Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Evlilik ile TC Vatandaşlığının Kazanılmasında Çocuklara İlişkin Sorunlar

Problems Related to Children in the Acquisition of Turkish Citizenship with Marriage

Cahit AĞAOĞLU

Evlilik ile TC vatandaşlığının elde edilmesinde vatandaşlığın çocuklar üzerindeki etkisi bazı noktalarda sorunlar çıkarabilmektedir. Sadece anne veya sadece babanın TC vatandaşlığını elde etmesi durumunda anne veya babanın velayeti kendisinde bulunan çocukları diğer eşin onayı ile TC vatandaşlığını kazanacaktır. Birlikte velayet olması durumunda ise bunlardan birinin Türk vatandaşlığını kazanmış olması çocuğun vatandaşlığına etkili olmayacaktır. Diğer eş onay vermez ve bir uyuşmazlık söz konusu olursa yetkili mahkemenin kararı eşin onayı yerine geçecektir. Dolayısıyla çocuğun TC vatandaşlığını kazanabilmesi mahkeme kararına göre belirlenecektir. Çalışmamızda bu durumun ortaya çıkarabileceği bazı sorunları üzerinde durulmuştur. Diğer taraftan Türk hukukunda kabul edilmeyen evlilik benzeri modeller sonucu doğan çocukların TC vatandaşlığına geçişi ile ilgili olarak görüşlerimiz de gerek karşılaştırmalı hukuk gerek AİHM kararları gerek uluslararası düzenlemeler çerçevesinde belirtilmeye çalışılmıştır. Özellikle çocuğun yüksek menfaatinin ve vatansız kalma riskinin söz konusu olduğu durumlarda, evlilik benzeri modeller sonucu dünyaya gelen çocuklara da TC vatandaşlığının verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Evlilik ile TC Vatandaşlığının Kazanılması, Eşin Onayı, İyiniyet, Çocuğun Üstün Yararı, Evlilik Benzeri Modeller.

The effect of gaining Turkish citizenship through marriage on children may cause some problems. In the event that only the mother or only the father acquires Turkish citizenship, the children who have the custody of the mother or father will acquire Turkish citizenship with the approval of the other spouse. In case of joint custody, the acquisition of Turkish citizenship by one of them will not affect the citizenship of the child. In the event of a dispute without the consent of the other spouse, the decision of the competent court will replace the consent of the spouse. Therefore, the child’s ability to acquire Turkish citizenship will be determined by the court decision. In our study, we focused on some problems that may arise in this case. On the other hand, we have tried to express our views on the transition to Turkish citizenship of children born as a result of marriage-like models that are not accepted in Turkish law, within the framework of comparative law, ECHR decisions and international regulations. It has been stated that Turkish citizenship should be given to children born as a result of marriage-like models, especially in cases where the child has the best interests and the risk of becoming stateless.

Acquisition of Turkish Citizenship Through Marriage, Approval of the Spouse, Goodwill, Best Interests of the Child, Marriage-Like Models.

