Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kültür ve Tabiat Varlıklarının Kaçakçılığı Suçu

The Crime of Smuggling of Cultural and Natural Objects

Emre Oğuz MERİÇ

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu madde 68 ile öngörülen başlıklı suç ve kaçakçılığın önlenmesi için yapılan faaliyetler çalışmanın esasını oluşturmaktadır. İki bölümden meydana gelen çalışmanın ilk bölümünde öncelikle incelenen suçun konusunu meydana getiren kültür varlığı ile tabiat varlığı kavramlarına açıklanmıştır. Uluslararası sözleşmelerden de yararlanılarak kavramların kapsamı belirlenmiştir. Sonrasında kültür ve tabiat varlıklarının yasadışı ticaretini ve kaçakçılığını cazip kılan ve kolaylaştıran faktörler üzerinde durularak; yasadışı dolaşımın önlenmesinde mücadele edilmesi gereken durumlar açıklanmıştır. Böylece kaçakçılıkça mücadele hangi yöntemlerin daha etkin olabileceğinin belirlenmesinde temel sorunlar ortaya konmuştur. Nihayet kaçakçılığın önlenmesi için meydana getirilen uluslararası sözleşmelerin etkinliği ile kaçakçılıkla mücadelede uygulanan yöntem ve araçlar değerlendirilmiştir. İkinci bölümde ise kaçakçılığın önlenmesi için öngörülmüş çalışma konusu suç, suç inceleme metodu ile açıklanmıştır. Çalışmanın genelinde doktrindeki tartışmalara değinilmiş, sorunlara daha kapsamlı çözümler bulmak adına karşılaştırmalı hukuktan yararlanılmıştır. Suç incelemesinde ise doktrinin yanı sıra içtihatlara başvurulmuş; sorunlar somutlaştırılarak çözüm önerileri sunulmuştur.

Kültür Varlığı, Tabiat Varlığı, Kültür Mirası, Kaçakçılık, Yasadışı İhraç.

The crime titled stipulated in Article 68 of the Code of Protection of Cultural and Natural Objects and the activities carried out to prevent smuggling constitute the basis of the study. In the first part of the study, which consists of two parts, the concepts of cultural object and natural object that constitute the subject of the analyzed crime are explained. The scope of the concepts has been determined by making use of international conventions. Then, focusing on the factors that make the illicit trade and smuggling of cultural and natural objects attractive and facilitating; the situations to be fought in preventing illegal circulation are explained. Thus, fundamental problems were revealed in determining which methods could be more effective in combating smuggling. Finally, the effectiveness of the international conventions to prevent smuggling and the methods and tools used in the fight against smuggling were evaluated. In the second part, the crime that is envisaged for the prevention of smuggling is explained with the crime examination method. Debates in the doctrine were discussed throughout the study and comparative law was used to find more comprehensive solutions to the problems. In the crime examination, case-law was used in addition to doctrine; problems were concretized and solutions were presented.

Cultural Object, Natural Object, Cultural Heritage, Smuggling, Illicit Export.

Giriş

Kültür ve tabiat varlıkları ortaya çıktıkları toplumun tarihini ve kültürünü yansıtarak, toplumların kendi kimliklerini oluşturmalarında ve meydan gelen bu bilginin aktarılmasında rol oynar. Dolayısıyla yaratıcısı ve sahibi insanlar tarafından kültür ve tabiat varlıklarına büyük önem ve değer atfedilir. Bununla birlikte çoğu zaman bu değer tüm insanlığın dikkatini çeker; böylece diğer toplumların nesneleri görme ve sahip olma ihtiyacı kendini gösterir. Kültür ve tabiat varlıklarının meydana geldikleri coğrafyadan ziyade gelişmiş toplumlarda daha iyi korunacağı inancı, koleksiyonerlerin sonu gelmez ilgisi ile birleşince; nesnelere olan talep gün geçtikçe artarak her birini paha biçilmez varlıklara dönüştürür. Bu durum ise nesnelerin yasal olduğu kadar hukuka aykırı ticaretini ve kanuna aykırı ihracını artırır.

