Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Eser Sahibinin Eserin Yeniden 
Satışından Pay Alma Hakkı

The Droit de Suite (Resale Right) in the Turkish Copyright Law

Mustafa ATEŞ

Yeniden satıştan pay alma hakkı, üçüncü kişiler arasında ticarete konu olan eserin zamanla kazandığı değer artışından eser sahibine tanınmış bir adil pay ödenmesini isteme hakkıdır. Hukuki niteliği itibarıyla mali haklar arasında yer alan bu hak, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun (FSEK) 45. maddesinde düzenlenmiştir.Ancak FSEK’in kabul edildiği 1951 yılında eser sahibine tanınmış bir hak olmasına rağmen, bugüne dek bu hakkın, eser sahibinin diğer mali hakları kadar etkin ve yaygın bir uygulaması olmamıştır. Kanunda 2004 yılında 5101 sayılı Yasayla yapılan değişiklikler de beklenen etkinliği sağlayamamıştır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın insiyatifiyle 2017 yılında FSEK’te değişiklikler yapmayı amaçlayan bir kanun çalışması yapılmış ve hazırlık komisyonu tarafından oluşturulan Taslak ile yeniden satıştan pay alma hakkına ilişkin 45. maddenin de tamamıyla değiştirilmesi öngörülmüştür. Bu suretle hem AB müktesebatına uyumun sağlanması hem de mezkûr hakkın uygulamasında etkinliğin sağlanması hedeflenmektedir.

Bu makalenin konusunu eser sahibinin, eserin yeniden satışından uygun bir bedel ve pay alma hakkına ilişkin düzenlemeler oluşturmaktadır. Bu çerçevede önce, bu hakkın temelinde yatan mülahazalara, yabancı ve uluslararası hukuklardaki tarihi gelişimine ve AB müktesebatındaki yerine özetle değinilecektir. Ardından FSEK’in meriyetteki 45. maddesi irdelenecek, son olarak da Kanun Taslağında yer alan madde hükümlerinin değerlendirilmesi yapılacaktır.

Güzel Sanat Eserleri, Pay ve Takip Hakkı, Yeniden Satıştan Pay Alma Hakkı.

The droit de suite, namely resale right, is the right vested to the owner of copyright on works of fine art to receive a fair share of the third person, who gained extra value of the work for which it was commercialized over time. This right, which is among the economic rights of the author of work in legal nature, is regulated in Article 45 of the Turkish Copyright Code (TCC).

However, it is the fact that since 1951, when the TCC was accepted in Turkish law, even though it is a recognized right to the work, this right has not been achieved effective and widespread application like other economic rights on copyrighted work. It was seen that the amendments made in the TCC in 2001 did not provide the expected effectiveness in the application of the droit de suite domain.

In 2017, the draft law prepared by Ministry of Culture aimed at making additional articles and some amendments to the TCC was undertaken, as well as Article 45 of the TCC on the right to receive shares in the draft text of this work has been completely amended. With the new legal regulation, which is harmonized to the EU acquis, it is expected that the implementation of this right will be effective in Turkey.The subject matter of this essay is to analyze the regulations on the right of copyright owner to receive an equitable share from resale of fine art works. In this context, the underlying considerations of the droit de suite will be summarized in its historical development of the perspectives in foreign and international law, as well as the EU acquis. Following this, existing Article 45 of the TCC will be examined and finally the provisions of the article in the draft law will be evaluated.

Works of Fine Art, Visual Art Works, The Droit de Suite, Resale Right of Author, Copyright.

