Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Uyumlu Eylem Yolu ile Kartel Oluşturan
 Bankaların Tüketiciye Karşı Sorumluluklarının Hukuki Dayanağı

Legal Causes of Liability of the Banks That Establishes Cartel through Concerted Practice towards the Consumers

Murat TOPUZ

Rekabet Kurulu’nun 8.3.2013 tarihli ve 13- 13 / 198 - 100 sayılı kararı kapsamında Türkiye’de faaliyet gösteren on iki bankanın uyumlu eylem veya anlaşma ile RKHK m.4 hükmünü ihlal ettiği tespit edilmiştir. Çalışmamız özellikle Bankaların sorumluluğunun dayandığı esaslar üzerine bina edilmiş olup sorumluluğun dayandığı esasın meydana getireceği sonuçlar üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda kanaatimizce sorumluluğun dayandığı esas davacının sıfatına göre değişecektir. Belirtelim ki, söz konusu bankalar ile sözleşmesel ilişkiye giren tüketiciler bakımından sözleşmeye dayalı sorumluluk gündeme gelecektir. Rekabet Kurulu kararının Danıştay karar düzeltme aşamasında da hukuka uygun bulunması ihtimalinde; bankaların anlaşarak ve kasten uyumlu eylem içine girdiği, bu yolla birçok teşebbüs, tacir, kamu kurumu ve tüketicinin zarara uğratıldığı, müşteri ile yapılan sözleşme öncesi görüşmelerde de uyumlu eylemlerini sürdürüldüğü, böylece sözleşme öncesi sorumluluğu ihlal ettiği, müşteriler ile çeşitli sözleşmeler yapıldığı, sözleşme süresince de uyumlu eylemlere kasten devam edilerek haksız kazanç elde edildiği anlaşılacaktır. O halde on iki bankanın borca aykırı davranışı kanaatimizce, uyumlu eylem yapıldıktan sonra bu eylemlerden vazgeçmeyerek, sözleşme görüşmelerini yürütmesi ve kurulan sözleşmelerde hukuka aykırı davranışları kasten sürdürüp haksız kazanç sağlamasıdır. TBK m.146’da, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” denilmiştir. Bu zamanaşımı süresi sözleşmesel ilişki esasına dayalı tazminat davası açan herkes bakımından geçerli olacaktır. Burada haksız fiil esasına dayalı olarak on iki bankaya karşı dava açan bir kişinin talebi zamanaşımı nedeniyle reddedilirse, davacının söz konusu haksız fiil nedeniyle borç altına girdiği iddiasına bağlı olarak borcunu ifadan kaçınması gündeme gelebilecektir.

Rekabet İhlali, Uyumlu Eylem, Anlaşma, On İki Banka, Cezalandırıcı Tazminat.

On 08.03.2013, it was determined by the Competition Authority that twelve banks, which are active in Turkish market, have violated the Article 4 of the Protection of the Competition Law (PCL) via performing concerted practice or agreement (decision number 13 - 13/198 - 100). Our study is specifically built on the causes of the Banks’ liability and the results that will occur due to these liability causes. At this point, our opinion is that type of the liability will alter according to the identity of claimant. It is important to point out that between the abovementioned Banks and consumers who engage them via contract, contractual liability shall arise. In case where the Competition Authority’s decision is found lawful in the revision of decision phase by the Council of State, following points will be cleared out; the Banks had wilfully committed concerted practice and many enterprise, merchant, public entity and consumer were hurt thusly, concerted practice was also present during the pre-contractual negotiation process and pre-contractual obligations are violated, concerted practice is, finally, present during the term of the many contracts that have been made with the cliantele and the Banks made unlawful profit from it. From these points, our view is that the Banks committed concerted practice and did not renounced it but continued the contractual negotiations. They also wilfully maintained their unlawful actions during the execution of the contract and gained unjust enrichment. According to Article 146 of the Turksih Code of Obligations: “In case it is explicitly stipulated otherwise by law, all claims are subject to ten years lapse of time period”. This lapse of time period is applicable to every claimant who brings a lawsuit via relying on a contractual relationship. In case that a tort-based damages case is brought against the Banks and it is denied due to lapse of time, claimant can avoid performance on the condition that he is under obligation because of a tort.

Violation of Fair Competition, Concerted Practice, Agreement, Twelve Banks, Punitive Damages.