Kültür ve tabiat varlıklarının ticareti ve kanuna aykırı ihracı, her ne kadar koruma amacıyla yapıldığı savunularak meşrulaştırılmaya çalışılsa, yüksek karlılık oranı sebebiyle ve sahip olma arzusu ile yaygınlaşmaya devam etse de; bu yasadışı dolaşımın nesnelere zarar verdiği ve yok ettiği inkar edilemez bir gerçektir. Nitekim kültür ve tabiat varlığı ihraç eden ülkeler aksi bir tavır takınsa da ortaya çıkarılan uluslararası metinler çoğunlukla, kanuna aykırı ihracı ve nesnelerin ortaya çıkarıldıkları coğrafyalarda muhafaza edilmeleri gerekliliğini vurgulamaktadır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması; uluslararası çalışmalar kadar, ulusal mekanizmaların kurulması ve etkin hukuki düzenlemelerin öngörülmesi ile mümkün olur. Bu doğrultuda hukuka aykırı ticaret ve ihracın önlenmesi yöntemlerinden birisi de caydırıcı hükümlerin ihdas edilmesidir. Çalışmada da benzer bir hedefle mevzuatta yerini alan, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68. maddesinde yer alan suç incelenmiştir. Kanunda “yurt dışına çıkarma yasağına aykırı hareket edenler” başlığı kullanılmış olsa da çalışma başlığı olarak kültür ve tabiat varlıklarının kaçakçılığı suçu tercih edilmiştir.1 Zira tipiklikte yer alan ithal ve ihraçla ilgili fiiller kaçakçılık olarak nitelendirilir2 ki öngörülen suç ile kanuna aykırı ihraç yasaklanmaktadır.

Çalışmanın birinci bölümünde, korunması gerekli nesnelerin daha iyi anlaşılması ve koruma sahasının belirlenmesi için tanım ve kapsam üzerinde durulmuştur. Anayasa ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan kültür ve tabiat varlıkları kavramları tercih edilerek, uluslararası alanda yeknesaklığın sağlanamaması sonucu kapsamın belirlenmesinde ulusal düzenlemeler esas alınmış, bununla birlikte ihtiyaç olduğunda uluslararası metinlerle, yerli ve yabancı doktrinden yararlanılmıştır. Sonrasında, birbirini tetikleyen ve çoğu zaman ardı sıra gerçekleştirilen kültür ve tabiat varlıklarının hukuka aykırı ticareti ve kaçakçılığı fiillerini, cazip kılan ve kolaylaştıran faktörler üzerinde durularak, yasadışı dolaşımın önlenmesinde mücadele edilmesi gereken durumlar açıklanmıştır. Nihayet uluslararası boyut kazanan kaçakçılık ve hukuka aykırı ticaret ile mücadelede ortaya çıkarılan uluslararası metinlerin etkinliği tartışmaya açılmış ve önerilerde bulunulmuştur.

İkinci bölümde ise kültür ve tabiat varlıklarının kaçakçılığı suçu, suç inceleme metodu ile irdelenmiştir. İncelemede doktrinde yer alan görüşler ile sıklıkla Yargıtay kararlarından yararlanılmış, uluslararası metinler ile yabancı doktrin ile ortaya konulan farklı ihtimaller ve önerilere de yer verilerek suçun daha iyi anlaşılabilmesi amaçlanmıştır.

Birinci Bölüm

I. Kültür Varlığı ve Tabiat Varlığı Kavramları

Kültür varlığı ve tabiat varlığı kavramlarının nasıl tanımlandığı ve kapsamının ne ölçüde geniş tutulduğu, ulusal ve uluslararası hukuk kurallarının getireceği düzenlemelerin de sahasını belirleyecektir.3 Kültür ve tabiat varlıklarını koruyucu hükümler ancak kavrama dahil edilen nesneleri himaye eder.4 Dolayısıyla tanımlanması zor olsa da5 kültür varlığı ve tabiat varlığı kavramları ve kavramların kapsamı açıklanmalıdır.

