Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kadının Şiddet Nedeniyle Uğradığı Zararların Tazmini ve Nafaka*

Compensation of the Damages for Violance Against
Woman and Alimony

Emel BADUR

Kadına yönelik şiddet, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranışı içerecek genişlikte tanımlanmıştır. Zararın doğması kadına yönelik şiddetin zorunlu unsuru olmamakla birlikte; muhtemel sonuçlarından birisidir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi veya başlamış olması durumunda en kısa sürede ve etkin şekilde durdurulması ne kadar önemliyse, kadının bu nedenle uğradığı zararların tazmin edilmesi de bir o kadar önemlidir.

Türk Hukuku’nda kadına yönelik şiddet mağdurunun, uğradığı (başta maddi ve manevi zararlar olmak üzere) zararların tazmin edilmesi için birden fazla normatif dayanak vardır. Kadına şiddet uygulayan kişinin nişanlısı veya eşi olması durumunda, nişanın bozulması veya boşanma nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen tazminat hükümlerine başvurulabileceği gibi; her zaman için haksız fiil hükümlerine dayanılarak zararın tazmininin talep edilmesi de mümkündür. İstanbul Sözleşmesi’nin 30. maddesinde taraf devletlere, mağdurların bu Sözleşme’de belirlenen herhangi bir suç nedeniyle faillerden tazminat talep etme hakkına sahip olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri almaları yükümlülüğü getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrası gereğince zararın fail, sigorta şirketi veya finansmanı devletçe sağlanan sağlık ve sosyal sigorta hükümlerince karşılanmaması halinde, ciddi bedensel yaralanma veya sağlık bozukluğuna uğrayanlara yeterli Devlet tazminatı sağlanacağı da kayıt altına alınmıştır.

Ayrıca 6284 sayılı Kanun’un 5/4. maddesi uyarınca şiddet uygulayanın, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan ya da geçimine katkıda bulunan kişi olması halinde ve TMK hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hakimin, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmetmesi mümkündür.

Kadına Yönelik Şiddet, Zarar, Tazminat, Nafaka.

Violence against woman is described in the Code No. 6284 on the Protection of Family and Prevention of Violence Against Women as a gender-related discrimination applied to women just because they are women and all sorts of attitudes and conducts that would violate women’s human rights. While the emergence of damage is not a compulsory element of violence against women, it is still one of the probable consequences. As much as the prevention of violence against women, if it had already started, its efficient cessations are important, the remedy of damages for women suffer is equally important.

In Turkish Law, there are more than one normative bases to compensate material and moral damage to the victim of violence against women suffered. If the party that applies violence is a husband or fiancé, the remedial provisions are foreseen in the Turkish Civil Code in case of divorce or end of engagement, it is always possible to demand compensation of the loss based on tortious act.

According to Article 30 of the Istanbul Convention states that are parties to the convention shall take the necessary legislative or other measures to ensure that victims have right to claim compensation from perpetrators for any of the offences established in accordance with the Convention. According to the second paragraph of the same article, adequate state compensation shall be awarded to those who have sustained serious bodily injury or impairment of health, to the extent that the damage is not covered by other sources such as the perpetrator, insurance or State-funded health and social provisions.

Moreover, according to Article 5/4 of the same Code, in case the perpetrator of violence is also the one who provides or supports family finances, and in case there was no decision for alimony according to Turkish Civil Code, the judge has the right to designate alimony considering the living standard of the victim of violence, even if alimony was not demanded.

Violence Against Woman, Damage, Compensation, Alimony.

GİRİŞ

Kadına yönelik şiddet, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranışı içerecek genişlikte tanımlanmıştır.1 Zararın doğması kadına yönelik şiddetin zorunlu unsuru olmamakla birlikte; muhtemel sonuçlarından birisidir.

