Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

“Ticari İşletmenin Devri”ne İlişkin Tasarrufun İptali İçin Açılan Tasarrufun İptali Davalarında Karşılaşılan Sorunlar

Problems Encountered in the Nullification of the Conveyance Lawsuits Filed for Annulment of Disposition Regarding to “Transfer of Commercial Enterprises”

Talih UYAR

İİK md.280/III’te “borçlunun ticari işletmesini ya da iş yerindeki ticari mallarını 3. kişilere devretmesi” ile ilgili bir karine kabul edilerek “borçlunun ticari işletmesinin ya da işyerinde bulunan ticari mallarının tamamını veya önemli bir kısmını borçludan devir veya satın alarak işyerini işletmeye başlayan yahut bu malların bir kısmını borçludan almakla beraber, işyerini sonradan işgal eden üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarına zarar verme kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde alacaklılarına zarar verme koşulu ile hareket ettiği” kabul edilmiştir. ‘Ticari işletmenin devri’ konusunda uygulamayı büyük ölçüde Yargıtay şekillendirmektedir. Yargıtay, İİK md.44, 96 vd., 280/III düzenlemelerini, TBK md.202 ile harman yaparak uygulamaktadır. ‘Tekstil’ sektöründe faaliyette bulunan ve müteahhit firmadan temelde -661.000 TL + KDV = 780.000 TL’ye satın aldığı ve hiçbir şekilde ‘ticari işletme’si olarak kullanmadığı taşınmazı, verdiği ‘satış ilanı’ üzerine taşınmaza -bir ‘emlakçı firması’ vasıtasıyla talip olmuş olan-, daha önce tanımadığı ‘akaryakıt’ sektöründe çalışan ‘üçüncü kişi’ye rayiç piyasa fiyatına -1.800.000 TL + KDV = 2.124.000 TL’ye ... tarihinde satmış olan, ‘borçlu’ ile alıcı ‘üçüncü kişi’ hakkında açılan ‘tasarrufun iptali davası’ sonucunda, “borçlunun üçüncü kişiye yaptığı bu satışın ‘ticari işletmenin devri’ niteliğini taşıdığı” (İİK md.280/III) gerekçesiyle, mahkemece ‘bu satışın iptaline’ karar verilebilir mi?

İptal Davası, Ticari İşletmenin Devri, Tasarrufun İptali, Alacaklılara Zarar Verme Kasdı.

The presumption in the article 280/III of the Bankruptcy and Enforcement Code that with regards to the “transfer of commercial enterprise or commercial goods in the workplace by the debtor” is accepted and it is acknowledged that “third person who occupied the workplace afterwards by taking over or buying the commercial enterprise or all or an important part of the commercial goods in the workplace from the debtor, knows the debtor’s intention to cause harm to the creditors and in such cases the debtor acted with the condition to harm the creditors”. To a large extent, the Supreme Court shapes the “transfer of a commercial enterprise” subject. The Supreme Court applies the regulations in articles 44, 96 and others, 280/III of the Bankruptcy and Enforcement Code by collating with article 202 of the Turkish Code of Obligations. The debtor active in ‘textile’ sector bought an immovable property from contracting company during the foundation phase against a value of 661,000 TL + VAT = 780,000 TL and he had never used the immovable as ‘commercial enterprise’. The debtor sold to a ‘third person’ working in ‘fuel’ sector whom the debtor doesn’t know before and who aspired through a real estate agent upon the ‘sales advertisement’. It was sold against current market value of 1,800,00 TL + VAT = 2,124,000 TL on.... May the court decide “nullification of this sale’, at the end of the annulment of disposition lawsuit, on the grounds that this sale, which was made by the debtor to a third person’ has the nature of ‘transfer of a commercial enterprise’?

Nullification Lawsuit, Transfer of Commercial Enterprise, Annulment of Disposition, Intention to Harm the Creditors.

I.

Hakkında «haciz» (İİK m.78 vd.) işlemine girişilen (iflâsta; «iflâs kararı verilen» (İİK m.165, m.191/I) borçlunun tasarruf yetkisi, bu tarihten itibaren kısıtlanır.

