Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat Konusunda Yapılan Düzenlemenin, 1982 Anayasası ve 
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 
Açısından Değerlendirilmesi

Suat ŞİMŞEK

2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 38’inci maddesi, kamu idareleri tarafından kamulaştırmasız el atılan taşınmazların mülkiyetinin, belirli şartların gerçekleşmesi halinde, bedel ödenmeksizin kamu idaresine geçmesini öngörmekteydi. Bu madde, 2003 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Ancak iptal kararından sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu bir karar nedeniyle, 38’inci madde, iptal kararından sonra dahi uygulanmaktaydı. Bu durum ise, özel mülkiyette bulunan taşınmazların bedel ödenmeksizin kamu idarelerinin mülkiyetine geçmesine ve netice itibarıyla kişilerin haklarının ihlal edilmesine neden olmaktaydı. Bu sorunu çözebilmek için 2010 yılında çıkarılan 5999 sayılı Kanunla, Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici 6’ncı maddeyle, 38’inci maddenin uygulanması sonucu bedelsiz olarak kamu idarelerinin mülkiyetine geçen taşınmazların maliklerine tazminat hakkı tanınmıştır. Bu çalışmamızda geçici 6’ncı maddeyle getirilen düzenlemenin, Anayasamıza ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olup olmadığı incelenecektir.

Kamulaştırma, Kamulaştırmasız El Atma, Dolaylı Kamulaştırma, Mülkiyet Hakk , AİHS.

I. GİRİŞ

Kamu idarelerinin kamu hizmetlerinin yürütülmesi için ihtiyaç duydukları taşınmazlar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında kamulaştırılarak kamu idarelerinin mülkiyetine geçirilmektedir. Buna karşılık, bazı durumlarda Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri kamu yararının gerektirdiği bazı durumlarda, özel mülkiyete konu olan taşınmazları kamulaştırma işlemini tamamlamadan veya hiçbir kamulaştırma işlemi yapmadan kamu hizmetine tahsis edebilmektedir. Kamulaştırmasız el atma veya bedelsiz kamulaştırma olarak adlandırılan bu durum, idare tarafından, kamulaştırma işlemi tamamlanmadan veya hiçbir suretle kamulaştırma işlemi yapılmadan kişinin malına el konulması ve o mal üzerinde malikin gereği gibi tasarrufta bulunmasının önlemesi şeklinde cereyan etmektedir.

Ancak bu taşınmazların kamu idareleri tarafından kullanılmasına rağmen, tapuda şahıslar adına kayıtlı olmasının (bir başka ifadeyle, kamu idaresi adına tescilli olmamasının) ortaya çıkardığı pratik zorunluluklar nedeniyle, ülkemizde zaman zaman çıkarılan kanunlar ile, kamulaştırma yapılmaksızın el konulan taşınmazların mülkiyetlerinin kamu idaresine geçmesi öngörülmüştür. İlk olarak, 1961 yılında kabul edilen Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun ile başlayan bu uygulama 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 38’inci maddesi ile devam etmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 38’inci madde, kamu idareleri tarafından kamulaştırmasız el atılan taşınmazların mülkiyetinin, belirli şartların gerçekleşmesi halinde, bedel ödenmeksizin kamu idaresine geçmesini öngörmekteydi. 38’inci maddeye göre, idarenin el koyarak taşınmazı kamu hizmetine özgülemesi ve bir tesis yaptırması eyleminin üzerinden yirmi yıl geçmiş ise, artık sahibinin tapuda malik olarak görünse bile, her türlü dava hakkı düşmekteydi.

Fakat bu maddenin uygulanması mülkiyet hakkının korunması bakımından önemli sakıncaları da beraberinde getirmektedir. Her ne kadar madde, Anayasa Mahkemesi tarafından 10.04.2003 tarihli ve E: 2002/112, K: 2003/33 sayılı kararla iptal edilmişse de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen 25.05.2005 tarihli ve E: 2005/5-288, K: 2005/352 sayılı karar nedeniyle 38’inci madde, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildikten sonra dahi uygulama alanı bulmuştur. Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararına göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı tarihine kadar 20 yıllık süre dolmuş ise kamu idareleri, maddenin iptalinden sonra da 38’inci maddeye dayanarak cebri tescil davası açabilmektedirler. Bu şekilde, taşınmazın mülkiyetinin bedelsiz olarak kamu idaresine geçmesi ise Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tazminat ödemeye mahkûm edilmesine neden olmaktadır.