Bu belirleme, İstanbul’da imzalandığı için kısaca “İstanbul Sözleşmesi” olarak da anılan Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olarak usulüne uygun şekilde yürürlüğe koymuş olduğu Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 3/a maddesinde kadına yönelik şiddet terimine ilişkin olarak, “... kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek olan ...” ifadesiyle yapılan tanımla da ortaya koyulmuştur.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi veya başlamış olması durumunda en kısa sürede ve etkin şekilde durdurulması ne kadar önemliyse, kadının bu nedenle uğradığı zararların tazmin edilmesi de bir o kadar önemlidir. Zira bu zararların tazmin edilmemesi halinde, kadının malvarlığında meydana gelen azalmanın, onu yeni şiddet uygulamalarına açık hale getireceğinin söylenmesi zor olmayacaktır. Özellikle şiddet mağduru kadının, ekonomik açıdan şiddet uygulayana bağlı/bağımlı olması durumunda; şiddet, şiddet nedeniyle uğranılan zarar ve ekonomik bağımlılık döngüsünün kırılması daha da önem kazanacaktır.

Türk Hukuku’nda kadına yönelik şiddet mağdurunun, başta maddi ve manevi zarar olmak üzere (doğrudan veya dolaylı zarar vb. zarar türlerini de içerecek genişlikte) uğradığı zararların tazmin edilmesi için birden fazla normatif dayanak vardır. Bu dayanakların incelenmesi amacını güden çalışma, öncelikle kadının şiddet nedeniyle uğradığı zararların açıklandığı bölümle başlayacaktır.

Kadına şiddet uygulayan kişinin nişanlısı veya eşi olması durumunda, nişanın bozulması veya boşanma nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) düzenlenen tazminat hükümlerine başvurulabilir. Kadına yönelik şiddetin zina veya hayata kast teşkil etmesi koşuluyla, boşanma nedeniyle yasal mal rejiminin tasfiyesi sırasında, TMK’nın 236/2. maddesinin uygulanması suretiyle, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının azaltılması da gündeme gelebilecektir. Makalenin ikinci bölümünü, kadının şiddet nedeniyle uğradığı zararların TMK hükümlerine göre tazmin edilmesi oluşturacaktır.

Kadının şiddet nedeniyle uğradığı zararların, her zaman için Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) yer alan haksız fiil hükümlerine dayanılarak tazmin edilmesi de mümkündür. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nin 30/2. maddesi gereğince, kadına yönelik şiddet mağdurunun ciddi bedensel yaralanma veya sağlığının bozulması nedeniyle doğan zararının; fail veya sigorta şirketi tarafından ya da finansmanı devletçe sağlanan sağlık ve sosyal sigorta hükümlerince karşılanmaması halinde, zarara uğrayanlara yeterli Devlet tazminatı sağlanacağına ilişkin hüküm de kadına yönelik şiddet nedeniyle doğan zararların tazminine dair bir diğer dayanağı teşkil etmektedir. Kadının şiddet nedeniyle uğradığı zararların TBK ve İstanbul Sözleşmesi hükümlerine dayanılarak tazmin edilmesi, sırasıyla makalenin üçüncü ve dördüncü bölümlerini oluşturacaklardır. Beşinci bölümde yukarıda açıklanan tazminat talebi dayanaklarına göre, zamanaşımı meselesine değinilecektir.

Çalışmanın son bölümü ise şiddet mağduru kadının nafaka taleplerine ayrılmıştır. Kadının TMK’da düzenlenen nafakalara ilişkin taleplerinin yanı sıra 6284 sayılı Kanun uyarınca da nafaka talebinde bulunması mümkündür. Hatta Kanun’un 5/4. maddesi uyarınca şiddet uygulayanın, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan ya da geçimine katkıda bulunan kişi olması halinde ve TMK hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hakimin, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.

I. KADININ ŞİDDET NEDENİYLE UĞRADIĞI ZARARLAR

Kadının şiddet nedeniyle uğradığı zarardan söz edilebilmesi için, ortada kadına yönelik şiddet, zarar ve şiddetle zarar arasında nedensellik bağının bulunması gerekir. Şiddet eyleminin kendisi, hukuka aykırılık unsurunu bizzat bünyesinde ihtiva etmektedir. Yasa koyucu tarafından 6284 sayılı Kanun’un 2/1/d bendinde yapılan şiddet tanımında, şiddet uygulayanın kusurlu hareket etmesi, şiddetin zorunlu bir unsuru olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte; şiddet olarak nitelenebilecek hareketlerde bulunan failin -kural olarak- kusurlu olduğunun söylenmesi yanlış olmayacaktır.