Osmanlı İmparatorluğunda çıkarılan nizamnamelerde6 asar-ı atika olarak adlandırılan nesneler, 1973 tarihli 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu ile eski eser adıyla anılmaya başlanmıştır.7 Kanunla birlikte eski eser kavramı doktrinde de benimsenerek kullanılmaya başlanmış ve diğer eşyalardan ayrı dikkate alınmasına ve farklı kanuni düzenlemelere ihtiyaç olduğuna da işaret edilerek eski eserler hukuku kavramı ortaya çıkarılmıştır.8 Nitekim halen kültür varlığı yerine eski eser,9 halk arasında ise define,10 gömü gibi kavramların tercih edildiğine rastlanmaktadır. Kültür ve tabiat varlığı kavramları ise 1982 tarihli Anayasanın 63. maddesi ve 1983 tarihli 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile mevzuata kazandırılmıştır.

Yabancı devletlerin hukuklarında, doktrinlerinde veya uluslararası anlaşmalarda kültür mirası (cultural heritage),11 kültür malı (cultural property),12 kültürel nesne (cultural object) şeklinde farklı adlarla ve metotlarla tanımlanmıştır. Uluslararası metinler incelendiğinde; sıklıkla tanım yapmak yerine üye devletlerin ulusal hukuklarındaki düzenlemelere bu hususun bırakıldığına veya korunacak varlıkların tek tek sayıldığına rastlanır. Uluslararası hukukta genel kabul görmüş bir tanıma ulaşılamaması, etkili korumanın sağlanabilmesi adına hareket edildiğini gösterir. Zira çok geniş bir tanımda kuralların etkinliği zayıflayabilecekken, kapsamın dar olması halinde ise muhafaza edilmesi gereken varlıkların korumasız kalma tehlikesi doğabilecektir.13 Dar kapsamlı bir tanım aynı zamanda taraf toplamakta yetersiz kalır, zira etkili bir koruma talep eden devletlerin ilgisini çekmesi zordur.14 Ayrıca tüm ulusları kapsayacak bir tanımın yapılması da oldukça güçtür. Hangi nesnelerin değerli olduğu ve korunması gerektiği, dolayısıyla ortaya çıkan tanımlar da çeşitlilik göstermektedir.15 Bu sebeple çalışmada Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda yer alan bir suç tipi incelendiği de dikkate alınarak; kanun ile getirilen tanımlama esas alınarak kavramın çerçevesi belirlenmeye çalışılacaktır.

Kültür ve tabiat varlıklarının tanımlanmasında sayma (enumeration), sınıflandırma (classification) ve kategorilere ayırma (categorization) şeklinde üç yöntem kullanılmaktır.16 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 3. maddesinde genel bir tanım verilmiş, madde 6 ve 23’te ise sırasıyla korunması gerekli taşınmaz ve taşınır varlıklar tek tek sayılmıştır. Dolayısıyla kanunda kategorilere ayırma yöntemi yanında teker teker sayma usulünün kullanıldığı söylenebilir.17 Benzer yöntem 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu ile 1970 tarihli UNESCO sözleşmesinde de kullanılmış; tanımla birlikte kültür varlıkları tek tek sayılarak belirtilmiştir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 3. maddesinde yer alan kültür varlığı tanımı “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır” şeklindedir. Paralel nitelikte tanımlamalara uluslararası metinlerde ve 1710 sayılı Eski Eserler Kanununda rastlamak mümkündür.