I. Giriş

Evlilik ile TC vatandaşlığının kazanılması vatandaşlık hukukunun son zamanlarda güncel konularından biridir. Bu konuda yazılan birçok eser bulunmakla birlikte evlilik yoluyla TC vatandaşlığının kazanılmasında çocuklara ilişkin ne gibi sorunlar olduğu noktasında aynı oranda bir çalışma göze çarpmamaktadır. Halbuki evlilik yoluyla TC vatandaşlığının kazanılmasının çocuklar üzerinde de tartışılması gereken önemli etkileri ve sonuçları bulunmaktadır. Ancak evlenme yoluyla TC vatandaşlığını kazanmanın çocuklar üzerindeki etkisi üzerinde durulabilmesi için öncelikle vatandaşlığı kazanmada eşlerin durumu üzerinde durulması gerekmektedir. Bu amaçla kaleme aldığımız çalışmamızda öncelikle evlilik yoluyla TC vatandaşlığının kazanılmasına ilişkin Türk Vatandaşlığı Kanunu1 (TVK) nezdindeki düzenlemeler üzerinde durulacaktır. TVK m. 16 hükmünde düzenlenen koşullardan özellikle geçerli bir evliliğin olması konusu önem arz etmektedir. Zira evliliğin butlan ile sona ermesi durumunda TVK m. 16/3 çerçevesinde eşlerin iyiniyetli olmalarına göre ayrım bulunmaktadır. Eşler, evlilik akdinin yapılması sırasında iyiniyetli iseler evlilik ile kazandıkları TC vatandaşlığını kaybetmemektedirler. Bu evlilikler sonucu dünyaya gelen çocuklar bakımından ise iyiniyet ayrımına gidilmeksizin butlan söz konusu olsa dahi çocuk Türk vatandaşlığını muhafaza etmektedir. Çalışmamızda bu iyiniyetin nasıl belirleneceğine dair sorun üzerinde durulacak olmakla birlikte butlan davasında iyiniyetin tespitinde yabancı bir hukukun uygulanmasının da söz konusu olabileceği dikkate alınmıştır. Bu nedenle bu konuda doktrindeki görüşlerden de yararlanılarak butlan ifadesinin evliliğin her türlü hükümsüzlüğünü kapsayacak şekilde geniş yorumlanması gerektiği belirtilmiştir. Buradan hareketle evliliğin iptalinde iyiniyetin korunmasına ilişkin TVK m. 16/3 ile Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik2 (TVKUY) m. 31/1 arasındaki uyumsuzluk üzerinde durulacaktır. Aynı şekilde yönetmelik maddesinin normlar hiyerarşisine aykırı olarak TC Anayasası3 m. 66/3 hükmü ile olan uyumsuzluğuna da çalışmamızda yer verilecektir.

Çalışmamızda ayrıca evlilik ile TC vatandaşlığını elde eden kişilerin bu evlilikten olan çocuklarının da TC vatandaşlığını elde edip edemeyeceği konusunda özellikle TVK m. 20/2 çerçevesinde çocukların TC vatandaşlığını kazanmasında velayeti kendisinde bulunan ebeveynin diğer eşin onayı ile TC vatandaşlığını kazanacağı belirtilmiştir. Buradaki sorun diğer eşin onay vermemesi durumunda uyuşmazlığın mahkeme yoluyla çözülmesidir. Çalışmamızda bu durumun bazı problemler yaratabileceği ve kanunilik ve idari makam kararıyla verilen vatandaşlığın mahkeme yoluyla verilmesi üzerinde durulacak, ayrıca idarenin takdir yetkisine de değinilecektir. Bununla birlikte TVK m. 20/2 çerçevesinde onay vermeyen eşten dolayı çıkan uyuşmazlığı çözecek olan yetkili mahkeme anne veya babanın mutad meskeni mahkemesi olacağı için bir diğer sorun da bu mutad meskenin yabancı bir ülkede olması durumunda yabancı mahkemenin TC vatandaşlığına ilişkin karar verme yetkisine sahip olacağı sorunudur. Belirtmek gerekir ki burada, TVKUY m. 3’te kullanılan mesken kavramının da Hukuk Muhakemeleri Kanunu4 (HMK) kapsamında kullanılan mutad mesken kavramından farklı olduğunu ikametgâh kavramını karşılayacak nitelikte yanlış tanımlandığı üzerinde de durulacaktır. Diğer eşin onay vermemesi durumunda çocuğun TC vatandaşlığını kazanması söz konusu olamayacaktır. Bu konuda TVK çocuğun reşit olana kadar beklemesini ve daha sonra hiçbir imtiyaz tanımadan TC vatandaşlığına alınma şartlarına uygun olarak tekrar başvurmasını önerdiği için bu düzenlemeye karşı eleştirilerimize de yer verilecektir.

Çalışmamızın ilerleyen bölümünde ise evlilik benzeri modeller sonucu dünyaya gelen çocukların TC vatandaşlığını kazanması sorunu üzerinde durulacaktır. Türk Hukukunda kabul edilmemekle birlikte karşılaştırmalı hukukta kabul edilen bu modeller bazı ülkelerde ülkeye giriş, ikamet ve hatta vatandaşlık başvuru imkânı dahi sağlamaktadır. Çalışmamızda hem karşılaştırmalı hukukta yer alan kayıtlı birliktelik ve de facto birliktelik kavramları üzerinde durulacak hem de bu kavramlara Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarının nasıl yaklaştığı noktasında bazı önemli içtihatlara yer verilecektir. Tüm bu incelemeler sonucunda görülecektir ki her ne kadar bu birliktelikler Türk Hukukunda kabul edilmese de bu durumun bu birlikteliklerden doğan çocuklar üzerinde olumsuz etkisi olmaması gerektiği görüşü belirtilecektir. Özellikle çocuğun üstün menfaatinin gerektirdiği veya çocuğun sırf bu birliktelik kabul edilmemesi sonucu vatansız kalma durumu söz konusu olursa bu durumlarda çocuğun ebeveynlerden bağımsız bir şekilde ele alınıp TC vatandaşlığının sağlanması gerektiği görüşü iletilecektir.

