Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yapay Zeka Tarafından Meydana Getirilen Fikri Ürünlerin 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa Göre Korunması

Protection of Intellectual Products Generated by Artificial Intelligence According to The Law No. 5846 on Intellectual and Artistic Works

Uğur KARACA, Esra KARATAŞ

Günümüzde yapay zekâ teknolojilerinin fikri mülkiyet hukukunun konusunu oluşturulabilecek ürünler meydana getirebilecek seviyeye ulaşmasıyla yaratıcı endüstriler yapay zekâ teknolojilerindeki gelişmelerden en çok etkilenen alanlardan biri haline gelmiştir. Örneğin fabl, roman, şiir yazabilen, müzikal besteleyebilen, resim yapabilen hatta bilgisayar programı üretebilen yapay zekâ teknolojileri mevcuttur. Yaratıcı endüstrilerde yapay zekanın verimliliğine odaklanıldığından genellikle ortaya çıkan eserlerin hukuki sonuçları göz ardı edilmektedir. Ancak yapay zekânın fikri ürün yaratmadaki kapasitesi ve kabiliyeti, bu ürünlerin telif hukuku kapsamında bir eser sayılıp sayılamayacağı ve fikri mülkiyet haklarına kimin sahip olacağı sorularını gündeme getirmektedir. Bu kapsamda yapay zekâ tarafından meydana getirilen ürünün eser niteliğine sahip olup olmadığı; eğer bu niteliğe sahipse hak sahibinin nasıl belirleneceği, yapay zekâ taşıyan makinenin kullanıcısının mı, yapay zekâyı oluşturan programcının mı, yoksa yapay zekânın kendisinin mi eser üzerindeki fikri haklara sahip olacağı veya eser üstünde burada sayılanların ortak bir hak sahipliğinin mi kabul edileceği ya da eserin kamuya ait mi sayılacağı soruları cevaplanmalıdır. Bu sorulara cevap verebilmek için öncelikle yapay zekâ, eser ve eser sahipliği kavramları incelenmelidir. Kavramlar açıklanırken yapay zekânın hukuki statüsü ve eserin unsurları bu bağlamda tartışılmalıdır. Ardından benimsenebilecek hukuk politikasının ve getirebilecek düzenlemelerin bu alandaki gelişmelere muhtemel etkileri de değerlendirilerek en adil sonuca nasıl ulaşılabileceği tespit edilmeye çalışılmalıdır.

Yapay Zekâ, Eser, Eser Sahipliği, Yapay Zekanın Hukuki Statüsü, Eserin Korunması.

Today, with artificial intelligence technologies have reached a level where they can produce various intellectual properties that can be the subjects of intellectual property law, creative industries have become one of the areas that have been affected the most by developments in artificial intelligence technologies. For instance, there are artificial intelligence technologies that can write fables, novels, poems, compose musicals, paint, and even develop computer programmes. As the efficiency of artificial intelligence is focused on in creative industries, legal outcomes of the created properties are generally overlooked. However, the capacity and ability of artificial intelligence in creating intellectual properties bring up the questions of whether these properties can be considered as works within the scope of the copyright law and who would have the intellectual property rights. In this regard, the questions that should be answered are as follows: Does the property created by artificial intelligence have the qualification of a work, if so, how will the right-owner be determined, will the rights pertain to the user of the artificial intelligence-supported machine, the developer of the artificial intelligence, or the artificial intelligence itself, will joint right ownership be accepted by all of them mentioned above or will the work be considered as public property? To answer the questions written above, firstly the concepts of artificial intelligence and authorship should be examined. The legal status of artificial intelligence and the elements of the work should be discussed in this context while explaining the concepts. Afterward, it should be tried to determine how to reach the fairest conclusion by evaluating possible effects of the policy of the law that can be adopted and potential regulations.

Artificial Intelligence, Property, Authorship, Legal Status Of Artificial Intelligence, Protection of Property

GİRİŞ

Yapay zekâ gün geçtikçe yaşamın her alanına daha çok nüfuz etmektedir. Savunma1 , ticaret2 , sağlık3 gibi alanlar başta olmak üzere hemen her alanda insanlar tarafından gerçekleştirilen işleri daha iyi başarım düzeyinde gerçekleştirebilecek yapay zekâya sahip makineler ortaya çıkmakta veya bu konularda çalışmalar yürütülmektedir. Yapay zekâ teknolojilerinin en büyük gelişim gösterdiği alanlardan birisi de hiç şüphesiz fikri mülkiyettir. Öyle ki günümüzde resim çizebilen4 , beste yapabilen5 , şiir yazabilen6 yapay zekâ örnekleriyle karşılaşmak olağan hale gelmiştir.

Yapay zekâ teknolojileri kullanılarak meydana getirilen fikri ürünlerin gün geçtikçe yaygınlaşması bu ürünlerin telif hukuku kapsamında korunup korunmayacağına, korunacaksa bu korumanın hangi esaslara tabi olacağına dair çok önemli bir tartışmaya sebep olmaktadır. Bu kapsamda yapay zekâ tarafından meydana getirilen fikri ürünlerin eser niteliğinin bulunup bulunmadığı, eser niteliğinin kabul edilmesi halinde eser sahipliğinin nasıl belirleneceği, mevcut düzenlemeler kapsamında bir çözüm getirilip getirilemeyeceği gibi soruların cevaplanması gerekmektedir.