I. Genel Bakış

Sorumluluğun dayandığı esasların tespiti birçok bakımdan önem taşımaktadır. Uyuşmazlığa uygulanacak hükümlerin tespitinden görevli mahkemeye kadar, zamanaşımı, davada ispat yükünün kime ait olacağı hususu da sorumluluğun dayandığı esas ile yakından ilgilidir. Bu kapsamda uyumlu eylem yolu ile kartel oluşturduğu belirtilen bankalara karşı bir dava açılacaksa davacının hangi sorumluluk nedenine dayanacağının tespit edilmesi gerekir. Bu noktada özellikle sözleşmeye dayalı sorumluluk ile haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk önem taşımaktadır1 .

Zararın tazmini için gerekli koşullar kural olarak şunlardır:

Kanaatimizce bankalara karşı açılacak tazminat davalarında hukuki dayanak davacıya göre farklılık arz edecektir. Zira uyumlu eylem nedeniyle kartel oluşturduğu belirtilen bankalar sadece tüketiciler bakımından değil başkaca kişi ve teşebbüslerin de zarar görmesine neden olduğu belirtilebilir.

Belirtelim ki, uyumlu eylem nedeniyle zarar gören kişinin sıfat ve durumuna göre, sorumluluğun dayanağı değişiklik arz edecektir. Bu nedenle on iki bankaya karşı açılacak davaları hukuki dayanağının toptan haksız fiil veya toptan sözleşmeye aykırılık esasına dayandırmamaktayız. Özellikle banka ile sözleşmeye dayalı ilişkiye girenler bakımından sözleşmeye aykırılık esasını savunmaktayız. Diğer zarar görenler bakımından ise genel olarak haksız fiil esaslarını savunmaktayız.

II. Sorumluluğun Dayandığı Esas

Rekabet Kurulu kararında uyumlu eylem oluşturdukları belirtilen bankalara karşı açılacak davaların hangi esasa dayandığı tartışmalı bir husustur. Bir görüşe göre, rekabet ihlalleri haksız fiil teşkil ettiğinden ortaya çıkan zararında haksız fiil esasına dayalı olarak tazmini gerekir. Diğer görüşe göre ise uyumlu eylem nedeniyle nedeniyle ortaya çıkan zarar bankalar ile müşterilerin yaptığı sözleşmeler nedeniyle ortaya çıkmaktadır bu nedenle zararın tazmini sözleşmeye aykırılık esasına göre tazmini gerekir. Bir diğer görüşe göre ise, bankaların uyumlu eylemi nedeniyle ortaya çıkan zararların tazmininde haksız fiil hükümleri ile sözleşmeye aykırılık hükümleri yarışır. Davacı aksini istemedikçe hakim davacı için en elverişli esasa dayalı olarak zararın tazminine hükmeder2 .

Sözleşmeye/borca aykırılıktan bahsedebilmek için taraflar arasında bir sözleşme bulunmalı ve bu sözleşmeden kaynaklanan borçlar hiç ya da gereği gibi ifa edilmemelidir. İnceleme konumuz bakımından borcun hiç ifa edilmediği hususu gündeme gelmeyeceği için sözleşmenin tarafları olan banka ile tüketici arasındaki sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi üzerinde durulmalıdır. Bankanın sözleşmeye/borca aykırı davranışı nedir sorusunun yanıtı aranmalıdır. Bu soruya yanıt bulunabilirse açılacak tazminat davalarında sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayanılabilecektir.

Kanaatimizce, sözleşmeye/borca aykırılık; hem sözleşme öncesini hem sözleşmeyi hem de sözleşme sonrasını içine alan bir kavramdır ve bu üç aşama birbiri ile yakından ilgilidir. Pandekt hukukundan beri, sözleşme öncesi kusur culpa in contrahendo olarak, Sözleşmenin ifasında kusur culpa in solvendo olarak, sözleşme sonrası sorumluluk ise culpa post pactum perfectum olarak adlandırılmaktadır.

Buna göre; sözleşmeye/ borca aykırılık sadece sözleşmenin kurulması ile sona ermesi arasındaki sürece hasredilemez. Bu nedenle sözleşmeye/borca aykırı davranış bu süreçlerde aranmalıdır.

Rekabet Kurulu kararının Danıştay karar düzeltme aşamasında da hukuka uygun bulunması ihtimalinde;