II. Evlenme ile TC Vatandaşlığının Kazanılması

Evlilik sebebiyle TC vatandaşlığının elde edilmesi, vatandaşlığın sonradan kazanılma yöntemi olarak TVK’da düzenlenmiştir. Evlilik ile TC vatandaşlığının kazanılmasında yabancı eşin Türk vatandaşlığından çıkmış olması veya daha önce TC vatandaşlığının olmaması da önem arz etmemektedir.5

TVK m. 16 hükmü ile düzenlenen evlenme yoluyla Türk vatandaşlığının kazanılması, yabancının bir Türk vatandaşı ile en az üç yıldır evli olmasını ve başvuru anında da bu evliliğin devam etmesi şartını aramaktadır. Doktrinde bu evliliğin geçerli bir evlilik olması gerektiğinin altı çizilmiştir.6 Kanunun aradığı üç yıllık süre başvuru tarihinde tamamlanmış olmalı ve yabancının başvurusu üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından TC vatandaşlığının kazanılmasına ilişkin karar verildiği aşamada bu evliliğin devam etmesi gerekmektedir. TC vatandaşlığına başvuran yabancının eşi sonradan TC vatandaşlığını kazanmışsa, TVKUY m. 25/3 hükmü çerçevesinde, işbu üç yıllık sürenin hesabında vatandaşlığı kazanma tarihi esas alınır.7

TVK m. 16 hükmü ile aranan diğer şart, evliliğin 3 yıl süre ile aile birliği içerisinde devam ediyor olmasıdır.8 Bu yönüyle 403 sayılı Kanun’da yer alan “fiili olarak beraber yaşama” şartının değiştirildiği görülmektedir. Zira yeni kanun, fiilen birlikte yaşanmasa dahi aile birliği içinde yaşama şartının yerine getirilmesini yeterli saymaktadır. Bu bağlamda doktrinde aile olarak birliktelik sona ermedikçe, herhangi bir nedenle geçici olarak fiilen birlikteliği sağlayamayan yabancı eşin aile birliği içinde yaşama şartını yerine getirdiğinin kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.9 Dolayısıyla kanunda aile birliği içinde yaşama şartı ile evlilik akdinin sadece TC vatandaşlığını kazanmak niyetiyle değil de, samimi olarak gerçekten evlenmek niyetiyle yapılması aranmıştır. Aile birliği içinde yaşama şartı ise idarenin yapacağı araştırma sonucu belirlenmektedir.10

Aile birliği içinde yaşama şartının iki istisnası bulunmaktadır. Bunlardan birincisi TVK m. 16/2 hükmünde düzenlenen vatandaşlık için yapılan başvuruyu takiben TC vatandaşı eşin ölmesi ile evliliğin sona ermesi durumudur.11 TVKUY m. 25/2-b hükmü ile evliliğin boşanma veya ölüm ile son bulması durumunda başvuruların reddedileceği açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu durum doktrinde eleştirilerek TC vatandaşlığının kazanılması için ön şartların yerine getirilmesinden ve yetkili makama başvurunun yapılmasından sonra evlilik herhangi bir sebeple sona erse dahi aile birliği içinde yaşama şartının kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ve bu şartın gerçekleşmesinin tek başına yabancı eşin TC vatandaşlığını kazanacağı sonucunu doğurmayacağı gösterilmiştir.12 Örneğin TC vatandaşlığı için başvurunun yapılmasını takiben evliliğin yabancı eşe şiddet nedeniyle boşanma ile sonuçlanması ve çocukların velayetinin de yabancı eşin üzerinde bırakılması durumunda, yabancı eşin salt aile birliği şeklinde yaşamadığı gerekçesine dayanarak TC vatandaşlığına alınmaması haklı bir sebep oluşturmaz.13