I. Giriş

Sahibinin mülkiyetinden çıkan güzel sanat eserlerinin, üçüncü kişiler tarafından yapılan müteakip her satışından kaynaklanan değer artışından, eseri meydana getirene veya ölmüş ise mirasçılarına verilmesi gereken paya, eser sahibinin yeniden satıştan pay alma hakkı veya kısaca “takip ve pay hakkı” denir. Batı dillerinde “Droit de Suite” olarak nitelendirilen takip ve pay hakkı, sahibi tarafından elden çıkarılan eserin bir süre sonra değer kazanması halinde, bu değer artışından eser sahibinin veya ölmüş olması halinde mirasçılarının hakkaniyete dayalı uygun bir pay isteme yetkisini ifade eder.1

Eser sahibinin eserin yeniden satışından pay alma hakkı, niteliği itibarıyla mali haklardandır. 1951 tarihli FSEK’in 45’inci maddesinde bu hak, “Pay ve takip hakkı” kenar başlığı altında düzenlenmiştir. Yürürlüğe girdiği tarihten uzun bir müddet geçmesine rağmen uygulaması hemen hemen hiç olmadığı için “işlemeyen bir kanun hükmü” olarak nitelendirilen madde, 2004 yılında 5101 sayılı Kanunla yeniden düzenlenmiştir.

Maddenin uygulanmasının esas ve usullerinin belirlenmesi amacıyla çıkarılması öngörülen Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) ise, FSEK’in kabulünden, ancak 55 yıl sonra 2006 yılında “Güzel Sanat Eserleri, İlim ve Edebiyat Eserleri ile Musiki Eserlerinin El Yazısıyla Yazılmış Asıllarının Satış Bedellerinden Pay Verilmesine İlişkin Karar”2 adı altında yürürlüğe konulabilmiştir. Buna rağmen, Kanunda yer alan diğer mali haklara nazaran yeniden satıştan pay alma hakkı uygulamasında neredeyse hiçbir mesafe kaydedilememiştir.

Başka sebepleri de bulunmakla birlikte bunun en önemli nedeni, Yasadaki mevcut düzenlemelerin ve Kararname hükümlerinin, bu hakkı etkin bir şekilde uygulamayı sağlamaktan uzak olmasıdır. Aynı konuda Avrupa Birliği (AB) düzeyinde uygulanmak üzere 2001 yılında yürürlüğe konmuştur.3 Eser Sahibinin Özgün Güzel Sanat Eserinin Yeniden Satışından Yararlanma Hakkına Dair 2001/84 sayılı Direktifte konu ayrıntılı bir şekilde düzenlenerek üye devletler arasındaki uygulama farklılıkları giderilmeye çalışılmıştır. Yeniden satıştan pay alma hakkına ilişkin göstergelere bakılırsa, Avrupalı eser sahiplerinin bu haktan daha etkin bir şekilde yararlandığı söylenebilir.

Kanunumuzun 45’inci maddesinde 2001 yılında yapılan değişikliğin amaçlarından birinin de, 2001/84 sayılı AB Direktifi hükümlerini Türk hukukuna adapte etmek olduğu açık ise de, 5101 sayılı Kanunla yapılan düzenlemede, AB müktesebatına gerektiği ölçüde uyum sağlanamadığı gibi, Türkiye’deki eser sahiplerinin yeniden satıştan pay alma hakkının uygulanmasında da kayda değer bir etkinlik sağlanamamıştır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir süredir FSEK’in bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu Kanuna bazı yeni hükümler eklenmesine yönelik çalışmalar yapıldığı ilgili kamuoyunun malumudur. Bu çalışmalar Bakanlıkça oluşturulan bir kanun hazırlık komisyonu tarafından 2017 yılı yazında tamamlanmıştır. Bakanlık web sayfasında kamuyla paylaşılan FSEK Değişikliği Tasarı Taslağında, 45’inci maddenin bütünüyle yeniden düzenlendiği görülmektedir.

Bu makalenin konusunu, eserin yeniden satışından eser sahibinin pay alma hakkına ilişkin düzenlemeler oluşturmaktadır. Bu çerçevede önce, bu hakkın temelinde yatan mülahazalara, bu hakkın yabancı ve uluslararası hukuklardaki tarihi gelişimine ve AB müktesebatındaki yerine özetle değinilecektir. Arkasından FSEK’in meriyetteki 45’inci maddesi irdelenecek, son olarak da Kanun Taslağında yer alan madde hükümlerinin değerlendirilmesi yapılacaktır.