Şiddet mağduru, 6284 sayılı Kanun’un 2/1/e bendinde şiddete doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişilerin yanı sıra şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişileri de kapsayacak genişlikte tanımlanmıştır. Bu tanımla bağlı kalındığında, 6284 sayılı Kanun’un uygulama alanı açısından, henüz şiddete uğramamış kadınların da sadece şiddete uğrama tehlikesi nedeniyle şiddet mağduru olarak nitelenebilmesi mümkün olsa da kadının şiddet nedeniyle uğradığı zararlardan söz edilebilmesi için şiddetin gerçekleşmiş ve zararın doğmuş olması zorunludur.

Kadının şiddet nedeniyle uğraması muhtemel olan zararların başında, maddi ve manevi zararlar gelir. Bu zarar türlerinin ortaya çıkmasıyla; şiddetin fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddet niteliğini taşıması arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. Örneğin maruz kaldığı fiziksel şiddet sonrasında tedavi gören ve kazanç kaybına uğrayan kadın, maddi zarar kapsamında bu zararlarının tazmin edilmesini talep edebileceği gibi; aynı şiddet eylemi nedeniyle çektiği elem ve kederin sonucunda manevi tazminat talebinde de bulunabilir. Benzer şekilde psikolojik şiddete maruz kalan bir kadının, bu şiddet nedeniyle gördüğü psikiyatrik tedavinin masrafları maddi zarar, yaşadığı manevi yıpranma manevi zarar teşkil edecektir.

Yukarıdaki verilen iki örnek de kadının uğradığı şahıs varlığı zararlarına ilişkin olmakla birlikte, kadının şiddet nedeniyle malvarlığı zararına uğraması da mümkündür. Şiddetin kadının şahıs varlığına yöneldiği dikkate alındığında, şiddet nedeniyle ortaya şahıs varlığı zararının çıkması daha muhtemel olmakla birlikte, fiziksel şiddet nedeniyle kadının gözlüğünün kırılması, kıyafetlerinin yakılması, telefonunun kırılması vb. durumlarda ortaya malvarlığı zararı da çıkacaktır.

Şiddet nedeniyle uğranılan doğrudan zararların tazmini talep olunabileceği gibi, dolaylı zararların tazmini de şiddet uygulayandan talep olunabilir. Şiddet eyleminin doğrudan doğruya ortaya çıkardığı zararlar doğrudan zarar; eylemin dolaylı sonucu olan zararlar ise dolaylı zarar olarak kabul olunur. Örneğin uğradığı şiddet sonucunda eve kapatılan ve evden çıkmasına izin verilmeyen kadının yatıramadığı elektrik faturasını faiziyle ödemesi ve elektrik işletmesi tarafından kesilen elektrik aboneliğini yeniden başlatması için yaptığı masraflar dolaylı zarar olarak kabul edilebilir.

Son olarak kadına yönelik şiddet nedeniyle ortaya çıkan yansıma yoluyla zararların da şiddet uygulayandan tazmin edilmesi gündeme gelebilir. En genel ifadesiyle yansıma yoluyla zarar, eylemin yöneldiği kişi dışında kalanların -eylemin muhatabı olmadıkları halde- uğradıkları zarar olarak tanımlanabilir.2 TBK’nın 53. maddesinde ölüm halinde destekten yoksun kalma nedeniyle uğranılan kayıplar ve 56/2. maddesinde ağır bedensel zarar veya ölüm halinde manevi zarar açısından yansıma yoluyla zararın tazmini kabul edilmiştir.

Yansıma yoluyla zararın niteliği itibariyle, bu zarara ilişkin tazminat istemi şiddet mağduru kadın tarafından değil; onun yakınları tarafından (şiddet mağdurunun ölümü halinde onun destek oldukları vb.) ileri sürülebilir. Bununla birlikte eşi tarafından hem kendisinin hem de annesinin fiziksel şiddete maruz bırakıldığı bir örnekte; kadın, kendisinin uğradığı zararların yanı sıra annesinde ağır bedensel zarar meydana gelmesi halinde, bu bedensel zararın kendisinde yansıma yoluyla yarattığı manevi zararının tazmini talebinde de bulunabilecektir.