«Malları üzerine haciz konulması»ndan (veya «haklarında iflâs kararı verilmesi»nden) önce, malları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilen borçlular, henüz alacaklıların -haciz ve iflâs yolu ile- takibine hedef olmadan, onlardan «mal kaçırmak» (yani, onların haklarında yapacağı takibi semeresiz bırakmak) amacıyla, malvarlığının tamamını ya da bir kısmını, bir takım «hileli» işlemlerle (yani, bedelsiz olarak ya da çok ucuz bedelle) başkalarına (özellikle, yakınlarına, kendilerinin bu amacını bilen veya bilebilecek durumda bulunan arkadaşlarına/tanıdıklarına) devredebilirler ya da bedelini kendileri ödeyerek yakınları üzerine taşınır/taşınmaz mal satın alarak malvarlığını azaltabilirler...

İşte, bu gibi kötü niyetli borçluların «alacaklılarından mallarını kaçırmak kasdı ile» yaptıkları bu tür işlemlerden zarar gören alacaklıları korumak amacıyla, onlara «tasarrufun iptali davası» denilen bir ‘dava açma hakkı’ tanınmıştır.

«Tasarrufun iptali davası»nı «bir borçlunun, alacaklılarına zarar vermek kasdıyla, mallarının haczinden veya hakkında iflâs kararı verilmeden önce, yani henüz tasarruf yetkisinin kısıtlanmadığı dönemde, alacaklılarından mallarını kaçırmak için yapmış olduğu tüm tasarrufların, sadece davacı-alacaklı bakımından hükümsüz sayılmasını sağlamak için, ‘kural olarak; kesin ya da geçici aciz belgesine sahip alacaklılarca, kanunda öngörülen sebeplere dayanarak, beş yıllık hak düşürücü süre içinde’ açılabilen, ‘borçlunun malvarlığından çıkardığı’ dava konusu mal ve haklar üzerinde davacı-alacaklıya ‘cebri icra yetkisi’ tanıyan, şahsi nitelikte bir eda davasıdır» şeklinde tanımlayabiliriz.1

Bu davanın amacı; borçluların henüz tasarruf yetkilerinin kısıtlanmamış olduğu dönemde (yani; «malları üzerine haciz konulmadan» veya «hakkında iflâs kararı verilmeden» önce) alacaklılarından mal kaçırmak kasdı ile, kötü niyetle yapmış oldukları hukukî işlemleri, davacı-alacaklı bakımından hükümsüz sayarak, borçlunun malvarlığından uzaklaştırdığı (çıkardığı) dava konusu mal ve haklar üzerinde, alacaklının -sanki, bu mal ve haklar halâ borçluya aitmiş gibi- cebri icra yolu ile alacağını elde etmesini -bu malın haciz ve satışını isteyerek- sağlamaktır.2

İptal davasının, davacı-alacaklı lehine sonuçlanması halinde, dava konusu mal tekrar borçlunun malvarlığına (mülkiyetine) dönmez. Yani, borçlunun yapmış olduğu hileli işlem «maddi hukuk bakımından» iptal edilmez, hükümsüz hale getirilmez. Sadece yapılan hileli işlem «alacaklı bakımından» hüküm ifade etmez. Alacaklı, yapılan işleme -örneğin; satışa, kurulan ipoteğe vb.- rağmen, o malı sattırarak alacağını alır. Eğer alacaklının alacağı ödendikten sonra geriye para artarsa, bu, borçluya değil, borçlu ile hukukî işlemde bulunan (davalı) üçüncü kişiye verilir. Başka bir deyişle, tasarrufun ‘maddi hukuk anlamında’ iptali söz konusu olmadığından, iptal davasının kazanılması halinde, alacaklı; dava konusu mal sanki borçlunun malvarlığından hiç çıkmamış gibi, onu haczettirip sattırır ve satış bedelinden alacağının ödenmesini isteyebilir. Ancak, iptal edilen tasarruf konusu mal sadece davacı-alacaklının takibi bakımından, borçlunun malvarlığında farzedildiğinden, takip sonucunda -satış bedelinden- geriye bir şey artarsa, bu, ‘borçlu’ya değil, ‘lehine tasarruf yapılan üçüncü kişi’ye verilir. Eğer, burada, «tasarrufun maddi hukuk anlamında iptali» söz konusu olsa idi, artan paranın ‘borçlu’ya verilmesi gerekirdi...