II. Genel Bilgi

Eser sahibine, satıp elden çıkardığı eserin sonradan kazandığı değer artışından muayyen bir pay verilmesi kuralını haklı gösterebilecek bir dizi mülâhaza ileri sürülmüştür.4

Geçmişte ve halen yaşanan birçok tecrübe göstermiştir ki, büyük sanatkârlara ait eserlerin kıymeti, genellikle onların ölümünden sonra ortaya çıkmaktadır. Eser sahibi hayatta iken yok pahasına satılan bazı eserler, bir müddet sonra olağanüstü değerde tedavüle konu olabilmektedir. Nitekim Kasım 2017 tarihinde Londra’da yapılan müzayedede yapılan ünlü İtalyan ressam Leonardo da Vinci'nin Hz. İsa’yı tasvir eden “Salvatore Mundi” adlı tablosu 450 milyon dolar gibi bir meblağa alıcı bulmuştur. Bu örnekler çoğaltılabilir.5

Filhakika, günlük hayatımızda pek sıklıkla karşılaşıldığı gibi, orijinal bir sanat eseri, onu meydana getirenin gençliğinde ve henüz üne kavuşmamış olduğu bir dönemde çok düşük bir bedel karşılığında elden çıkmaktadır. Onu satın alan kişi, aradan bir süre geçip eser sahibi belli bir üne kavuştuğunda, çok ucuza aldığı eseri kimi zaman onlarca kat daha fazlasına satarak büyük kazançlar elde edebilmektedir. Çünkü sanatçılar üne kavuştukça, sanat eserlerinin de değeri artar.6 Dolayısıyla, eserin sonraki dönemlerde maddî değer artışı sağlamasında en önemli rol, eserin maddî mülkiyetini elinde bulundurana değil, eser sahibine aittir. Bundan dolayı da eserin değer artışından hiç değilse muayyen bir miktarın eser sahibine verilmesi gerekir.7

Diğer taraftan, ilim ve edebiyat eserleri ile musiki eserlerinde olduğu gibi, fikir ve sanat eserlerinden bazıları çoğaltma hakkına konu oldukları, yani nitelikleri gereği çoğaltılarak sürekli iktisadi menfaat elde edilmeye müsait oldukları halde, mahiyetleri itibariyle vahdet arz eden (unique) ve çoğaltılmak suretiyle iktisadî kazanca konu edilemeyen bir niteliğe sahip olmaları nedeniyle, güzel sanat eserlerinden sadece ilk satışlarında eser sahibi lehine iktisadi bir yarar elde edilme imkânı vardır. Bu eserlerin değeri zamanla artmaya müsait olduğundan, onları elinden çıkaran eser sahibi başlangıçta eserin değerinden yeterli nispette bir pay alma imkânından mahrumdur.8

Ayrıca çoğunlukla görüldüğü gibi, eserleri büyük meblağlarda kazanca vesile olan sanatçılar, ya yoksulluğun pençesinde ve yaşlılıktan dolayı ömrünün son demini sefalet içerisinde tamamlamaya çalışmakta ya da çoktan ölmüş gitmiş bulunmaktadırlar. Sanatçı ölmüş ise, onun geride bıraktığı eşi, çocukları ve sair mirasçıları da muhtaç durumda bulunabilmektedir. Bu gibi hallerde, sanat eseri taciri veya koleksiyoncusu, başka bir kimse tarafından meydana getirilen eser sayesinde zenginliğine zenginlik katarken, o eseri meydana getiren sanatkârın veya mirasçılarının, eserin el değiştirmesinde ortaya çıkan olağanüstü artı değerden “münasip bir pay” almamalarının adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmayacağı savunularak, eser sahibinin de bu değer artışından belli bir oranda pay almasının gerekli olduğuna inanılmaktadır.9