II. TÜRK MEDENİ KANUNU UYARINCA TAZMİN

Şiddet mağduru kadının TMK hükümleri uyarınca tazminat talebinde bulunabilmesinin temel dayanağını kişiliğin korunmasına ilişkin düzenlemeler oluşturur. TMK’nın 25/3. maddesinde kişilik hakkına yönelik saldırı nedeniyle zarar gören kişinin, maddi ve manevi zararına ilişkin tazminat talebinde bulanabileceği kaleme alınmıştır. Aynı madde gereğince böyle bir saldırı nedeniyle elde edilmiş olan kazancın da vekaletsiz iş görme hükümlerine göre şiddet mağduru kadına verilmesine hükmedilebilir.

Kişilik haklarına saldırı nedeniyle elde edilen kazancın iadesine dair düzenlemenin temel amacı, yasa koyucunun maddi (ve hatta manevi) tazminatın kişilik haklarını korumadaki yetersizliğine çare bulma çabasıdır. Örneğin tanınmış bir kadın sanatçı olan eski eşi hakkında yazarın yayınladığı ve aile mahremiyetini gözler önüne seren, hatta kişisel aşağılama ve hakaretler de içeren (kadına yönelik psikolojik şiddet niteliği taşıyan) kitaptan elde edilen kazancın, şiddet mağduru kadına verilmesinin gündeme gelmesi mümkündür. Böyle bir durumda, yapılan yayın nedeniyle, şiddet mağduru kadın kazanç kaybına uğramıyorsa; maddi zararının tazminini talep edemeyecektir. Buna karşılık yayın nedeniyle uğradığı manevi zararın yanı sıra, şiddet uygulayan yazarın kitap nedeniyle elde ettiği kazancın kendisine verilmesi talebinde bulunabilecektir.

TMK’nın kadına yönelik şiddet nedeniyle talep edilebilecek tazminata kaynak teşkil eden diğer bir düzenlemesi nişanın bozulmasına ilişkin hükümlerde bulunur. TMK’nın 120. maddesinde nişanın bozulmasına dair maddi; 121. maddesinde ise manevi zararların tazminine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Her iki maddede de ortak olan nokta, nişanın bozulmasına kusuruyla sebep olan tarafın, diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmesine ilişkindir. Kadına yönelik şiddet eylemini gerçekleştiren kişi nişanlısıysa ve bu eylemin sonucunda nişan bozuluyorsa, kadının nişanın bozulması nedeniyle uğradığı zararların TMK’nın 120 ve 121. maddelerine dayanılarak tazmin edilmesi söz konusu olacaktır.

TMK’nın 174/1. maddesinde mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu eşin, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat talebinde bulunabileceği kaleme alınmıştır. Kadına yönelik şiddetin evlilik içinde eşi tarafından gerçekleştirilmesi ve bu eylemin aynı zamanda boşanma sebebini oluşturması durumunda, şiddet mağduru kadının tazminat istemini TMK’nın 174. maddesine dayandırması mümkündür.

Son olarak yasa koyucu tarafından bir tazminat hükmü olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte, psikolojik şiddet kapsamında değerlendirilebilecek zina ve fiziksel şiddetin şüpheye yer bırakmayan örneklerinden olan hayata kasta dayanan boşanmalara ilişkin mal rejimin tasfiyesine bağlanan bir sonuca da değinmek yerinde olacaktır. Kadına yönelik şiddetin zina veya hayata kast teşkil etmesi koşuluyla, boşanma nedeniyle yasal mal rejiminin tasfiyesi sırasında, TMK’nın 236/2. maddesinin uygulanması suretiyle, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının azaltılması veya tamamen kaldırılması gündeme gelebilecektir.3 Yasa koyucu zina veya hayata kast nedeniyle bulunulabilecek tazminat taleplerinin yanı sıra kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının azaltılması veya kaldırılması konusunda hakime takdir yetkisi tanımak suretiyle, bu şiddet eylemlerini yaptırımlandırmak yoluna gitmiştir.