Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Karşılaştırmalı Hukukta ve Türk 
Hukukunda Terörle Mücadelede 
Kanunlaşma İhtiyacı ve Bu Alandaki Çalışmalar

Ahmet ULUTAŞ


Terörizm, Latince “bilinmeyen ve öngörülemeyen bir tehlike karşısında duyulan aşırı korku, endişe ve dehşet” anlamına gelen “terror” kelimesinden türemiştir. Hukuk devleti esasına dayalı yönetim düzenleri için en büyük tehlikeyi oluşturan terör eylemleri, kişi haklarının ve özgürlüklerinin kullanılması açısından önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Dünya genelinde ve bilhassa Avrupa’da artan terör olaylarının da etkisiyle, mevcut yasal düzenlemelerle bu yeni olguyla baş edilemeyeceği düşüncesi oluşmuştur. Özellikle 1980’lerden itibaren yasa koyucular, bu konuda çeşitli önlemler alma yoluna gitmişlerdir. Bu düzenlemelerin ortak özelliği, örgütlü suçlar için öngörülen cezaların şiddetlendirici nitelikte olmalarıdır. Türk hukukunda ise terörle mücadelede, müstakil kanun usulü tercih edilerek, Terörle Mücadele Kanunu çıkarılmıştır.

Terörizm, Kanunlaşma İhtiyacı, Terörle Mücadele Kanunu, Karşılaştırmalı Hukuk, İnsan Hakları.

Terrorism, in Latin, has derived from word of terror which means “excessive fear, anxiety and horror of an unknown and unforeseeable danger. Terrorist acts which constitute the largest danger for administrations based the rule of law, are considerable threats to the exercise of rights and freedoms. With the impact of increasing terror incidenst at global level and specifically in Europe, it has been considered that it can not be handled this new phenomenon with the current legal framework. In particular since 1980, legislatures have taken some measures on this issue. The common feature of these regulations is that penalties envisaged for organized crime are aggrative. In Turkish law, Counterterrorism law has been enacted by adopting the special law method in countering terrorism.

Terrorism, Necessity of Codification, Counter-Terrorism Law, Comparative Law, Human Rights.

I. GENEL OLARAK TERÖRİZM KAVRAMININ 
TARİHÇESİ VE GÜNÜMÜZDE TERÖR KAVRAMI

Terörizm, Latince "bilinmeyen ve öngörülemeyen bir tehlike karşısında duyulan aşırı korku, endişe ve dehşet" anlamına gelen "terror" kelimesinden türemiştir. 1789 Fransız İhtilalini izleyen 1793 Konvansiyon döneminde Jakoben yönetimce uygulanan sistematik şiddet politikası, "terörizm" kavramının doğmasına yol açmıştır. Buna karşılık, XIX. Yüzyıl boyunca yaşanan siyasi gelişmeler sonucunda terörizm, sadece devlet tarafından vatandaşlara karşı uygulanan şiddeti değil; bireyler ya da siyasi gruplar tarafından devlete karşı uygulanan şiddeti de ifade eden bir anlam kazanmıştır. Bu kavrama ilişkin terminoloji görece yeni olmakla birlikte, terör eylemlerinin tarihi, nerdeyse insanlık kadar eskidir. Tarihteki terör örgütlerine ilişkin olarak Zelotes'ler, Haşaşinler ve Thug tarikatı gibi örnekler verilmektedir. Keza, Borgia'lar döneminde İtalya'da, Cromwell döneminde İngiltere’de ve devrim sırasında Rusya'da gerçekleştirilen sistematik şiddet uygulamaları, devlet terörünün tarihi örnekleri sayılmaktadır. Esas itibarıyla çağdaş terörizmin, geçmişin siyasi şiddet uygulamalarının günümüz şartlarına ve olanaklarına uyarlanmış bir görünümünden başka bir şey olmadığı da belirtilmektedir. Bununla beraber, iletişim ve silah teknolojilerinde gerçekleşen yenilikler, terörizmin boyutunu öngörülemeyen bir düzeye taşımıştır.1

Hukuk devleti esasına dayalı yönetim düzenleri için en büyük tehlikeyi oluşturan terör eylemleri, kişi haklarının ve özgürlüklerinin kullanılması açısından bir tehdit oluşturmakta ve ayrıca, toplumun sosyal ve ekonomik bakımdan gelişmesini engellemektedir. İnsan onuruna ve buna bağlı olarak insan haklarına ve özgürlüklerine saygı, bireyin haklarının ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, hukuk devletinin temel prensiplerini oluşturmaktadır. Yaşama hakkı, insan vücudunun dokunulmazlığı ve saygınlığı hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı ve aynı zamanda düşünce özgürlüğü, düşünceyi özgürce açıklama ve özgürce bilgilendirilme hakkı, hukuk devleti esasına dayalı yönetim düzeninin temelini oluşturan haklardır. Terör eylemleri, bu hakların kullanılmasını tehlikeye sokmakta; hukuk devleti esasına dayalı toplum düzeninin bozulmasını, bireysel hakların ve demokratik düzenin dayanağını oluşturan temel prensiplerin ihlalini sonuçlamaktadır. Bu eylemler, halkın korku ve paniğe kapılmasına, toplumdaki siyasi, ekonomik ve sosyal yapıların zarar görmesine sebebiyet vermektedir.

Terör eylemleri cümlesinden olarak; bir örgüt faaliyeti çerçevesinde başta öldürme ve yaralama olmak üzere, tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kişinin çeşitli haklarının ve özgürlüklerinin kullanmasının engellenmesi, kişilere ve özellikle kamuya ait malvarlıklarına zarar verme gibi suçlar sistemli olarak işlenmektedir. Bu suçların işlenmesi suretiyle, suç mağdurları ve bunların yakınları büyük bir eleme sevk edilmekte, bu insanların geleceğe yönelik bütün planları altüst edilmekte ve insanları hayata bağlayan temel unsurlar -adeta- yok edilmektedir. Terör eylemlerine maruz kalan kişiler, maddi ve manevi bakımdan büyük zararlar görmekte ve hatta hayatlarını kaybetmektedir.