Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

AB Divanı ve Ulusal Anayasa Mahkemeleri Arasında İşbirliği ve Gerilim İlişkisi

Relationship Between the European Court of Justice and the National Constitutional Courts: Cooperation and Instability

A. Fusün ARSAVA

AB Üyesi 28 devletin 18’inin anayasa mahkemesi bulunmasına karşılılık 10 üye devletin ayrı bir anayasa mahkemesi bulunmamaktadır. Anayasal sorunlar yüksek mahkemeler tarafından karara bağlanmaktadır. Üye devletlerin anayasa geleneğinde ortaya çıkan bu durum anayasa yargısı ve AB Divanı arasındaki ilişkiye de yansımaktadır. Ulusal mahkemeler ve AB Divanı arasında hernekadar Birlik Hukukunun gereklilikleri ışığında AB Divanı lehine bir hiyerarşi kabul edilmiş olsa da, mahkemeler arasında hiçbir şekilde mutlak bir uyumluluk bulunduğundan hareket edilmesi mümkün gözükmemektedir. AB Divanı ile ulusal anayasa mahkemeleri arasında bu nedenle bir sorumluluk paylaşımından söz edilmektedir. Birlik Hukuku üye devletlere anayasal kimliklerini koruma ve bununla bağlantılı değerler için alan bırakmaktadır. Ancak bu durum Birlik Hukukunun önceliği, mütecanisliği ve etkinliği zarar görmediği nispette geçerli kabul edilmektedir. Makalede anayasa mahkemeleri ve AB Divanı arasında önkarar prosedürü üzerinden gerçekleştirilen işbirliği ilişkisi yansıra, anayasal kimlik, birlik hukukunun önceliği ve temel haklar konusunda AB Adalet Divanı ve AB üyesi devletlerin anayasa mahkemeleri arasında doğan gerilim ilişkisi ele alınmaktadır.

Geçerlilik Denetimi, Pringle Davası, Yorum Davası, Birlik Hukukunun Önceliği, Landtova Davası.

In the European Union, eighteen member states have constitutional courts while others don’t have. Constitutional problems are decided by the high courts. This situation, which emerged in the constitutional tradition of the member states, is reflected in the relationship between the constitutional jurisdiction and the EU Court. Although a hierarchy has been adopted in favour of the European Court, in the light of the requirements of Union Law, there is no absolute harmony between national courts and the European Court. There is, therefore, a division of responsibility between the European Court and the national constitutional courts. The Union Law gives member states space to protect their constitutional identities and values. However, this situation is accepted as long as the priority and effectiveness of Union Law are not damaged. The article discusses cooperation regarding preliminary rulings between the national constitutional courts and the European Court of Justice and also disputes regarding constitutional identity, primacy of EU law and fundamental rights between them.

Review of the Validity of EU Acts, Pringle Case, Primacy of EU Law, Landtova Case, Interpretation of EU Law.

GİRİŞ

AB üyesi 28 devletin sadece 18’inin anayasa mahkemesi bulunmaktadır. Diğer 10 devletin bağımsız bir anayasa yargısı bulunmamaktadır. Anayasal sorunlar yüksek ulusal mahkemeler tarafından karara bağlanmaktadır.1 Bu durum 2009’dan itibaren İngiltere’de görev yapan Supreme Court için de geçerlidir. İngiltere’de daha önce Parlamentonun 2. meclisi (Kammer) olarak görev yapan House of Lords, anayasa mahkemesi ve yüksek mahkeme görevi yerine getirmiştir; Fransa’da anayasa yargısı kanunların yürürlüğe girmeden önce denetimini yapan Conseil Constitutionnel tarafından yerine getirilmektedir. 2008’den itibaren Conseil Constitutionnel Conseil d’Etat veya adli yargıda yer alan yüksek mahkemelerin başvurusu üzerine (Cour de Cassation) yürürlüğe giren kanunların sonradan anayasaya uygunluk denetimini yapmaktadır. Diğer AB üyesi devletlerde anayasa mahkemesi fonksiyonu farklı yargı organları tarafından yerine getirilmektedir. Hollanda’da Raad van State ve Hoge Rad’ın da aralarında yer aldığı bir dizi aynı statüye sahip yüksek mahkeme bulunmaktadır. İsveç’te uzman yüksek mahkemeler olarak Högsta domstolen ve yüksek idare mahkemesi olarak Regeringsrätten bulunmaktadır. Bu mahkemelerin yargıçları bağlayıcı olmayacak şekilde norm tasarılarının denetimini yapmak üzere bir heyet oluşturmaktadır. Finlandiya’da yüksek mahkemeler yanısıra (Korkein oikeus ve Korkein hallinto-oikeus) parlamentoda norm tasarıları denetimi yapan bir anayasa komisyonu bulunmaktadır. Yunanistan’da yüksek uzman mahkemeler yanısıra (Symvoulio tis Epikrateias), Elegktiko Syndedrio (Sayıştay) ve Areios Pagos (Yüksek Mahkeme) yüksek uzman mahkeme yargıçlarından oluşan özel bir yüksek mahkeme bulunmaktadır.2

Üye devletler arasında anayasa yargısı geleneğine sahip ülkeler yanısıra Finlandiya ve Hollanda gibi anayasa yargısının ulusal anayasa ile ilişkilendirilmediği ülkeler de bulunmaktadır.3 Üye devletlerin anayasa geleneği bakımından sergiledikleri bu heterojen tablo anayasa yargısı ve AB Divanı arasındaki ilişkiye de doğal olarak yansımaktadır. Bu çerçevede ortaya çıkan sorunlar usul hukuku seviyesinde ve maddi anayasa hukuku seviyesinde mütalâa edilmektedir. Usul hukuku seviyesinde ulusal anayasa mahkemeleri AB Divanı arasında ortaya çıkan sorunlar önkarar prosedürü çerçevesinde işbirliği içinde çözülebilmesine karşılık, üye devletlerin anayasal kimliği, birlik hukukunun önceliği ve temel hakların korunması gibi maddi anayasa hukuku çerçevesinde doğan sorunlar gerilime yol açmaktadır.

I. ULUSAL MAHKEMELER VE AB DİVANI ARASINDAKİ KOOPERASYON (İŞBİRLİĞİ) İLİŞKİSİ

AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 267. maddesinde yeralan önkarar prosedürü ile ulusal mahkemeler ve AB Divanı arasında bir diyalog ve yapıcı bir işbirliği kabul edilmiştir. Bu prosedür hernekadar Birlik hukukunun gereklilikleri ışığında belli bir hiyerarşi öngörse de mahkemeler arasında karşılıklı işbirliğinin ve sorumlulukların paylaşımının tescilini yapmıştır. Birlik hukuku iki durumda başvuru mükellefiyetini kabul etmiştir. Bunlardan birincisi kararlarına karşı kanun yolları bulunmayan ulusal mahkemeler için söz konusu 267. madde, 1. fıkra, a-bendinde öngörülen AB Hukukunun yorumu için AB Divanına önkarar başvuru mükellefiyetidir. Diğeri ise ulusal mahkemelerin ulusal yargı sistemindeki statüsünden bağımsız olarak AB sekunder hukukunun tereddüt durumunda geçerlilik denetimi için Divana başvuru mükellefiyetidir.