Kanunda yapılan tanımlamadan, nesnenin ortaya çıktığı zamana ve değerine vurgu yapıldığı anlaşılmaktadır. Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olmasının yanı sıra toplumdaki belirli temel değerlerle ilgili olması veya özgün nitelik taşıması aranmıştır.18

Tarihi olma kıstası, kullanılan kavramlardan birine adını da veren eskilik ile özdeşleştirilmiştir. Ancak bu kıstasa göre, içinde bulunulan çağın da tarihi olduğu ve dolayısıyla çağdaş bir varlığın da bu kapsamda kabul edilebileceği söylenebilmelidir.19 Bununla birlikte her insan ürünü nesnenin bu nitelikte kabul edilmesi özel mülkiyeti büyük ölçüde sınırlandıracağı için, sadece korunmaya değer varlıklar kavramın içine dahil edilmelidir.20 Nitekim aksi bir uygulama ile kapsamın geniş tutulması korumayı da etkisiz kılabilecektir.21 Kültür ve tabiat varlığının korunmaya değer olması için maddi veya manevi değeri olmalıdır.22 İçerdiği bilgi, nadirliği, sanatsal veya bilimsel değeri ya da özgünlüğü gibi hususlar, nesneyi maddi veya manevi açıdan değerli kılar.23

Kültür varlıklarının korunmaya değer görülmesinin nedenlerinden biri de, fiziksel özellikleri, yapılışındaki teknik, içerdiği bilgi gibi toplumun kültürünü yansıtan niteliklerin gelecek nesillere aktaracak olmasıdır. Böylece insanların kendi geçmişine, kültürüne, kimliğine dair farkındalığı artacak ve bilgi aktarımı sağlıklı bir şekilde devam edecektir.24

Kanunda yapılan tanımdan ve doktrinde öne sürülen çıkarımlardan yola çıkılarak söylenebilir ki kültür varlıkları; ortaya çıkarıldığı toplumun sosyal yaşamını, sanatını, manevi değerlerini diğer bir deyişle kültürünü yansıtan ve yaratıldığı coğrafyada yer alan toplumların kimliğini oluşturmasında, kendi kültürünü tanımasında temel alınan varlıklardır. Dolayısıyla kültürün ve bilginin nesilden nesile aktarılmasında kullanılan değerli insan emeğinin ürünü nesnelerdir.

Tabiat varlığı kavramı ise kanunda “jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Kavram 1982 tarihli Anayasa ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile mevzuata kazandırılmasına rağmen, Eski Eserler Kanununda içerik olarak yer almakta ve korunmaktaydı. Nitekim eski eserlere örnek verilirken sayılan hayvan ve bitki fosilleri, tabiat güzellikleri bunu kanıtlar niteliktedir. Diğer bir deyişle tabiat varlıkları eski kanun ile de korunmakta iken, yeni kanun kavramları ikiye ayırarak düzenleme yoluna gitmiştir.25 Ayrımın, kültür ve tabiat varlıklarına farklı önem atfedilmesinden ziyade korunma sürecindeki farklılıklar nazara alınarak pratik fayda sağlaması adına yapıldığı söylenebilir.26

Her ne kadar kanunda bu hususa açıklık getirilmese de kültür varlığı ile tabiat varlığı arasındaki ayrımın temel sebeplerinden bir diğeri de; ilkinin eser, diğer bir deyişle insan emeğinin ürünü olarak ortaya çıkmasıdır.27

Tabiat varlığını, ender bulunması veya sahip olduğu özellikler nedeniyle değerli olan, tarihin anlaşılmasına ve yorumlanmasına yardımcı olan28 doğal oluşumlar şeklinde tanımlamak mümkündür.

Kültür ve tabiat varlıkları için ulusal ve uluslararası hukuk metinlerinde tanımlar çeşitlense de, tüm tanımların birleştiği nokta; insanlığın ortak mirası ve değeri olan bu nadide nesnelerin korunmaları gerekliliğidir.29 Korumanın önündeki engellerden başlıcaları ise kültür ve tabiat varlıklarının yasadışı ticareti ve kaçakçılığıdır. Çeşitli ulusal ve uluslararası faktörler, birbirini tetikleyen ticaret ve kaçakçılık fiillerini tercih edilir kılmakta veya kolaylaştırmakta; sonuç olarak insanlığın değerleri tamir edilmez zararlar görmektedir. Etkili mücadele ise yasadışı ticareti ve kaçakçılığı yaygınlaştıran faktörlerin iyi anlaşılması ile mümkündür. Her ne kadar hukuka aykırı ticaret çalışmanın kapsamında yer almasa da; bir sonraki başlıkta kaçakçılık fiili ile birlikte sıklıkla başvurulan bir yöntem olduğu için her eylemi de cazip kılan faktörler birlikte değerlendirilmiştir.

