Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Dairelerinin Birleşmesinden Sonra Belirsiz Alacak Davası Konusundaki Yeni Uygulama

New Application Regarding the Case of Indefinite Debt After the Merger of the 9 and 22 Law Offices of the Court of Jurisdiction

Uğur TÜLÜ

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile belirsiz alacak davası hukuk sistemimizde yeni bir dava çeşidi olarak yer almıştır. Ancak sonraki süreçte, öğretide işçi alacaklarının bu davaya konu olup olamayacağına ilişkin bir görüş birliği sağlanamamıştır. Ayrıca bu konuda yargı kararları da birbirinden farklı yönde olmuştur. Daha önce işçi alacaklarının ilke olarak belirsiz alacak davasına konu olabileceği yönünde içtihat oluşturan Yargıtay 9. HD yakın tarihte bu konuda içtihat değişikliğine gitmiştir. Bu durum işçi alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı konusunda uygulamada var olan tereddütleri artırmıştır. Bu nedenle çalışmamızda 9. HD’nin bu içtihat değişikliğinden sonra işçi alacaklarının genel olarak belirsiz alacak davası ile talep edilip edilemeyeceği öğreti görüşleri ve Yargıtay kararları ışığında incelenmiştir. Konuya ilişkin öğretide yer alan olumlu ve olumsuz görüşler ile Yargıtay kararlarının gerekçeleri hem hukuki açıdan hem de çalışma hayatının pratik işleyişi açısından incelenmiştir. Çalışmamızın sonucunda belirsiz alacak davası açılmasının temel şartları olan alacak miktarının belirlenmesinin imkansız veya davacıdan beklenemeyecek olması kriterlerinin işçilik alacakları bakımından çoğu zaman var olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu kriterlerin var olup olmadığı her davada somut iş ilişkisi bakımından ayrıca araştırılmalıdır. Bu değerlendirmeye göre, eğer koşulları mevcut ise işçi alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olabileceği sonucuna varılmıştır.

Talep Sonucu, İşçi Alacakları, Nesnel İmkânsızlık, Belirsiz Alacak, Hak Arama Özgürlüğü.

With the Civil Procedure Law No. 6100, indefinite debt lawsuit has taken place as a new type of lawsuit in our legal system. However, in the following process, a consensus could not be reached in the doctrine as to whether the receivables of workers could be the subject of this lawsuit. In addition, judicial decisions on this issue have been different from each other. The 9th High Court of Cassation, which previously established a case law that workers’ receivables may be subject to indefinite claims in principle, has recently changed its case-law on this issue. This situation has increased the hesitations that exist in practice about whether the workers’ receivables will be the subject of an indefinite receivable lawsuit. For this reason, in our study, the workers’ receivables can be claimed with an indefinite claim lawsuit in general after this case-law change of the 9th HD has been examined in the light of the doctrines and Supreme Court decisions. The positive and negative opinions in the doctrine on the subject and the reasons for the Supreme Court decisions have been examined both from a legal point of view and in terms of the practical functioning of working life. As a result of our study, it has been determined that the criteria for the determination of the amount of receivable, which are the basic conditions for filing an indefinite receivable lawsuit, are impossible or cannot be expected from the plaintiff in terms of labor receivables. However, the existence of these criteria should be investigated separately in each case in terms of concrete business relationship. According to this evaluation, it has been concluded that if the conditions exist, workers’ receivables may be subject to an indefinite receivable action.

Claim Result, Workers’ Assets, Objective Impossibility, Uncertain Debt, Liberty of Asserting Right.

GİRİŞ

Medeni usul hukukumuz açısından talep sonucunun dava dilekçesinde açıkça ifade edilmesi ve tereddüt yaratmayacak şekilde belirli olması kuraldır.1 Ancak bazı durumlarda davacı mahkeme önüne getirdiği talebini yaratan sebebi, vakıaları, hukuki ilişkiyi ve muhatabını bilmesine rağmen alacağının miktar ve değerini Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun2 (HMK) “dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119. maddesinin 1. fıkrası -ğ- bendinde belirtilen açıklıkta belirleyemeyebilir.

İşte bu gibi alacağın tam olarak belirlenmesinin nesnel olarak imkânsız ya da alacaklıdan beklenmeyecek kadar zor olduğu durumlarda, hak arama özgürlüğünün yolunu açmak gerekçesiyle HMK ile belirsiz alacak davası kabul edilmiştir. HMK m 107’nin gerekçesi uyarınca3 öncelikle dava tarihi itibarıyla ve hayatın olağan koşulları gereği davacıdan alacağının kesin tutarını tam olarak belirlemiş olması gerçekten beklenemez olmalı veya bu nesnel olarak imkansız bulunmalıdır. İşte böyle durumlarda alacaklı dava dilekçesinde alacağının kaynağı olan hukuki ilişkiyi ve asgari olarak belirleyebildiği bir bedeli belirterek belirsiz alacak davası açabilecektir.

Belirsiz alacak davasını düzenleyen HMK m 107’de, 7251 sayılı Kanun’un4 7. maddesi ile değişiklik yapılmıştır. Değişiklik uyarınca, HMK m 107’nin ikinci fıkrasında değişikliğe gidilirken tespit davası açılabilmesine ilişkin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.