (TBK m. 209/I).3

Alacağın devriyle ilgili olarak Türk Borçlar Kanunu 183. maddesi “kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir (I). Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez (II).” düzenlemesini içermektedir. Bu düzenleme ışığında alacağın devri, alacağı devreden ile devralan arasında borçlunun katılımı ve rızası aranmaksızın yapılan bir sözleşme ile alacağın konusu ve sonuçlarıyla beraber üçüncü kişiye devrini sağlayan tasarruf işlemi şeklinde tanımlanabilir.4 Alacağın devri sözleşmesinin süjesini oluşturan alacak hakkının konusunu, yalnızca para alacakları oluşturmaz. Taşınır satışı sözleşmesinden doğan mülkiyeti devir borcuna ilişkin alacak hakları da alacağın devri sözleşmesine konu olabilir. Temel borç ilişkisi borçlusu satıcının temerrüdü karşısında devreden ve devralanın hangi haklara sahip olduğu ve bu hakların devir sözleşmesine etkisinin irdelenmesi önem taşımaktadır.

Burada öncelikle alacağın devri sözleşmesine ilişkin bazı genel esasların hatırlatılması yerinde olur. İlk olarak belirtmek gerekirse, alacağın devri sözleşmesinin konusu devreden ile devredilen alacağın borçlusu arasındaki hukukî ilişki değil, bu ilişkiden doğan alacak hakkıdır. TBK m. 189/1 hükmü uyarınca alacağın devriyle, sadece alacak hakkı değil, devredenin kişiliğine özgü olanlar haricindeki alacağa bağlı haklar da devralana geçer. Alacağın devriyle birlikte, alacağa bağlı olan yenilik doğuran haklar da kural olarak devralana geçer; ancak yenilik doğuran hakkın doğrudan doğruya alacak hakkına değil de; alacak hakkını doğuran borç ilişkisine bağlı olması durumunda yenilik doğuran hak devralana geçmez.5

Satış sözleşmesinde satıcının asli borcu TBK m. 207’de yer aldığı üzere, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini devirdir. Satıcı bu borcunu alıcıya veya onun yetkili temsilcisine ifa eder. Ancak satılanın alacağın devrine konu edilmesiyle artık, satılanın mülkiyetinin devrine ilişkin alacak hakkı devralana geçer. Bu hâlde satıcı, satış sözleşmesinden doğan asli borcunu, borç ilişkisindeki koşullar çerçevesinde, devralana ifa etmekle yükümlü olur. Aşağıda satıcının bu borcunu ifada temerrüde düşmesi durumunda devreden ve devralanın sahip olduğu haklar ile bu hakların kullanımının alacağın devri sözleşmesine etkisi incelenmiştir.

II. Alıcının Sözleşmeden Dönmesi

Karşılıklı bir akit olan satış sözleşmesinde satıcının borcunu ifada temerrüde düşmesi hâlinde alıcının seçimlik hak olarak sözleşmeden dönme hakkı vardır. Satış sözleşmesinden doğan alacağın devri durumunda ve borçlu temerrüdü neticesinde sözleşmeden dönme hakkının mevcut olup olmadığı, mevcut olduğu sonucuna varıldığında ise bu yenilik doğuran hakkın kimin tarafından kullanılabileceği tespit edilmelidir.

Bu çalışmada anılan hususun şöyle bir ayrım çerçevesinde incelenmesi uygun görülmüştür. Burada, alacağın devrinin konusu olan satılanın bölünebilir bir edim olup olmamasına bağlı bir ayrım yapılmalıdır. Satılanın bölünemeyen bir edim olması hâlinde alacaklı, alacak hakkının tamamını devrin konusu yapar ve satış sözleşmesinden doğan alacak hakkını kendisi yönünden tamamen sona erdirir. Elbette bölünebilir bir edimin varlığı hâlinde de alıcının alacak hakkının tümünü devir sözleşmesine konu etmesi mümkün olup burada da alacak hakkını tamamen sona erdirebilir. Ancak edimin bölünebilir olması ve alacağın devrinin edimin, sadece bir kısmına ilişkin yapılması durumunda alacak hakkı devredilmeyen kısımda devam eder. Bu farklılık nedeniyle alt başlıklar bu ayrıma dayalı olarak düzenlenmiştir.

Konusu itibarıyla aynı olan birden çok kısmi edimlere bölündüğü zaman, niteliğinde bir değişme, değerinde esaslı bir azalma meydana gelen edim, “bölünemeyen edim”6 şeklinde tanımlanır.7 Örneğin, satıcı ile alıcı arasında yapılan sözleşme uyarınca satıcının bir pres makinesinin mülkiyetini devretmeyi borçlandığı sözleşmede bu edim bölünemeyen edim niteliğindedir. Alıcının, bu taşınır satışı sözleşmesinden doğan makinenin mülkiyetinin devrinin talebine dair alacak hakkını üçüncü kişiye devretmesi ve satıcının bu borcu ifada temerrüde düşmesi durumunun devreden ve devralan yönünden irdelenmesi gerekir.

Belirtmek gerekir ki, bölünemeyen edime ilişkin alacağı birden fazla kişi devralabilir. Buradan kastettiğimiz tek bir devir sözleşmesiyle alacağın birden fazla kişiye aynı anda devredilmesidir. Bu hâlde, TBK m. 85/1 hükmü uygulama alanı bulur ve söz konusu hüküm uyarınca, bölünemeyen bir borcun birden çok alacaklısı varsa, alacaklılardan her biri, borcun alacaklıların tamamına ifasını isteyebilir ve borçlu edimi alacaklıların hepsine birden ifa etmekle yükümlüdür. Bu bağlamda, devralan bu hüküm kapsamında borcun ifasını talep edebilir. Devredilen alacak hakkının birden çok borçlusu olması durumunda ise TBK m. 85/2 uyarınca borçlulardan her biri devralana borcun tamamını ifa etmekle yükümlüdür.

Devredenin temel borç ilişkisini oluşturan satış sözleşmesinden dönmesinin mümkün olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Yenilik doğuran hak niteliğindeki sözleşmeden dönme hakkının alacağın devriyle beraber devralana geçmeyeceği öğretide genel olarak kabul edilen görüşü oluşturmaktadır.8 Bununla beraber, alacak hakkını devredenin temel borç ilişkisini oluşturan satış sözleşmesinden dönmesinde hukuken menfaati bulunmamaktadır. Çünkü devreden, temel borç ilişkisinden doğan bölünemeyen edim niteliğindeki alacak hakkını devralanla yaptığı alacağın devri sözleşmesine konu ederek temel borç ilişkisinden doğan ifaya ilişkin menfaatini elde etmektedir. Satış sözleşmesinden doğan borcun bölünemez edim niteliğinde oluşu ve devredenin bu alacağını devretmesi yukarıda açıkladığımız gibi devredenin alacak hakkını sona erdirir. Devredene bu durumda temel borç ilişkisini oluşturan satış sözleşmesinden dönme hakkının belirli sınırlamalara tabi tutularak tanınması gerektiği savunulabilir. Örneğin, satıcının ödeme güçlüğüne düşecek olmasının açıkça belirlenebilir olması ya da dönme öncesi devralanın muvafakatinin alınması çözüm yolu olarak ileri sürülebilir.