Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Güncel Değişiklikler Doğrultusunda
 Konkordato Uygulaması

Implementation of Debt Settlement in Consideration of the
Recent Changes

Volkan ÜNLÜEL

31 Temmuz 2016 tarihli ve 29787 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 669 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnamesi’nin (KHK) dördüncü maddesinde yapılan düzenleme ile sermaye şirketleri ile (anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler) kooperatiflere 2004 sayılı İcra İflas Kanunu hükümleri kapsamında ‘iflas erteleme’ başvurusunda bulunmalarına yasaklama getirilmiş, bu yönde yapılacak başvuruların ise yetkili ve görevli ticaret mahkemeleri tarafından reddedileceği ifade edilmiştir. Yapılan düzenleme ile başta bankalar olmak üzere finans kuruluşlarından iş dünyasına yöneltilen ‘iflas ertelemenin iş adamlarınca art niyetli şekilde kullandığına’ yönündeki ithamlar engellenmeye çalışılarak, söz konusu müessesenin kötüye kullanılmasına yönelik muhtemel başvuruların bu sayede önüne geçilmesi hedeflenmiştir.

2018/Şubat ayında çıkarılan yeni bir Kanun ile Ticaret Kanununda yer verilen ‘iflas erteleme’ müessesesi tamamen kaldırılmış yerine İcra İflas Kanunu’nda düzenlenen ancak uygulamada çok fazla başvurulmayan ‘Konkordato’ müessesesi getirilmiştir. Yapılan mevzuat düzenlemesi ile mahkemeler tarafından mali yapıları bozulmuş şirketlere yönelik yeteri kadar inceleme yapılmaksızın verilen iflas erteleme kararlarının şirket alacaklıları ve piyasadaki diğer ekonomik aktörler üzerindeki olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır.

Bu çalışmanın amacı, iflas ertelemeden de bahsetmek suretiyle, son dönemde şirketler tarafından oldukça sık başvurulan uygulamalardan biri olan ‘konkordato’ müessesesini mevzuatta yapılan son değişiklikler çerçevesinde izah edilmesidir.

Ticaret Kanunu, İcra İflas Kanunu, İflas, İflas Erteleme, Konkordato, Geçici Mühlet.

A ban is introduced for ‘suspension of bankruptcy’ application for the equity companies (joint stock, limited and commandite companies with divided shares) and cooperatives, within the compass of the provisions of Enforcement and Bankruptcy Code no 2004, with the arrangements made under the fourth article of State of Emergency Legislative Decree no 669 pronounced in the Official Gazette dated July 31St, 2016 and no 29787 and it is expressed that any application made in that direction would be rejected by the authorized commercial courts. With these arrangements, prevention of the accusation ‘suspension of bankruptcy is being used maliciously by businessmen’ made by financial institutions primarily the banks is targeted and it is aimed to preclude possible applications those might exploit the said institution.

‘Suspension of bankruptcy’ institution which was included in the Commercial Code with a new Law introduced in February 2018 had been completely annulled and ‘debt settlement’ institution which was arranged under the Enforcement and Bankruptcy Code yet is not commonly applied in practice was introduced instead. With the legislative arrangements introduced it is aimed to eliminate negative effects, on the company creditors and other economical actors in the market, of the suspension of bankruptcy decisions taken by the courts without performing adequate perusals in favor of the companies, of which financial structures had been ruined. Purpose of this study is to explain the ‘debt settlement’ institution which is one of the applications rather frequently applied by companies recently within the frame of the recent changes in legislations also by mentioning the suspension of bankruptcy.

Commercial Code, Enforcement and Bankruptcy Code, Bankruptcy, Suspension of Bankruptcy, Debt Settlement, Temporary Delay.

I. Giriş

15 Mart 2018 tarihli ve 30361 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan kanun değişikliği öncesinde, çeşitli sebeplerden ötürü (organizasyon yapısındaki bozukluklar, maliyet artışları, batık yatırımlar, kur artışları vb.) finansal yapılarında bozulmalar yaşayan şirketler tarafından sıklıkla başvurulan yöntemlerin başında iflas erteleme müessesesi gelmekteydi. Ancak, gerek literatürde gerek uygulama safhasında ödeme acziyeti içindeki şirketler tarafından kötüye kullanıldığı yönünde oldukça fazla eleştiriler1 alan bu müessesenin uygulaması, 31.07.2016 tarihinde yayımlanan 669 sayılı OHAL KHK’sıyla askıya alınmış, 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla (7101 sayılı Kanun) da uygulamadan kaldırılmıştır.

7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte olan ‘iflas erteleme’ müessesesine yönelik en temel eleştiriler, şirket alacaklıları (tedarikçiler, bankalar ve diğer finans kuruluşları, işçiler vb.) tarafından dile getirilmektedir. Söz konusu eleştirilerin temelinde; borçlarını ödeme kabiliyetinden yoksun olduğu iddiasıyla şirket yönetim kurulundan veya alacaklılardan herhangi biri tarafından mahkemeye yapılan iflas erteleme başvurusunda, iflas erteleme şartlarını yerine getirildiği kanaatine varılması halinde bu müessesenin şirketlere sağlaması gereken ekonomik korumanın, yargılamanın çok daha önceki safhalarında sağlanması ve bu kararın şirketin borçlarını ödeme kabiliyetinin tespitine yönelik yeteri kadar inceleme yapılmadan verilmesi yatmaktadır.