Aile birliği içinde yaşama kriterinin diğer istisnası ise aile birliğinin mücbir sebepler (force majeure) sonucu sağlanamamasıdır.14 Hatta doktrinde, sadece mücbir sebep değil aynı zamanda “cas fortuit” olarak adlandırılan kişinin hiçbir şekilde kaçınamayacağı, öngörülmeyen durumların da bu istisnaya eklenmesi gerektiği savunulmuştur.15

TVK m. 16 hükmünün aradığı diğer bir şart da evlilik ile TC vatandaşlığını kazanacak yabancının, evlilik birliğiyle bağdaşmayacak bir faaliyette bulunmamasıdır. Bu tür faaliyetlerin neler olduğu kanunda belirtilmemekle beraber, doktrinde bir görüşe göre evlilik müessesesine zarar verecek birtakım kanuna ve ahlaka aykırı davranışlar olduğu,16 diğer bir görüşe göre ise bu faaliyetlerle Türk Vatandaşları ile Evlenme Nedeniyle Türk Vatandaşlığının Kazanılmasına İlişkin Yönetmelik’te belirtilen “fuhuş yapmak, yapmaya aracılık etmek veya zorlamak, kadın ticareti yapmak” örneklerini kastettiği kabul edilmektedir.17

TVK m. 16 hükmü çerçevesinde yabancının evlilik sonucu TC vatandaşlığını kazanmasına ilişkin diğer bir şart da “millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hâli bulunmama” şartıdır.18 Kanun koyucu yine 403 sayılı Kanun döneminde böyle bir şart aramamıştır. Ancak bu şarta dair gizli bir yönergenin olduğu da içtihatlar yoluyla ortaya konulmuştur.19 Yeni kanunda ise hükümde yer verilmesine rağmen millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek durumlara ilişkin ayrıntı bulunmamakta, konu tamamen idarenin takdirine bırakılmaktadır. Böylece idareye kapsamı net olmayan geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır.20 Doktrinde bu durum eleştirilere konu olmuş ve TVK ile zaten idareye takdir yetkisi tanındığı, bu nedenle özel olarak bu şarta gerek olmadığı ileri sürülmüştür.21

TVK m. 16/3 hükmü çerçevesinde evlilik ile TC vatandaşlığını elde eden yabancılar evlenmenin butlanı durumunda evlilik akdinin yapılmasında iyiniyetli iseler kazandıkları TC vatandaşlığını korumaya devam etmektedir. Vatandaşlık kaybının evlenme akdinin yapıldığı andan itibaren mi yoksa butlan kararından itibaren mi söz konusu olacağı noktasında kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Doktrinde, Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümlerinin düzenleniş biçimi de dikkate alındığında,22 butlan kararı verilinceye kadar evlilik geçerli sayılacağından, kaybın, butlan kararının verildiği tarihten itibaren söz konusu olacağı belirtilmektedir.23

Yukarıda belirtilen TVK m. 16/3 hükmünün mülga 403 sayılı Kanun’un değişen m. 5/3 hükmü ile paralel bir düzenleme içerdiği söylenebilir. Diğer taraftan TMK m. 157 hükmü çerçevesinde bu çocukların anne ve babaları iyiniyetli olmasalar da evlilik içinde doğmuş sayılacağı kabul edilebileceği gibi24 TVKUY m. 31/2 hükmünde de benzer bir düzenleme yer almaktadır.25 Doktrinde çocukların TC vatandaşı olan anne ve/veya babalarından TC vatandaşlığını doğum ile kazandığı bu nedenle TVK kapsamında bu düzenlemeye yer verilmesine gerek olmadığı yönünde eleştiriler de getirilmiştir.26

Ayrıca TVK düzenlemesinde butlan kararı verilen evlilik ile TC vatandaşlığını elde eden yabancının iyiniyetli olup olmadığının kim tarafından belirleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Evliliğin butlanına karar veren mahkeme, gerekli olduğu ölçüde yabancının iyi niyetini de saptayacaktır. Ancak iyiniyet tespiti mecburi olmayıp mahkeme hiçbir iyiniyet araştırmasına girmeden de evliliğin butlanına karar verebilir.27

