Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hukuk Yargılamasında Usule İlişkin Bazı Sorunların İncelenmesi

Analyzing of Some Procedural Problems in Civil Proceeding

Emre KIYAK

Bu çalışma, başta 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu olmak üzere, hukuk yargılamasını ilgilendiren kanunların doğru bir şekilde uygulanmasına katkı sağlamak doğrultusunda, uygulamaya yönelik olarak hazırlanmıştır.

Görev, Sözleşmeden Doğan Davalarda Yetki, Yetki Sözleşmesi, Yetki İtiraz, İtiraz Sebepleri, İhtiyati Tedbir, İhtiyati Haciz, Belirsiz Alacak Davası, Tarafların Teşkili.

This study is prepared for the practice aiming to contribute to the appropriate application of the law concerning litigation proceeding especially Civil Procedure Code no.6100.

Jurisdiction, Competency of the Court in Lawsuits Arising From Contracts, Competency of the Court in the Contract, Objection to Competency of the Court, Objection Reasons, Interim Injunction, Provisional Attachment, Undetermined Claim Lawsuit, Side Formation

GİRİŞ

6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girmesinden bu yana iki yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen, Kanunun getirmiş olduğu yeniliklere mahkemelerin adapte olmakta bazen zorluk çektiği görülmektedir. Bu çalışmada, hem Kanunun getirmiş olduğu bazı yeniliklerin nasıl anlaşılması gerektiğine yönelik görüşlerimiz dile getirilecek hem bazı belirsiz noktalara ilişkin çözüm önerileri sunulmaya çalışılacaktır.

Bu doğrultuda ilk olarak, görev kurallarının belirlenmesinde dava konusunun değerinin artık dikkate alınmamasının bazı davalar açısından getireceği sorunlara değinilecek, sonrasında yetki sözleşmesinin taraflara yönelik getirdiği sınırlandırmanın gerçek kişi tacirler için doğurduğu bir belirsizliğe dikkat çekilecek, yine yetki sözleşmesine ilişkin bir başka yenilik olan münhasır yetki sözleşmesinin yetki itirazına etkisine değinilecek, yetki sözleşmesiyle ilgili olarak, son kez, HMK yürürlüğe girmeden önce, bu Kanuna aykırı olarak akdedilen yetki sözleşmelerinin akıbetinin ne olması gerektiği ortaya konmaya çalışılacaktır. Bundan başka, aslında bilindik bir mevzu olan, hukuk yargılamasında süre tutum dilekçesi kavramına yer olmadığı iş mahkemeleri açısından tekrar vurgulanacak, dava dosyasından anlaşılmayan itiraz sebeplerinin ileri sürülebilme zamanı inceleme konusu yapılacak, davanın açılmasından sonra talep edilen ihtiyati tedbirlerin/hacizlerin reddine ilişkin kararların temyiz yoluna götürülebilmesi gerektiği vurgulanacak, manevi tazminat taleplerinin belirsiz alacak davası şeklinde ileri sürülemeyeceği yönündeki görüşümüzü dile getirecek, davaya üçüncü kişilerin taraf olarak dâhil edilmesinde m. 119/2’ye işlerlik kazandıran uygulamanın yanlış olduğunu ifade edecek ve son olarak, uygulamada gözden kaçabilme ihtimaline binaen, m. 139/1 ile m. 147/1’de düzenlenen duruşma davetiyeleri arasındaki farka dikkat çekilecektir.1

Davacının aynı davalıya karşı, birden fazla bağımsız asli talebini aynı dava dilekçesiyle ileri sürebilmesine imkân tanıyan objektif dava birleşmesinde, yetkili mahkemenin nasıl belirleneceği m. 110/1’de gösterilmekle birlikte, taleplerden her birinin farklı bir mahkemenin görev alanına girmesi hallerinde, davanın hangi mahkemede açılacağı belirtilmemiştir. Bu noktada, taleplerden birinin özel mahkemenin diğerinin genel mahkemenin görev alanına girmesi ihtimalinde, davanın özel mahkemede açılacağı görüşünü2 benimsemeyi sürdürmek mümkün olmakla birlikte, taleplerden birinin asliye hukuk mahkemesinin diğerinin sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girmesi ihtimalinde nasıl hareket edileceğini belirlemek gerekmektedir: Kanaatimizce böyle bir ihtimalde, taleplerin birbirinden ayrılarak kendi görev alanına girdikleri mahkemede dava açılması gerektiğini söylemek teorik olarak isabetli olmakla birlikte, usul ekonomisi gereğince davanın asliye hukuk mahkemesinde açılmasını kabul etmek daha makul olacaktır.3 Fakat böyle bir kabul de şu yönde bir çekinceyle karşılaşabilecektir: Taleplerden birinin kira ilişkisinden doğan bir uyuşmazlık olması ve mesela bir kira alacağı davasını asliye hukuk mahkemesinin inceleyip karara bağlamasını istemek, aslında bu davaya bakmakla görevli olmayan, tecrübesi olmayan bir mahkemenin bakmasını talep etmek anlamına gelecektir. Ayrıca böyle bir kabul, kötüniyetli kişilere, objektif dava birleşmesi yoluna giderek görev kurallarını dolanma imkânı tanıyabilecektir -ki böyle bir hareketin kötüniyetli yapıldığını ispat etmenin oldukça zor olacağı kanısındayız.