Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

1982 Anayasasına Göre Yüce Divan Yargılamasındaki Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Mustafa Özen

Yüce Divan yargılaması, özü itibariyle bir ceza yargılamasıdır. Yargılamada uygulanacak olan Ceza Muhakemesi Kanunudur. Bu yargılamayı diğer alelade ceza yargılamalarından ayıran özellik, yargılanacak kişilerin sıfatlarıdır. Şu andaki mevcut Anayasa hükümlerine göre, Yüce Divan yargılamasını Anayasa Mahkemesi yapmaktadır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin yapısına bakıldığında, ceza yargılaması tecrübesine sahip olmayan üye sayısının çok fazla olduğu görülmektedir. Bu durum ise, yapılacak yargılamanın ceza yargılaması açısından doğuracağı sakıncaları beraberinde getirmektedir. Biz bu çalışmamızda, şu andaki Anayasa’nın düzenlemelerinin doğurduğu/doğuracağı olumsuzlukları dile getirdikten sonra, yapılmaya çalışılmakta olan yeni anayasa açısından söz konusu olumsuzlukların yaşanmaması adına çözüm önerileri sunmaya çalışacağız.

Yüce Divan, Ceza Yargılaması, Üyelerin atanması, Mesleki tecrübe, Denetin merci, Anayasa, Ceza Muhakemesi Kanunu, Vatana ihanet.

I- Giriş

Yüce Divan yargılaması, özü itibariyle diğer cezai uyuşmazlıklardan farkı olmayan, sadece, yargılanan kişilerin sıfatlarından doğan farklılık gözetilerek oluşturulmuş özel yargılama şeklidir. Kanunlar, yürürlükte bulundukları yer ve zaman içerisinde, herkese eşit bir şekilde uygulanırlar. Bu kuralın istisnası, belli sıfatlara sahip kişilerin, sırf sıfatlarından doğan özel konumları gereğince, farklı yargılama usullerine tabi tutulmalıdır. Bu farklı uygulama, ilk bakışta ayrımcılık gibi görünse de, daha adil bir yargılamanın yapılması içindir. Bu özel yargılama usullerinden biri olan Yüce Divan yargılaması; verilen kararların denetim olanağından yoksun, Yüce Mahkemeye üye seçim usulüne bakıldığında, ceza yargılaması tecrübesinden yoksun hâkimlerin çoğunlukta olma olasılığının yüksek olması, hâkimlerin kendilerini atayan kişiyi yargılama yetkisine sahip olması gibi birçok açıdan, sorunlu gözükmektedir. Bu çalışmada, Yüce Divan yargılamasına ilişkin sorunlar tartışılıp, çözüm önerileri sunulmaya çalışılacaktır.

II- Anayasa Yargısı ve Ortaya Çıkışı

Anayasa yargısının soyut anlamda varlığını eski Yunan antik kent yönetimlerine kadar götürmek mümkün olsa da, somut anlamda tartışılmaya başlanması son 200 yıllık süreci kapsamaktadır. Hukuksal normların etki gücü birbirlerinden farklılık arz ederler. Bu farklılık, kendi aralarında belli bir astlık – üstlük ilişkisinin olmasını gerekli kılmaktadır. Böyle bir ilişki, ancak yazılı bir hukuk düzenin varlığını gerektirir. Aksi takdirde, hangi toplumsal değerin hangisine üstün olacağının belirlemek ve denetlemek mümkün olamaz. Yazılı hukuk kurallarının belirli bir kademeye ayrılarak astlık – üstlük ilişkisine tabi tutulması gerektiği fikrini, ilk önce, Avusturyalı hukukçu Hans Kelsen ileri sürmüştür. Bu görüşe göre, her kanun, kendisinden daha üstün olana kanuna uygun olmak zorundadır; bu zorunluluk, onun meşruluğunun ve geçerliliğinin temelini oluşturur. Hukuk kurallarının derecelendirilmesi sisteminde, en üstte Anayasa yer alır; ondan sonra kanunlar, tüzükler ve yönetmelikler gelir. Yönetmelikler tüzüklere, tüzükler kanunlara, kanunlar da Anayasaya aykırı olamazlar.

Anayasa yargısını, geniş anlamda anayasa yargısı ve dar anlamda anayasa yargısı olarak ikiye ayırabiliriz. Geniş anlamda anayasa yargısı; her türlü yargısal işlemin anayasaya uygunluğunun denetlenmesini ifade eder. Dar anlamda anayasa yargısı ise, kanunlar ve diğer sınırlı sayıda sayılmış olan yasama işlemlerinin anayasaya uygunluğunun denetlenmesini ifade eder1. Anayasa yargısı, hukuk devletinin bir göstergesidir.