Çalışmamızın ilk bölümünde genel olarak yapay zekâ kavramından ne anlaşılması gerektiği kısaca açıklanacak ve doktrinde yapılan ayrımlar bağlamında yapay zekâ türleri incelenecektir. Ardından ikinci bölümde başta inceleme konumuz olmak üzere birçok alanda ciddi tartışmalara neden olan yapay zekânın hukuki statüsü ele alınacaktır. Üçüncü bölümde eser ve eser sahipliği kavramları açıklanarak çalışmamız açısından önem taşıyan hususiyet üzerinde durulacaktır. Son bölümde ise yapay zekânın eser sahipliği konusunda öne sürülen görüşler de dikkate alınarak hukukumuzdaki mevcut düzenlemelere göre bir değerlendirme yapılacak ve karşılaşılabilecek muhtemel sorunlara çözüm önerileri getirilecektir.

I. YAPAY ZEKA KAVRAMI

Yapay zekâ kavram olarak7 ilk defa 1956 yılında Dartmouth Koleji’nde düzenlenmek istenen Yapay Zekâ Yaz Araştırma Projesi kapsamında8 John McCarthy ve arkadaşları tarafından ortaya atılmıştır. Ancak yapay zekâ hakkındaki tasavvurlara antik çağlarda dahi rastlanabilmektedir. Örneğin ilkçağ Yunan filozoflarından Aristoteles, Politika adlı kitabında günlük işlerde otomasyondan faydalanılmasını, işlerin bu şekilde görülmesini düşlemiştir9 . Ancak bu tasavvurların hayata geçirilmesi için yapılan çalışmalara 19. yüzyılda başlayabilmiştir.

Bilgisayar biliminin ve yapay zekânın kurucusu kabul edilen Alan Turing, Felsefe dergisi Mind’ın (Zihin) 1 Ekim 1950 tarihli 236. sayısında yayınlanan “Hesaplama Makineleri ve Zekâ” başlıklı makalesinde makinelerin düşünebileceğini ileri sürerek yapay zekâ fikrinin temellerini ortaya atmıştır10 . Bu makalede düşünebilen yapay zekâya sahip makinelerin başarıyla geçmesi gereken, literatürde Turing testi olarak bilinen bir oyun geliştirmiştir. Buna göre “sorgucu” adı verilen bir insan, A ve B adında iki oyuncu ile sadece yazışarak bunlardan hangisinin insan olduğunu tespit etmeye çalışacak, insan taklidi yaparak değerlendiriciyi insan olduğuna ikna eden makine testi geçmiş sayılacak ve yapay zekâya sahip olduğu kabul edilecektir11 . Yapay zekânın Turing ile başlayan gelişim süreci birkaç yapay zekâ kışının12 ardından günümüzde fikri ürünler üretebilecek seviyeye ulaşmıştır. Bunlardan en bilineni Hollandalı ressam Rembrandt van Rijn’ın vefatından dört yüzyıl sonra 5 Nisan 2016 tarihinde, yapay zekâ programı tarafından Rembrandt’ın sanatsal özelliğini taşıyan yepyeni bir tablo çizilmesidir13 . Yine Open AI şirketi tarafından geliştirilen Üretken Ön İşlemeli Dönüştürücü 3 (Generative Pre-trained Transformer 3) ise şiir yazabilmekte, metin çevirebilmektedir14 . Kaldı ki diğer alanlarda çok büyük ilerlemeler kaydedilmiş ve yapay zekâya duyulan ilgiyi arttırmıştır. Örneklemek gerekirse International Business Machines (IBM) bilişim teknolojisi şirketinin geliştirmiş olduğu “Deep Blue” isimli bilgisayarın, dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’u 11 Mayıs 1997’de satranç oyununda mağlup etmesi kamuoyunda çok büyük bir yankı uyandırmıştır15 . Yapay zekâ alanına toplumun ilgisini çeken bir diğer olay ise aynı yılın Ekim ayında Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde düzenlenen Gelecek Yatırım Toplantısında (Future Investment Initiative), Hong Kong merkezli Hanson Robotics şirketi tarafından üretilmiş olan ve toplantının katılımcılarından biri olan robot Sophia’ya Suudi Arabistan vatandaşlığı verildiği açıklanmasıdır16 .

Kavramın ilk ortaya atılmasından bu yana çok uzun yıllar geçmiş ve hatırı sayılır bir ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen yapay zekânın genel geçer bir tanımı bulunmamaktadır. McCharty, yapay zekâyı insan zekâsının karakteri olan işlemleri gerçekleştirebilen makineler olarak tanımlamaktadır17 . Yine doktrinde zekânın yazılım veya tümleşik yongalarla taklit edilmesi18 , makineleri zeki hale getirmeye adanmış bir etkinlik19 gibi çeşitli yapay zekâ tanımlamaları yapılmaktadır20 . Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) ise yapay zekâyı “insan zekâsının gerekli olduğu düşünülen görevleri sınırlı veya hiç insan müdahalesi olmadan yerine getirebilecek makineler ve sistemler geliştirmeyi amaçlayan bilgisayar bilimi disiplini” olarak tanımlamaktadır21 . Yine doktrinde insanca düşünme, insanca davranma, rasyonel düşünme ve rasyonel davranma olarak dört farklı yaklaşıma göre yapay zekânın tanımının yapılabileceği de ileri sürülmektedir22 .