II. Kültür ve Tabiat Varlıklarının Hukuka Aykırı Ticaretini ve Kaçakçılığını Cazip Kılan ve Kolaylaştıran Faktörler

Kültür ve tabiat varlıklarını konu edinen suçlar, ulusal ve uluslararası çalışmalar ve düzenlemelere rağmen artış göstermekte;30 değerli nesnelerin bulunduğu bölgenin halkından organize suç örgütlerine failler çeşitlenmekte, suç sahası genişlemektedir. Kültür ve tabiat varlıklarının yasadışı ticareti ve kaçakçılığı uluslararası alanda ciddi bir problem halini almaktadır.31 Yasadışı dolaşıma konu olan bu değerli nesnelerin korunması için yapılan faaliyetlerin amaca ulaşması, dolaşımı tetikleyen ve artıran faktörlerin iyi anlaşılması ile mümkün olacaktır.

Günümüzde koleksiyon olarak da adlandırılabilecek kültür varlıklarının zengin ve entelektüel kişilerce toplanması ilkçağlardan bu yana devam eden bir eğilimdir. Krallar, derebeyleri, din görevlileri gibi toplumdaki güç sahibi kişiler, tablo, heykel gibi değerli eşyaları biriktirmişler, savaş sonrası yağmaladıkları bölgelerden ganimet olarak bu nesneleri yaşam alanlarına taşımışlardır.32 Benzer istek günümüzde de devam etmekte, ekonomik refah seviyesi yüksek ülkelerde kültür ve sanatı yansıtan nadide eserlere ve tabiat varlıklarına ilgi artmaktadır. Kültür ve tabiat varlığı zengini ülkeler ise bir nevi kaynak olarak görülerek, bu kaynaktan çıkan değerlere sahip olma arzusundaki varsıl kişiler, müzayedeler aracılığı ile veya yasadışı yollarla oldukça yüksek değerler biçilen varlıklara talip olmaktalardır. Fransa, Almanya, İsviçre gibi değerli varlıkları talep eden ülkelerin hukukları, çalıntı veya yasadışı ihraç edilmiş kültür ve tabiat varlıklarının ithaline ve alım satımına izin vererek; ticaret ve mülkiyet kazanımının korunması için uygun ortam sağlamaktadır.33 Koleksiyonerlerin ve özel mülkiyetin artması34 talebi ve ticaret hacmini çoğaltmakta; böylece yasal veya yasadışı ticaret ve kaçakçılık yaygınlaşmaktadır.35 Dolayısıyla mali yönden sağladığı fayda, kaynak ülkelerden,36 pazar ülkelere37 kaçakçılığı cazip kılan bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır.38

Kültür ve tabiat varlıklarına talebin artması sonucu, yasal ve yasadışı dolaşım hacmi artarak yüksek karlılık oranlarına ulaşılan bir ticaret sahası meydana gelmektedir. Organize suç örgütleri39 de kardan pay almak adına bu alanda rol almaktadır.40 Kültür varlıklarının ticaretini ve kaçakçılığını uzun süre devam ettiren köklü organize suç örgütleri ortaya çıkmaktadır.41 Suç örgütlerinin de yer aldığı kültür ve tabiat varlıklarının ticaret sahası, yasal ve yasadışı alım satımın iç içe geçtiği uluslararası bir pazardır.42 Dolayısıyla her zaman yasal olanı, hukuka aykırı olandan ayırmak kolay değildir ki yasadışı ticaret ve kaçakçılık ile uğraşan kişi veya örgütler bu durumdan yararlanmaktadır.

