Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Mahkemesi kanunu Tasarısının Değerlendirilmesi

Ersan ŞEN 


Bilindiği üzere, 12 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesinin yapısında, görevlerinde ve yetkilerinde önemli değişikliklere gidilmiştir. Anayasadaki bu değişiklikleri uygulamaya geçirmek isteyen kanunkoyucu, tam adı ile Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı (Tasarı) üzerinde çalışmalarına başlamıştır. Tasarıda, 1982 Anayasası'nın 148’inci ve 149’uncu maddesinde yapılan değişikliklerle gündeme gelen yetki değişiklikleri ve yeni yetkilerin belirlenmesi amacıyla hükümlere yer verildiği görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin yetkilerini artırdığı, bu sebeple de "Süper Yetkili Yüksek Mahkeme" olarak nitelendirilmesine yol açtığı söylenen Anayasa değişikliğinden hareketle başlatılan Yeni Anayasa Mahkemesi Kanunu çalışması, genel açıklamalar yapıldıktan sonra aşağıda başlıklar halinde tartışılacaktır.1

Kişi haklarının ve hürriyetlerinin korunması konusunda özellikle yasama organının ve şimdi yürütme, idare ve yargı organlarının da hukukilik denetimini yapan ve yapacak olan Anayasa Mahkemesi, üstlendiği görevler ve yetkiler itibariyle kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, otorite karşısında kişi haklarının ve hürriyetlerinin korunması ilkesi ve esasları bakımından bir bekçi konumundadır. Şüphesiz Anayasa Mahkemesinin bu konumundan kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Çünkü kamu kudretini kullanan makamların ve mercilerin keyfi hareket edebilme, dilediğini yapıp yaptırabilme ve hesap vermeme gibi bir imtiyazları bulunmamaktadır. Hukuk devletinde, herkes hukukun evrensel ilkeleri ve esasları ile çerçevesi çizilip içeriği belirlenmiş hukuk kurallarıyla bağlı olmak, tüm işlerini ve işlemlerini hukukilik denetimine açık bırakmak zorundadır. Aksi halde, hukuk devletinin, demokrasinin, sosyal devletin, özellikle insan haklarına ve hürriyetlerine bağlı devletin varlığından bahsedilemez. Bundan öte, eğer şekilciliği aşmış; özde hukukilik denetimini benimsemek suretiyle tüm işleri ve işlemleri hakkında hesap vermeye hazır ve hesap veren kamu kudreti kullanıcıları olmadıkça, o yerde gerçek manada hukukun üstünlüğünün varlığını iddia edebilmek mümkün olmayacaktır.

Bu nedenle; hukuk devletinde ilk olarak tüm işleri ve işlemleri hukukilik denetimine açık bırakmak, hukukilik denetimine başvuru hakkına sahip olanları kısıtlamamak, hak arama hürriyetinin kullanımını engellememek ve en önemlisi hak arama hürriyetinin önünü açmış gibi görünerek bu hürriyetin özünü kısıtlamak suretiyle şekilci bir anlayışla hareket etmemek gerekir.