Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Muhakemesinde Objektif Bir Taraf Olarak Savcılık Makamı

Prosecutor as an Objective Party in the Criminal Procedure

Tuba KELEP PEKMEZ

Ceza muhakemesinde savcıların yerine getirdikleri görev göz önünde bulundurulduğunda bir taraf olup olmadıkları ve ceza muhakemesi sürecinde tarafsızlık yükümlülüklerinin bulunup bulunmadığı hususu son derece tartışmalıdır. Bu tartışma özellikle savcıların objektif olmayan kararlar verme risklerinin bulunabileceği durumlarda retleri veya çekinmelerinin mümkün olup olmaması bakımından önem arz etmektedir. Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu’nda savcılar için bir ret veya çekinme kurumu öngörülmüş olmadığından bu gibi durumlarda nasıl hareket edilmesi gerektiği belirsizdir. Bu tartışmayı doğuran sorun, öncelikle savcılık makamının ceza muhakemesindeki konumunun belirlenmesini gerektirmektedir. Bunun için de ilk olarak savcının devlet erklerinden hangisinin bir organı olarak görev ifa ettiği belirlenmelidir. Bu belirleme ile esasen yargı, iddia ve savunma makamlarının konumu itibariyle ceza muhakemesindeki rollerinin tespit edilmesi sağlanmış olacaktır. Böylelikle de savcılar bakımından ret veya çekinme kurumuna gerek bulunup bulunmadığına ilişkin bir kanaate varılması mümkün hale gelecektir. Bu çerçevede bu çalışmada öncelikle erkler ayrılığı bağlamında savcının konumu ele alınmıştır. Daha sonra yürütmenin bir parçası olduğu düşünülen savcının taraf olup olmadığı meselesi üzerinde durulmuştur. Savcının muhakemede objektif olma yükümlülüğü altında olan objektif bir taraf olduğu kanaatine varılarak, reddi ve çekinmesine ilişkin meseleler değerlendirilmiştir.

Savcılık, Savcının Tarafsızlığı, Savcının Hukuki Statüsü, Savcılık Makamı, İddia Makamı.

Considering the role of prosecutors in criminal proceedings, it is highly controversial whether they are a party and whether they have a duty of impartiality in the criminal procedure. This discussion is particularly important to determine whether the refusal or withdrawal of prosecutors is possible when there is a risk of giving non-objective decisions. As a matter of fact, it is unclear how to act in such cases since there is no refusal or withdrawal regulations for prosecutors in the Criminal Procedure Code. The problem that gave rise to this controversy requires to determine the position of the prosecutor’s office in the criminal procedure. Hence the state power that the prosecutor’s office works as an organ of must be determined. With this, the roles of judicature, prosecutor and defense in the criminal procedure will be established. Thus, it will be possible to reach an opinion on whether there is a need for a refusal or withdrawal regulation for prosecutors. In this context, this study discusses the legal position of prosecutors in terms of separation of powers. As an administrative organ, it has been also argued that whether prosecutors have a duty to be impartial in the criminal procedure. Matters of the prosecutor’s refusal and withdrawal were evaluated, concluding that prosecutors are an objective party under the obligation to be objective in the criminal procedure.

Prosecutor, Impartiality of Prosecutors Legal Position of Prosecutors, Prosecutor’s Office, Prosecution.

GİRİŞ

İddia, savunma ve yargılama şeklinde üçlü bir sacayağından oluşan ceza muhakemesinde, iddia görevini yerine getiren makam ve muhakemede bir süje olarak kabul edilen savcıların bu görevlerini yerine getirmeleri sırasında çekinmelerini ya da ilgililer tarafından reddini düzenleyen herhangi bir hüküm Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) bulunmamaktadır. Bu durumda savcıların, hâkimlere benzer şekilde “tarafsızlıklarının” sağlanmasının mümkün olup olmadığı ve dolayısıyla tarafsızlıklarını şüpheye düşüren herhangi bir durumda bunu giderebilecek bir mekanizmanın gerekliliği hususu doktrinde tartışılmaktadır. Söz konusu tartışma savcıların muhakemede bir “taraf” olmadıklarının savunulması suretiyle çözümlenebilecek görülse de savcıların taraf olarak kabul edilmemeleri durumunda dahi hem bazı uluslararası yükümlülükler hem de muhakemenin işleyişi birtakım durumlarda savcıların objektif davranmasını gerektirebilmektedir. Bu çalışmada öncelikle savcıların Türk ceza muhakemesi bakımından taraf olarak kabul edilip edilemeyecekleri tartışılacak, daha sonra savcıların reddi ve çekinmesi kurumlarının savcılar bakımından uygulanabilirliği üzerinde durulacaktır.

I. ERKLER AYRILIĞI BAKIMINDAN SAVCILIK KURUMUNUN HUKUKİ NİTELİĞİ

Ceza adaleti sisteminde son derece önemli bir görev üstlenen savcılar iddia faaliyetini Adalet Bakanlığı bünyesinde ve bağlı oldukları başsavcılık adına yerine getirmektedir. Ancak erkler ayrılığı bağlamında savcıların konumunun ne olduğu hususu tartışmalıdır. Burada görüşler savcılığın yürütme erkinin bir parçası olduğu ve savcılığın yargı erkinin bir bölümünü oluşturduğu şeklinde ikiye ayrılmakla birlikte üçüncü bir görüş olarak karma bir yapı sergilediği de ifade edilmektedir. Savcıların hukuki niteliğinin belirlenmesi bunların tarafsız hareket etme yükümlülüklerinin olup olmadığı hususunda aydınlatıcı olacağından öncelikle bu meselesinin tespiti gerekmektedir.

Savcılığın yürütmenin bir parçası olduğunu savunan ve Türk doktrininde baskın görüşü oluşturan görüşe göre soruşturmanın yürütülmesi ve kovuşturma için iddianame düzenlenmesi gibi görevlerin yasama ve yargılama olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından savcıların yürütmenin bir parçası olarak görülmesi gerekmektedir.1 Dolayısıyla savcıların yerine getirdikleri görevin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, bu görevlerin idari nitelikte olduğu ve savcılığın yürütmenin bir parçası olarak görülmesi zorunluluk arz etmektedir.2