Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yeni Anayasa Yeni Koşullar Altında 
Yapılmalıdır (I)

Hasan DURSUN

Bu çalışma iki bölüm halinde yayımlanacaktır. Çalışmanın ilk bölümünde, güncel olarak yürütülen yeni anayasa çalışmalarının “kanunilik ” ve “hukukilik ” ilkeleri; ikinci bölümünde ise “meşruiyet ” ilkesi temelinde değerlendirilmesi yapılacaktır. Bu çalışmada ayrıntılı bir şekilde görüleceği üzere, mevcut koşullar altında yapılacak bir anayasa, “kanunilik” ve “hukukilik” ilkelerine uygun olmayacağı gibi “meşruiyet” temeli de bulunmayacaktır. Bu yüzden, anayasa çalışmaları hemen durdurularak yeni koşullar altında ulusal seçime gidilmeli ve seçimden sonra oluşacak parlamento yeni anayasayı hazırlamalıdır.

Kanunilik, Hukukilik, Meşruiyet, Anayasal Meşruiyet, Demokratik Meşruiyet.

I. GİRİŞ

12 Haziran 2012 tarihinde yapılan ulusal seçimden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partilerden üçer milletvekilinin oluşturduğu “Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Uzlaşma Komisyonu” kurulmuş ve Komisyon, anayasa yapım sürecini yönetmek ve anayasa taslak metnini hazırlamakla görevlendirilmiştir. İlk toplantısını 19.10.2011 tarihinde yapan Komisyonun çalışmalarının 2012 yılının sonunda bitirilmesi öngörülmüştür.1 Bu durum üzerine Türkiye’de yoğun bir şekilde tartışma yaşanmaya başlanmış, azınlıkta kalan bazı hukukçular ve aydınlar bu Meclisin yeni bir anayasa yapamayacağını; diğer bir grup ise Meclisin yeni bir anayasa yapmasında hiç bir sakınca bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.

Kanımızca, anayasa yapımına bu şekilde toptancı bir şekilde yaklaşılması bütünüyle hatalıdır. Gerçi, bir siyasetçinin çeşitli kaygılarla, örneğin oy kaygısıyla, anayasa yapımına bu şekilde “pragmatik” (yararcı) bir şekilde yaklaşması anlaşılabilir bir husustur. Ancak, bir hukukçuya ve/veya aydına yakışan husus, bir soruna toptancı bir şekilde yaklaşılması yerine onu çeşitli ölçütler açısından, daha açık bir deyişle, geniş bir bakış açısından değerlendirmek ve ona göre çeşitli çözüm yolları üretmektir. Bu bağlamda, bir hukukçu veya aydın, anayasa yapımı konusuna da “kanunilik”, “hukukilik” ve “meşruiyet” temelinde ayrı ayrı olmak üzere geniş açılı yaklaşmalı ve sorunu bu şekilde irdelemelidir. Biz de konuyu bu şekilde inceleyeceğiz. Ancak, konuyu bu temellerde ayrı ayrı incelemeye geçmeden önce aralarında yakın bir ilişki bulunan “kanunilik”, “hukukilik” ve “meşruiyet” kavramlarını tanımlamak ve aralarındaki farkı ortaya koymak ve onların önemi üzerinde durmak uygun olacaktır.

Türkiye’de genel olarak, gerek uygulamada gerekse öğretide “kanunilik” kavramı ile “hukukilik” kavramı neredeyse özdeş olarak kabul edilmektedir. Hâlbuki bu tutum bütünüyle hatalıdır. Eğer bu tutum hatalı olmasaydı, Anayasanın 138’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka2 uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.” şeklinde bir hükme yer verilmezdi. Bu fıkrada görüldüğü üzere “kanun” ve “hukuk” kavramlarından isabetli bir şekilde ayrı ayrı bahsedilerek onların farklı olduğu vurgulanmıştır.