Eser sahibine yeniden satıştan pay verilmesi şeklinde bir hak tanınmasına karşı görüşlere de rastlanmaktadır.10 Bunlara göre, eser sahibine böyle bir hak tanınması küresel sanat pazarları üzerinde zararlı etkilere yol açar. Zira böyle bir haktan dolayı eser fiyatları düşer, eserlerin satış hacimlerinde azalma olur. Öte yandan bu haktan dolayı sanat profesyonelleri çok ağır hak talepleriyle karşılaşır. Bu da sanat eseri piyasalarının daha az rekabetçi olmasına sonucunu doğurur. O nedenle, satarak eserin mülkiyetini elinden çıkarak eser sahibine böyle bir hakkın tanınması doğru değildir.

Sanat eseri piyasasının küresel ölçekte 46 ilâ 56 milyar ABD Doları civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu hacimde bir piyasanın oluşmasında olmazsa olmaz rolleri sebebiyle eser sahiplerinin bu meblağdan cüzi de olsa bir pay almamasını savunmak, kabul edilebilir değildir. Bu görüş her şeyden önce, hakkaniyet prensibine aykırıdır. Kaldı ki, ileri sürülen mülahazaları destekleyecek nitelikte ve güvenilirliği teyit olunmuş herhangi bir kanıt veya veri de bulunmamaktadır.

Yeniden satıştan pay alma hakkının menşei Fransa’dır. Hakkın kabulüne giden yolda yaşanan tecrübe ilginçtir. Fransız ressam Jean-François Millet tarafından yapılan The Angelus adlı tablo başlangıçta 100 ABD Dolarına satılır. Ressamın ölümünden 50 yıl sonra ise 150.000 Dolar civarında bir paraya alıcı bulur. Bu suretle, satıcı zamanın şartlarına göre muazzam bir kâr elde ederken, ressamın geride kalan ailesi sefalet içinde yaşamaya çalışmaktadır. Olay kanun koyucuyu bu hususta bir düzenleme yapmaya yöneltmiştir.

Yeniden satıştan pay alma hakkını ifade için kullanılan “droit de suite” deyimi, ilk kez Fransa’da görsel sanat eserleriyle ilgili Chronique Paris isimli dergide yayımlanan makalesinde Albert Vaunois tarafından 1893 yılında kullanılmıştır. Makaleden sonra, yeniden satıştan pay alma hakkının tanınması konusunda büyük bir kampanya başlatılmış, bunun sonucu olarak da ilk kez 20 Mayıs 1920 tarihli özel bir Kanunla, sanat eseri sahiplerine orijinal eserlerin her satışında, brüt satış bedeli üzerinden belli oranda bir pay ödenmesi öngörülmüştür.11

İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar birçok ülke Fransa’yı takip ederek eser sahiplerine yeniden satıştan pay alma hakkını tanıyan hukukî düzenlemeler yapmışlardır.12 Bu hak İtalya’da 1941 yılında, sadece güzel sanat eserleri bakımından kabul edilmiş, 1979 yılında yapılan düzenlemeyle orijinal el yazması eserler için genişletilmiştir. İtalya’da pay ve takip hakkına ilişkin düzenlemenin katı ve uygulanması güç düzenlemelerden biri olduğu savunulmakta ve daha esnek bir sistem kurulması önerilmektedir.13

Almanya’da konuya ilişkin 1965 tarihli Kanunun hükümlerinde 1972 yılında önemli değişiklikler yapılmıştır.14 1987 yılında yapılan Kanun değişikliğiyle bu hak, İspanyol hukuk sistemine girmiştir. İspanyol FSEK m.24’te 1992 yılında yapılan bir değişiklikle, pay oranı %2’den %3’e yükseltilmiş ve bu haktan vazgeçilemeyeceği kuralı getirilmiştir.15 Dünyada 80 civarında ülke bu hakkı tanımıştır. Ancak büyük hacimli sanat piyasalarına sahip olmalarına rağmen ABD ve Çin gibi bazı devletlerde eser sahibine yeniden satıştan pay alma hakkı tanınmamaktadır.16