Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunda Faillik Sorunu

The Problem of Perpetration Related to the Offense of Bounced Check

Burcu ERTEM, Uğur ERSOY

Mevcut çalışmada 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunan, karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçunda faillik sorunu incelenmiştir. Yükümlülük suçu olarak nitelendirdiğimiz karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçunda faillik alanı belli bir niteliği taşıyan kişiler ile sınırlandırılmıştır. Bu kapsamda söz konusu suç tipinde özgü faillik niteliğinin dayanağını oluşturan yükümlülük ihlalinin kaynağının ne olduğu, yükümlülüğün başlangıç anının ne zaman olacağı, karşılıksızdır işleminin yapılmasının hukuki niteliğinin ne olduğu gibi önemli sorulara cevap aranmıştır. Ayrıca bu suç tipinde faillik sorunu gösterdiği özellikler nedeniyle gerçek kişi ve tüzel kişi çek hesabı sahipleri bakımından ayrı ayrı ele alınmış, Yargıtay’ın yeni tarihli kararları üzerinden de tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Çek, Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu, Karşılıksızdır İşlemi, Özgü Suç, Yükümlülük Suçu.

This essay deals with the problem of perpetration related to the offense of bounced check which had been regulated under the Art. 5 of Check Law numbered 5941. In the offense of bounced check which we consider as a crime of duty, the perpetration is limited to those with certain qualifications. In this context, essential questions such as the origin of the breach of duty, the start of the duty, and the legal characteristic of the bounced check were examined. In addition, given that this offense has special characteristics, the problem of perpetration has been dealt with separately both for the real person and legal person check account holders, and the recent decisions of the Court of Cassation have also been examined and evaluated.

Check, The Offense of the Bounced Check, Bouncing Check, Special Offense, Duty Offense.

GİRİŞ

Çek özellikle ticari hayatta önemini koruyan gerek gerçek kişiler gerek tüzel kişiler tarafından kullanılabilen bir ödeme vasıtasıdır. Hukuki niteliği itibariyle bir kıymetli evrak türü olan çek, vasıflı bir havale olarak kabul edilmektedir.1

Çekin kıymetli evrak olarak bir ödeme vasıtası oluşu karşısında, düzenlenen bir çekin karşılığının bulunmaması halinin cezaya layık bir eylem olup olmadığı uzunca süredir tartışıla gelen bir konu olmuştur. Bu tartışmaların temelinde şüphesiz çekin hukuki niteliği ve çekin tabi tutulduğu hukuki rejim yatmaktadır (AY md. 38/6). Türk hukuku yönünden Anayasa Mahkemesi’nin2 müstakar içtihatları dikkate alındığında, söz konusu tartışma teorik açıdan her daim güncelliğini korusa da şu an itibariyle pratik önemini yitirmiş bulunmaktadır.

Türk Hukuku’nda çek, uzunca bir süre genel kanun niteliğinde olan 1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde ele alınmıştır. Bu dönem süresince karşılıksız çek düzenleme eylemi, TBMM’nin 17.01.1929 tarih ve 471 sayılı yorum kararı kapsamında, 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen dolandırıcılık suçunun şartlarını karşıladığı nispetle cezayı müstelzim bir fiil olarak değerlendirilmiştir.3 Daha sonra ise ticari hayattaki önemine binaen 19.3.1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun’un ihdası ile özel kanun hükümlerine tabi kılınmıştır. Söz konusu Kanun’un yürürlüğe girişi ceza hukuku yönünden de önem arz etmektedir, zira anılan Kanun’un 16. maddesi ile ilk defa karşılıksız çek keşide etme suçu ihdas edilmiş ve böylelikle o güne kadar dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmaması (çekin unsurları, aldatma kastı, hile vb.) nedeniyle cezalandırma boşluğu olan hallerde bile karşılıksız çek cezalandırılabilir hale gelmiştir.4