Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazının Silahların Eşitliği İlkesi Kapsamında İncelenmesi

The Analysis of the Objection of the Chief Public Prosecutor of the Court of Cassation Within the Framework of the Principle of Equality of Arms

Hüseyin TURAN

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Üçüncü Kısmının Olağanüstü Kanun Yolları başlıklı Birinci Bölümünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi düzenlenmiştir. CMK’nın 308. maddesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına, özellikle de sanık lehine verilenlere yönelik itirazın, yargılamanın diğer tarafı olan sanığa tebliğ edileceğine dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine, gerek ceza dairesince gerekse Ceza Genel Kurulu tarafından, daha önce sanık lehine verilen kararın nihai olarak sanık aleyhine değiştirilerek sonuçlandırılmasından sanığın bilgisi olmayacaktır. Böyle bir durumda ise adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin zedelenmesi ihtimali ortaya çıkacaktır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine, Yargıtay Dairesinin daha önce sanık lehine verdiği bozma kararının sanık aleyhine değiştirilerek yargılamanın sonlandırılmasını konu alan bir başvuruda, bu itirazın sanığa tebliğ edilmeden karar verilmesini, adil yargılanma hakkı bağlamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine aykırı bulmuş ve hak ihlaline karar vermiştir. Bu çalışmada; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının sanığa tebliğ edilmemesi hususu Anayasa Mahkemesinin kararı çerçevesinde ele alınmıştır. Bundan önce konuyla ilgili olduğu ölçüde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı hakkında genel bilgiler verilecek, itirazın konusu, itiraz merci ve inceleme şekli ile itiraz sonucunda verilen karar üzerinde durulacaktır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazı, İtirazın Sanığa Tebliği, Silahların Eşitliği İlkesi, Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru.

The power of objection of the Chief Prosecutor of the Court of Cassation is regulated under the first chapter titled as extraordinary remedies of the third part of the Criminal Procedure Law No. 5271. In Article 308 of the Criminal Procedure Law, there is no explicit regulation regarding the communication of the objection made by the Chief Public Prosecutor of the Court of Cassation against the decision -especially decisions in favor of the accused- of one of the penal chambers of the Court of Cassation to the defendant, namely other party of the trial. In cases where the decision is finalized by either the penal chamber or the General Assembly of Penal Chambers upon the objection of the Chief Public Prosecutor of the Court of Cassation, the previous decision in favor of the defendant has been changed, however the defendant does not have an information about the change in this decision. In such a case, the requirements of the principle of equality of arms are not met. In an application regarding the amendment of the reversal decision of the penal chamber upon the objection of the Chief Public Prosecutor of the Court of Cassation, which had previously been given in favor of the accused, the Constitutional Court has found that rendering the decision before the objection was communicated to the defendant violated the principles of equality of arms and adversary proceedings in the context of right to a fair trial. In this study; non-communication of the objection letter of the Chief Public Prosecutor of the Court of Cassation to the accused is reviewed within the framework of the decision of the Constitutional Court. Prior to this, general information about the objection of the Chief Public Prosecutor of the Court of Cassation will be given and then the subject of the objection, the objection authority, examination method and the decision rendered as a result of the objection will be emphasized.

Objection of the Chief Prosecutor of the Court of Cassation, Communication of the Objection to the Accused, The Principle of Equality of Arms, The Constitutional Court, Individual Application.

Giriş

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), kanun yollarını olağan ve olağanüstü olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Olağan kanun yolları kural, olağanüstü olan kanun yolları ise istisnai nitelik taşır.1 Bu kapsamda CMK’da, temyiz inceleme mercii olan Yargıtay ceza dairelerinden birisinin verdiği kararlara karşı sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına itiraz yetkisi tanınmıştır.2 Bu itiraz, kanun sistematiğine göre olağanüstü kanun yolları içerisinde yer alır.3 Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına göre de bu kanun yolu, olağanüstü bir kanun yoludur.4 Kanun’un Üçüncü Kısmının başlığı “Olağanüstü Kanun Yolları”dır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı dışında kanun yararına bozma (CMK md.309, 310) ve yargılamanın yenilenmesi (CMK md.311) olağanüstü kanun yolları arasında yer almıştır.

Anayasa Mahkemesine (AYM) yapılacak bireysel başvurularda, ihlal iddiaları ile ilgili mevzuatta erişilebilir, elverişli ve yeterli bir kanun yolu ya da idari bir başvuru yolu bulunmakta ise başvurudan önce bu yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir. Var olan hukuki yol tüketilmeden yapılacak bir başvuru, kabul edilebilirlik şartlarını karşılamadığı gerekçesiyle reddedilir.5 AYM, tüketilmesi gereken olağan kanun yollarını itiraz, istinaf ve temyiz kanun yolları olarak kabul etmektedir. Zira ceza muhakemesinde, olağan kanun yolları itiraz, istinaf ve temyiz olarak kabul edilmiş, AYM de buna bağlı kalmıştır. AYM, Yargıtay Başsavcısının itirazını, CMK’daki düzenlemeyi dikkate alarak olağanüstü bir kanun yolu olarak gördüğü için tüketilmesi zorunlu bir kanun yolu olarak kabul etmemektedir.6

Anılan kanun yolunun düzenlendiği CMK’nın 308. maddesinde, itirazın süresi, usulü ve mercii ile itirazın inceleme şekli açıkça belirtilmiştir. Her ne kadar CMK’da bu kanun yolu, itiraz olarak ifade edilmişse de Kanun’un 267. maddesi ve devamında düzenlenen olağan kanun yolları içerisindeki itirazdan süre, yetki, konu ve itiraz mercii bakımından farklılık arz eder.7 Şöyle ki, CMK’nın 267. maddesindeki itiraz, ilk derece mahkemelerince verilen ara kararlara karşı öngörülmüş bir kanun yoludur. Başka bir ifadeyle olağan itiraz, Kanun’da gösterilmek şartıyla bir ilk derece mahkemesinin verdiği ara karara karşı diğer bir derece mahkemesine karşı ileri sürülebilen bir yoldur.8 Ayrıca itiraz süresinde de farklılık bulunmaktadır. İtiraz, karar tefhim edilmişse bu tarihten, aksi durumda kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. Buna karşılık az önce de belirtildiği üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, ancak Yargıtay ceza daireleri tarafından sanık lehine verilen kararlara karşı tebliğden itibaren 30 gün içinde yapılabilmektedir.9 Yine iki kanun yolu arasında itiraz hakkına sahip süjeler açısından da farklılıklar bulunmaktadır. CMK’nın 267. maddesindeki itiraz kanun yoluna başvuru hakkı olanların kapsamı daha genişken (CMK md.260), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında ise bu yetki oldukça sınırlı tutulmuştur.