Yapaya zekâyı kavramının anlaşılabilmesi için öncelikle kavramı oluşturan “yapay” ve “zekâ” kavramlarından ne anlaşılması gerektiği ortaya konulmalıdır. Zekâ sözlükte “İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı, anlak, dirayet, zeyreklik, feraset” olarak tanımlanırken yapay kavramı “doğadaki örneklerine benzetilerek insan eliyle yapılmış veya üretilmiş, yapma, suni, doğal karşıtı” olarak tanımlanmaktadır23 . Yaptığımız açıklamalar göz önüne alındığında; yapay zekâyı insanlar tarafından yapıldığında belirli bir zekâ gerektiren işleri taklit yoluyla gerçekleştirebilen makineler olarak tanımlayabiliriz24 .

Yapay zekâ kavramı sıklıkla makine öğrenmesi ve makine öğrenmesinin bir alt dalını oluşturan derin öğrenme ile karıştırılmaktadır. Makine öğrenmesi, bir bilgisayarın zeki olması için programlanması ve çevresinden öğrenerek zaman içinde performansını artırması üzerine inşa edilmiş bir yapay zekâ modeli olup gözetimli, gözetimsiz ve pekiştirmeli öğrenme olarak üçe ayrılmaktadır25 . Gözetimli öğrenmede girdi ve çıktıların belirli olduğu veri kümesi üzerinden öğrenme söz konusuyken, gözetimsiz öğrenmede etiketlenmemiş veriler arasındaki ilişki tespit edilmeye çalışılmaktadır26 . Pekiştirmeli öğrenme yönteminde ise elde edilen çıktıyı, verilen girdiye karşılık iyi ya da kötü şeklinde değerlendirilerek ödül-ceza metoduyla öğrenme gerçekleştirilmektedir27 . Derin öğrenme ise insan beyninin yapısı ve fonksiyonundan esinlenerek oluşturulan yapay sinir ağlarının kullanılmasına dayanan bir makine öğrenmesi tekniği olarak tanımlanabilir28 .

Yapay zekâ türleri gruplandırılırken doktrinde iki farklı temel sınıflandırma yöntemi kabul edilmektedir. Zayıf (dar) ve güçlü yapay zekâ olmak üzere ikili bir ayrım benimseyen ilk yönteme göre; zayıf yapay zekâ insan zekâsı gerektiren birtakım iş ve işlemleri önceden programlandığı şekilde gerçekleştirebilen yapay zekâ türü olup mevcut yapay zekâ teknolojilerinin birçoğu bu kapsamda kalmaktadır29 . Güçlü yapay zekâ ise insana benzer şekilde düşünebilen, bağımsız olarak seçimlerini yapabilen ve çevresiyle etkileşimde bulunabilen bir makineyi ifade etmektedir30 .

İkinci yönteme göre ise en basitten en gelişmiş olana doğru dört farklı çeşit yapay zekâ türü söz konusudur. IBM Şirketi’nin Deep Blue adlı yapay zekâsında olduğu gibi tek bir alanda uzmanlaşarak, o alanla ilgili çevreyi algılayan ve tepki veren tür, tepki veren (reactive) yapay zekâ olarak adlandırılmaktadır31 . İkinci tür olan sınırlı hafızaya sahip yapay zekâ (limited memory capacity) ise edindiği bilgi ve becerileri kullanarak uygun kararlar alabilmesine, bu kararları düzgün bir biçimde uygulayabilmesine imkân tanıyan sınırlı bir hafızaya sahiptir ve bu sayede öngörülen şekilde amacını gerçekleştirebilmektedir32 . Siri gibi kişisel dijital asistanlar ve Microsoft Tay gibi chatbotlar bu türe örnek gösterilmektedir33 . Üçüncü tür yapay zekâ ise genellikle bilim kurgu filmlerinde görüldüğü gibi insanların duygularını ve düşüncelerini anlamlandırma ve insanlarla sosyal etkileşim kurabilme kapasitesine sahip olan yapay zekâları kapsamakta olup zihin teorisi (theory of mind) olarak adlandırılmaktadır34 . Son tür ise kendi varlığının farkında olan yapay zekâ (self-aware) olarak adlandırılmak olup en gelişmiş yapay zekâ seviyesini ifade etmektedir. Kendi varlığının farkında olan yapay zekâ sadece insan duygularını ve düşüncelerini anlamakla kalmayıp başkalarının duygularını öngörebilecek, önsezilere ve bilince sahip olduğundan soyut çıkarımlar yapabilecektir35 . Ex Machina filmindeki Ava karakteri kendi varlığının farkında olan yapay zekâya örnek olarak gösterilebilir36 .