II.

Yapılan açıklamalardan anlaşıldığı gibi iptal davası, «dava konusu malın aynına ilişkin bir dava olmayıp kişisel bir dava»dır.3 Yani bu dava sonunda, tasarrufa konu mal, alıcı (veya devir alan)nın malvarlığından çıkarılarak, tekrar borçlunun malvarlığına geri verilmez. Tasarrufa konu mal, yine alıcı (veya devir alan)ın malvarlığında kalmakla beraber, davayı kazanan davacı-alacaklı, o malı haciz ettirip sattırma ve satış bedelinden alacağını (kişisel hakkını) alma imkânını elde etmiş olur. Davanın konusunun taşınmaz olması halinde, dava sonunda verilen hükümle, taşınmazın tapu kaydında bir değişiklik yapılmaz... «Davanın kabulüne» karar verilmesi halinde, bu hükümden sadece ‘davacı-alacaklı’ yararlanır. ‘Davalı-borçlu’dan alacaklı olan diğer alacaklılar, bu hükümden yararlanmazlar. Zaten «davanın kabulüne» karar veren mahkeme «... dava konusu şey üzerinde, davacı-alacaklıya ‘aciz vesikasında belirtilen -eğer mahkemeye kesin aciz vesikası sunulmamışsa; icra dosyasındaki alacak ve fer’ileri ile sınırlı olarak- cebri icra yetkisi tanınmasına» şeklinde karar verir...

İİK m.277/I’de; iptal davasının, «İİK 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı tasarruflar nedeniyle açılabileceği» belirtilmiştir (İİK m.277).4

Doktrinde5 «maddede kullanılmış bulunan ‘tasarruflar’ sözcüğünün hatalı olduğu» belirtilmiştir. Gerçekten, borçlunun; «İİK mad.277 anlamında iptal edilebilen tasarrufları» sadece «malvarlığındaki bir hakka doğrudan etki yaparak, o hakkı başkasına nakleden veya sınırlayan, külfet yükleyen veya değiştiren veya sona erdiren hukukî işlemler» olarak tanımlanan6 -örneğin; borçlunun taşınır/taşınmaz malın başkasına devretmesi, taşınır/taşınmaz malları üzerinde rehin tesis etmesi, ticari işletmesini devretmesi vb. gibi- tasarruf işlemlerinden (tasarrufi muamelelerden) ibaret bulunmadığı gibi, tasarruf işlemlerinin ancak bir bölüm olarak dahil olduğu ve doktrinde7«hukukî bir sonuç doğurmak üzere yapılan irade beyanları» olarak tanımlanan «hukukî işlem»lerden de ibaret değildir. Bu madde gereğince iptali söz konusu olanlar, «hukukî işlem» kavramından daha geniş olan, onu da içeren ve doktrinde8«kendisine hukuk düzenince hukukî bir sonuç bağlanmış olan beşeri (insan) fiilleri» olarak tanımlanan, hukukî fiiller’dir.9,10

«Haksız fiil»11 teşkil eden eylemler de, tasarrufun iptali davasına konu teşkil edebilir...

Şu halde, borçlunun gerek «dava dışındaki», gerek -sulh, feragat, kabul gibi- «icra takibi içindeki» en geniş anlamı ile hukukî işlemleri, iptal davasına konu olabilecektir.12 Kısaca, borçlunun; «alacaklıları aleyhine malvarlığını azaltıcı nitelik taşıyan» her türlü -en geniş anlamı ile- hukukî işlemleri, iptal davasına konu olabileceği gibi «malvarlığının artışını önleyici işlemleri» de (örneğin; borçlunun kendisine miras bırakanından gelecek mirası reddetmesi gibi) tasarrufun iptali davasına konu olabilir.13,14

‘İptal davasına konu olan işlemler’15 -kural olarak- «maddi hukuk bakımından tamamen geçerli olan ve alacaklıları zarara sokan işlemler»dir.16 Uygulamada en sık karşılaşılan tasarrufun iptali davasına konu olabilen belli başlı işlemler şunlardır: