Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Genel Hakaret Suçlarında İsnadın İspatı

Proof of Accusation in General Defamation Crimes

Güneş OKUYUCU ERGÜN

İsnadın ispatı konusu, hakaret suçları bakımından oldukça önemlidir. Esasen burada, gerçek olan hususlardan bahisle başkalarına karşı küçültücü, incitici davranışlarda bulunulabilip bulunulamayacağı sorunu söz konusudur. Türk ceza hukukunda hakaret suçunun konusunu oluşturan isnatlar bakımından kural olarak ispat yasaktır ve hakaret suçunu oluşturan isnatların gerçeği yansıtması, fiilin cezalandırılmasını etkilemez. Bununla beraber TCK m.127’de öngörülen koşulların bulunması halinde sanığa isnadını ispat imkânı tanınabilir ve eğer ispat ederse sanık bu fiilinden ötürü cezalandırılmaz. İsnadın ispatı Anayasa m.39’da da düzenlenmektedir. Ancak TCK m.127’nin Anayasa m.39 hükmü ile tam olarak örtüşmediği görülmektedir. Anayasa’da kamu görevi ve hizmeti yürütenlere yönelik isnatlar bakımından isnadın ispatı herhangi bir koşula bağlanmayarak mutlak bir hak olarak tanınmıştır. Oysa TCK m.127’de kamu görevi ve hizmeti yürütenlere yönelik böyle açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Hakaret, Şeref, İspat Hakkı, İsnadın İspatı, İfade Özgürlüğü.

The proof of accusation is a topic of critical importance for the crimes of defamation. One of the problematic areas in that context is whether a derogatory and hurtful behaviour can be made against others on the basis of matters which are factually correct. As a rule, the proof of accusation constituting crimes of defamation is prohibited under Turkish criminal law, and the fact that the accusations that constitute the crime of defamation reflect the truth does not affect the punishment of the act. However, if the conditions stipulated in article 127 of the Turkish Criminal Code are fulfilled, the accused may be given the opportunity to prove his accusation, and if he proves it, he would not be punished for the relevant act. The proof of the accusation is also regulated in article 39 of the Constitution. However, it is observed that article 127 of the Turkish Criminal Code does not fully correspond with article 39 of the Constitution. Under the Constitution, the proof of accusation is recognized as an absolute right without any conditions in terms of the accusations against those who carry out public duties and services. Whereas article 127 of the Turkish Criminal Code does not include such an explicit regulation for those who carry out public duties and services.

Defamation, Honour, Right to Prove, Proof of Accusation, Freedom of Expression.

Giriş

Şeref, kişinin yaşadığı toplumda sahip bulunduğu sosyal değeri oluşturan moral, entelektüel, psikolojik, fizik, estetik, mesleki ve benzeri niteliklerin bütününü ifade eder ve ceza hukuku da şerefin objektif ve sübjektif yansımalarını nazara alır.1 Şerefin sübjektif yansıması, kişinin kendi sosyal değeri hakkındaki düşüncesini; objektif yansıması ise, başkalarının o kişinin sosyal değeri hakkındaki düşüncelerini veya kişinin toplumdaki itibarını ifade eder.2 Üçüncü kişiler tarafından ihlal edilen de şerefin bu sübjektif ve objektif yansımalarıdır.3 Bir nitelikler bütünü olarak kabul edilen şerefin başkalarının davranışlarıyla değişmesi söz konusu olmaz.4 Şeref ne ise odur ve başkalarının davranışları, şerefin kendisini değil, ancak sübjektif ve objektif yansımalarını etkileyebilir.5 Kişide küçülme duygusu yaratabilecek veya toplumdaki itibarını sarsabilecek fiil isnat edilmesi yahut nitelik atfedilmesi hakaret suçlarının esasını oluşturur.6 Sadece insanın şeref varlığını yahut insanın şeref varlığından başka varlıkları da ihlal edip etmemesine göre hakaret suçları, genel hakaret suçları ve özel hakaret suçları olmak üzere ikiye ayrılır. Özel hakaret suçları, Cumhurbaşkanına hakaret (TCK m.299), devletin egemenlik alametlerini aşağılama (TCK m.300), Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin çeşitli kurum ve organlarını aşağılama (TCK m.301), halkın bir kesimini aşağılama (TCK m.216/2) ve halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama (TCK m.216/3) gibi bir kişinin şeref varlığını ihlal etmenin ötesinde başka hukuki varlığı da ihlal eden suçlardır. Genel hakaret suçları (hakaret suçu) ise, TCK m.125’te düzenlenmektedir. Buna göre, hakaret suçu, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmekten veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmaktan ibarettir. Bu saldırı, söz, yazı ve işaretlerle gerçekleştirilebilir ve bunların aşağılayıcı olup olmadığı ve ne ölçüde aşağılayıcı olduğu, fiilin gerçekleştirildiği ortamdaki kişilerin çoğunluğunun değerlendirmesine göre objektif anlamı esas alınarak belirlenir. Dolayısıyla bir davranışın aşağılayıcı olup olmadığı her somut olayın koşulları göz önünde bulundurulmak suretiyle zamana, yere ve kişiye göre değişir.7 Ancak belirtmek gerekir ki bir kimseye izafe edilen fiil, olgu ve niteliklerin gerçek olması, başlı başına fiilin hakaret suçunu oluşturmasını engellemez. Zira insanlar, sırf insan olmalarının bir sonucu olarak insan onurundan kaynaklanan ve objektif olarak korunan asgari bir şeref ve itibara sahiptir ve bu nedenle herkesin buna saygı göstermesi gerekir.8 Dolayısıyla, örneğin, hırsızlıktan mahkûm olan veya fuhuş ile geçimini sağlayan yahut fiziksel engeli bulunan bir kimsenin de asgari şeref ve itibar varlığı modern hukuk düzeninin koruması altındadır ve bu kimseler hukuken izin verilen haller dışında küçültücü davranışlarla karşılaşmama hakkına sahiptirler.9 Ancak ihbar ve şikayet hakkı, haber verme ve eleştiri hakkı, iddia ve savunma hakkı, mağdurun rızası veya görevin yerine getirilmesi gibi hukuka uygunluk nedeni kapsamındaki ifade ve davranışlar hakaret suçunu oluşturmayacaktır.10 Elbette bunun için ilgili hukuka uygunluk nedeninin koşullarının bulunmasının ve sınırının aşılmamasının gerektiğini belirtmeye dahi gerek yoktur. Bir kimseye isnat edilen hususların doğru olması halinde failin cezalandırılmasını engelleyen bir durum olan ve bu çalışmanın konusunu oluşturan isnadın ispatı, üzerinde ayrıca durulmaya değer önemli bir konudur.

I. Genel Olarak İsnadın İspatı

İsnadın ispatı konusu, hakaret suçları bakımından oldukça önemlidir. Esasen burada, gerçek olan hususlardan bahisle başkalarına karşı küçültücü, incitici davranışlarda bulunulabilip bulunulamayacağı sorunu söz konusudur. Başka bir deyişle şerefe karşı suçlar bakımından isnadın gerçekliğine ne değer atfedileceği tartışılmaktadır.11 Faile isnat ettiği hususu ispatlama hakkının tanınıp tanınmayacağı ve eğer bunu ispat ederse cezalandırılıp cezalandırılmayacağı hakkındaki farklı görüşlere paralel olarak farklı sistemler benimsenmiştir.12 Bu sistemlerden birincisi kesin ispat yasağını esas alır. Genellikle mutlakiyetçi ve otoriter rejimler, malum nedenlerle, gerçeğe böyle bir cezasızlık nedeni oluşturma değeri tanınmasına ve kamu görevlilerinin fiillerinin kamuoyu tarafından denetlenmesine karşıdırlar.13 Çünkü ispat hakkı kamuoyunun devlet idaresini denetlemesine yardımcı olur.14 Ayrıca kimse bir başkasının tahkikçisi değildir ve özel hayat her türlü saldırıya karşı korunmalıdır.15 Dolayısıyla söz konusu sistemde gerçeğin ispatlanması hiçbir biçimde kabul edilmez.

İkincisi, mutlak surette ispat imkânı tanıyan sistemdir. Buna göre, doğruyu söyleyen kimse cezalandırılamaz ve ispat imkânı tanınmaksızın verilen böyle bir mahkûmiyet hükmü, gerçeğe uymayan bir hüküm şüphesini yaratacaktır.16 O nedenle hiçbir koşul aranmaksızın ispat hakkı tanınmalıdır.