Kanaatimizce burada bu iyiniyetin İçişleri Bakanlığı tarafından nasıl tespit edileceği sorununun çözülmesi gerekir. Çünkü kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Vatandaşlığın kaybedilmemesi konusunda iyiniyet prensiplerine ilişkin yol gösterici unsurların belirlenmesi ve kanunda düzenlemesi faydalı olabilir. Doktrin tarafından TMK m. 158 hükmüne gönderme yapılarak iyiniyetli eşin evlenme ile kazandığı statünün korunacağına işaret edilmiş ve bu maddenin iyiniyet karinesini düzenleyen genel hükümle birlikte değerlendirildiğinde, ispat yükünün yabancının kötüniyetli olduğunu iddia eden tarafa düşeceği yorumu yapılmaktadır.28 Dolayısıyla bu durumun vatandaşlığın korunmasına etkileri bakımından ne kadar doğru olduğu yönünde şüpheler doğacaktır. Çünkü kötüniyeti ispat eden kişinin ispatı ile TC vatandaşlığının verilemeyeceği gibi bir sonuç da çıkabilecektir.

Türk hukukunda iyiniyet butlan davası sırasında belirlendiği için, butlan davasına uygulanan hukuk ve buna bağlı olarak butlan sebepleri Türk hukukundan farklı olabilir. Hatta uygulanan yabancı hukuk iyiniyete herhangi bir sonuç bağlamamış da olabilir. Ancak yine de Türk vatandaşlığının korunması açısından TVK uyarınca her halde iyiniyet araştırması yapılacaktır.29 Bunun yanında davada uygulanan hukuk, Türk hukukuna göre butlan sebebi olarak nitelendirilen nedenlere butlandan farklı hukuki sonuçlar da bağlayabilir. Dolayısıyla TVK m. 16/3 hükmünde belirtilen “butlan” ifadesi ile evlenmenin her türlü hükümsüzlüğüne yol açan durumların anlaşılması gerekir.30 Bu durumda iyiniyetin nasıl belirleneceği daha da önem kazanmaktadır zira iyiniyete göre evlenmenin hükümsüzlüğüne ilişkin tüm haller dikkate alınarak vatandaşlıktan çıkarılıp çıkarılmamaya karar verilecektir.

Evliliğin iptalinde iyiniyetin korunması başlıklı TVKUY m. 31/1 hükmü ile TVK m. 16/3 hükmü arasında bir fark göze çarpmaktadır. TVKUY m. 31/1 hükmünde evlilik yoluyla TC vatandaşlığını kazanan kişinin vatandaşlığı evliliğin butlanı ile son bulacağı fakat İçişleri Bakanlığınca yapılan inceleme sonunda evliliğinde iyiniyetli olduğu tespit edilirse TC vatandaşlığını kaybetmeyeceği düzenlenmişken, TVK md. 16/3 hükmünde iyiniyetli olma şartıyla evlilik ile kazanılan TC vatandaşlığının korunacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla yönetmelik hükmü vatandaşlığın kaybını belirtmiş, kanun hükmü ise doğrudan kayıp edilmeyeceğini belirtmiştir. Diğer taraftan TVKUY, evlilik ile elde edilen TC vatandaşlığının evliliğin butlanına karar verilmesi ile sona ereceğini, bunun istisnası olarak da iyiniyeti tespitin İçişleri Bakanlığı tarafından yapılacağını düzenlerken, TVK m. 16/3’te iyiniyeti tespit mahkemelere bırakılmıştır.

Bu açıdan bakıldığında TVK m. 16/3 hükmü ile TVKUY m. 312 hükmü arasındaki çelişki kanun sistematiği açısından tehlikeli bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. TVK m. 16/3 hükmünde evlenmenin butlanı halinde eş, iyi niyetli ise TC vatandaşlığını muhafaza edeceği düzenlenmiş ama iyi niyeti kimin nasıl tespit edeceği belirtilmemiştir. Öte yandan TVKUY bu iyi niyetin Bakanlıkça tespit edileceği açıkça belirtilmiştir. Zira, devletlerin egemenliği ilkesi gereği Türk vatandaşlığının alınıp alınmayacağına butlan kararı veren herhangi bir devlet mahkemesi değil, Türk makamlarının karar vermesi anlayışı söz konusudur. Bu bakımdan iki hüküm arasında tam bir çelişki değil de daha çok bir boşluk olduğu ve bu boşluğun Yönetmelik hükmü ile tamamlandığı da ifade edilebilir.