Kültür ve tabiat varlıklarının değeri ve korunmasına yönelik yeterli eğitim programının olmaması, kitle iletişim araçlarının etkili kullanılmaması sonucu toplumda bilinç gelişmemektedir. İnsanlar değerli nesnelere yabancılaşmakta, sahiplenmemekte ve kolaylıkla ticarete veya kaçakçılığa konu edebilmektedir.43 Bu uğurda taşınmaz varlıklar talan edilmekte, kanuna aykırı kazılar yapılmakta ve ciddi zararlar meydana getirilmektedir.44 Uzmanı olmayan kişilerce yapılan kazı, taşıma ve saklama sırasında nesneler zarar görmekte, değerini yitirmekte veya yok olmaktadır.45 Dikkati çeken bir diğer husus müzelerin satın alma gücü46 veya devletin verdiği ikramiyelerdir. Nitekim müzeler tarafından satın alınamayan veya tatmin edici ikramiyeler verilmeyen bilinçsiz kişiler, yabancı ülkelerdeki müzeler ya da özel kişilerce yüksek değerler sunulduğunda, hukuka aykırı ticareti veya kaçakçılığı tercih etmektelerdir.47 Bunun yanı sıra internet üzerinden satışların yaygınlaşması da nesnelerin hareketliliğini ve kaçakçılığını kolaylaştırırken, yeni kaçakçıların veya organize yapıların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır.48

Kültür varlıklarının piyasa değeri sıklıkla ve kolaylıkla değişebilir, bu durum ise suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin (proceeds of crime/property derived from crime) diğer bir deyişle kara paranın49 aklanmasında50 (money laundering) kullanılmalarına zemin hazırlar. Örneğin değersiz bir nesneye yüksek paha biçilerek satış işlemi yapılır ve suçtan elde edilen değer yasal sisteme sokulur;51 böylece kara paranın kaynağı gizlenmiş olur.52 Aklayıcıların şirket kurarak kültür ve tabiat varlığı toplayıp, bu nesneleri müzayedeler yoluyla satarken alıcılarla da anlaşmaları sonucunda; kara para aklanırken, değerli varlıklar da daha sonra yararlanılmak üzere bu kişilerde kalmaya devam eder.53 Alıcıların kimliğinin gizli kalması çalıntı veya yasadışı ihraç edilmiş olan kültür veya tabiat varlıklarının da aklanmasını diğer bir deyişle mülkiyetin meşrulaştırılmasına izin verir.54 Kültür ve tabiat varlıkları veya sanat eserlerinin satışını yapmak için aranan niteliklerin azlığı, bu nesnelerin ticaretine dair hukuki düzenlemelerin yetersizliği alım satımı kolaylaştırırken, kara paranın takibini zorlaştırır.55 Kültür varlıklarının ticaretinde nakit ödeme ile toptan satışlar olağan karşılanır ve çoğu zaman şüphe uyandırmaz.56 Nesnelerin gerçek değerinin belirlenmesinin zorluğu, genellikle değerin alıcı ve satıcı arasında ortaya çıkması ve değişkenlik göstermesi, kontrolü zayıflatmaktadır. Uzman olmayan otoritelerce çoğu zaman kıymeti fark edilemeyeceği için de takibi yapılamamaktadır.57 Kontrolün ve takibin yetersiz kalması sebebiyle de kara paranın aklanması için kültür ve tabiat varlıklarının ticareti tercih edilmektedir.

Son olarak ulusal ve uluslararası alanda, kültür ve tabiat varlıklarını koruyucu düzenlemelerin ve mekanizmaların yetersiz olması;58 düzenlemeler arasında uyum olmaması sebebiyle ülkeler arasında koruma alanlarının farklılaşması, kaynak ülkeler arasında yeterli iş birliğinin olmaması59 ticareti ve kaçakçılığı kolaylaştırmaktadır.60 Bu uğurda ortaya çıkarılan uluslararası anlaşmaların kapsamına ve etkisiz kaldığı noktalara değinmek gerekir. Nitekim anılan faktörlerin ortadan kaldırılması ve dolayısıyla kültür ve tabiat varlıklarının korunması için hukuka aykırı faaliyetlerle mücadelenin başarısı, uluslararası alandaki çalışmaların etkinliğine bağlıdır.