Ayrıca, Türk yargı sisteminin kronikleşen sorunlarından olan yargılama sürelerinin uzunluğu, iflas erteleme davalarında da sonuçlarını doğurmuş, alacaklıların derdest olan dava süreçleri nedeniyle borçlarını tahsil edememesi ve verilen ihtiyati tedbir kararlarına dayalı olarak bunlara ilişkin takibat yapamaması sebepleriyle alacaklıların ticari ilişkileri de sekteye uğramıştır.

Uygulama safhasında ortaya çıkan bu ve benzeri sıkıntılar, iflas erteleme müessesesinin uygulanabilirliğini ve ekonomik birimler arasındaki güvenilirliğini tehlikeye sokmuş ve piyasadan gelen beklentiler doğrultusunda söz konusu müessesenin uygulaması, çıkarılan OHAL KHK’sı ile öncelikle askıya alınmış akabinde ise yapılan kanun düzenlemesiyle, uygulamadan tamamen kaldırılmıştır.

7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, iflas erteleme müessesesi yerini konkordato2 uygulamasına bırakmıştır. Literatürde birçok tanıma yer verilmekle birlikte, genel hatlarıyla konkordatonun, ekonomik durumu sarsılan borçlunun mali yapısının bozulmasıyla birlikte, alacaklıların alacaklarını belli bir plana göre almaları konusunda kendi aralarında vardıkları ve mahkemece onaylanan anlaşma şeklinde tanımlanması mümkündür. Konkordato uygulamasında esas amaç, mali yapısı bozulan borçlunun ticari itibarının korunması ve bu sayede muhtemel bir iflastan korunmasıdır.

Öte yandan, 7101 sayılı Kanunla birlikte hayata geçirilen değişikliklerin önemli bir bölümünün, iflas dışı konkordatoya ilişkin olması sebebiyle, çalışmamızda iflas içi konkordato uygulamasına değinilmeksizin, sadece iflas dışı konkordato uygulamasından bahsedilecektir.

II. İflasın Ertelenmesi Müessesesi

Çalışmanın bu başlığı altında, iflas ertelemesinde referans teşkil eden mevzuat düzenlemeleri ile söz konusu düzenlemeler ışığında uygulama safhasında icra edilen süreçlerden bahsedilecektir.

7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) ‘İflasın ertelenmesi’ başlıklı 377’nci maddesi hükmü şu şekildedir:

“Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Bu hâlde İİK’nın 179 ilâ 179/b maddeleri uygulanır”.

Kanun hükmünün lafzından da anlaşılacağı üzere, iflas erteleme terminolojik olarak icra iflas hukukuna ait bir kavram olmakla birlikte3 , kapsamını sermaye şirketleri ve kooperatiflerin oluşturması sebebiyle hukuki anlamda tanımına 6102 sayılı TTK’da yer verilmiştir4 . Keza madde içeriğinde 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununa (İİK) yapılan iki ayrı atfın yanı sıra, bu müessesenin uygulamasına yönelik; iflasın ertelenmesi kararının ilanı, iflasın ertelenmesi süresi, iflasın ertelenmesi süresi içinde borçlu şirkete karşı yapılacak takiplerin durumu vb. hususlara ilişkin detaylara İİK’da yer verilmiş olması da bu görüşümüzü destekler mahiyettedir.

İflas erteleme kavramına yönelik bir diğer hukuki tanıma, 7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte olan İİK’nın 179’uncu maddesinde yer verilmiştir. Mezkûr maddenin değişiklik öncesindeki hali şu şekildedir:

“... Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, Şirket veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa, iflasın ertelenmesine karar verir. İyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerinde mahkemeye sunulması zorunludur. Mahkeme gerekli görürse idare ve temsille vazifelendirilmiş kimseleri ve alacaklıları dinleyebilir. İflasın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle sonuçlandırılır.”

Anılan maddede iflas ertelemeye yönelik doğrudan bir tanıma yer verilmemekle birlikte, bu müessesenin işletilme sürecine ve zaruri unsurlarına yer verilerek zımni olarak da olsa bir tanım yapılmıştır.

Mevzuatın haricinde yargı kararları ve literatürde de iflas ertelemeye yönelik birçok tanım bulunmaktadır. Yargıtay tarafından iflasın ertelenmesi, borca batık durumda bulunan sermaye şirketleri (ve kooperatifler) tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan sermaye şirketleri (ve kooperatifler) için öngörülmüş bir hukuki korunma yolu5 şeklinde tanımlanmış iken, literatürde ise söz konusu kavram, şirket aktiflerinin, şirket borçlarını karşılamaya yetmediğinde, şirket mali durumunun iyileşmesinin olası göründüğü hallerde, İİK’da sayılı yönetim ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler (yönetim kurulu) veya bir alacaklının talebi üzerine yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesince belli koşullarda iflas kararı verilmesini önleyen geçici bir hukuki kurum6 olarak tanımlanmıştır.