Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

I. Oturum: Soru - Cevap

I. Session: Q & A

Haluk BURCUOĞLU

Prof. Dr. Haluk BURCUOĞLU: Çok önemli şeyler var, en azından kendi adıma konuşuyorum. Şimdi galiba tartışma kısmına geçeceğiz. Mademki ben oturum başkanıyım, ilk sözü, eğer izin verirseniz, ben almak istiyorum. Şimdi çıraktım ama sağdan soldan Borçlar Kanununa da eleştiri gelince, doğrusu ya, biraz rahatsız oldum. Şimdi bakınız açık açık söyleyeyim. Kim ne derse desin bu kutsal kitaptır. İki tane baba kanun vardır. Medeni Kanun ve Türk Borçlar Kanunu. Diğer kanunların hepsini çöpe atsanız da biz idare ederiz. Türk Ticaret Kanunu dahil bu söylediklerime. Burada her şey var. Eleştiriler belli. Değerli meslektaşımız Zarife Hocamızın yaptığı eleştiriler şöyle; (Borçlar Kanununa dayanarak) bu yorumları engelleyen herhangi bir hüküm var mıdır? Yok. Yorumlayın efendim. Kimse size bu yorum yasak demiyor.

Şimdi geliyorum genç yardımcı doçent arkadaşıma, şurada katiyen anlamadığım şeyler var. Herhalde zekâm yetmedi. Evet, Tüketicinin Korunması Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu arasında ifa engelleri bakımından farklılık vardır. Yok, bilmem Viyana Sözleşmesi! Allah aşkına bana söyleyin: Sözleşmeye aykırılık! Ayıplı mal sözleşmeye aykırılık mı değil mi? Zapt sözleşmeye aykırılık mı değil mi? Temerrüt sözleşmeye aykırılık mı değil mi? Hiç ifa etmeme kusurlu olarak sözleşmeye aykırılık mı değil mi? Siz buna ne derseniz deyin bu Alman ekolüne bayılıyorum. “Müspet zarar menfi zarar ayırımı kaldırılsın” diyorlar. Niye yahu kime ne zararı var? Cins borcu parça borcu kaldırılsın niye? Allah aşkına bana biriniz söyleyin. Niye ne zararı var ne olmuş? Neyi yapamamışız? Efendim doğrudan zarar dolaylı zarar! Aslanlar gibi duruyor uygulama yapıyor bunu! Yani affedersiniz bizim yetmediğimiz yerde biz Borçlar Kanunu yaparken yargıçlara fevkalade güven duyduk. Hatta üzülerek söylüyorum arkadaşlarım da burada Aydın Abi, Gökhan Kardeşim, Şeref de burada Lale Hocam. Biz yargıçlardan “Burada niye açıklık getirmediniz?” denildiğini duyduk. Cevap gayet basit! Top sizde! Yorum yapın bu kadar basit. Çok özür dilerim biraz burada öfkeliyim. Söylemeyecektim ama Borçlar Kanuna yönelik eleştirilerde söz zülfü yâre dokunuyor. Eleştirilemez mi tabii ki benim de katılmadığım bir sürü yönü var onu da söyleyeyim. Ama yani işte, ne farklılık var? Viyana Sözleşmesi bambaşka diyorlar. Neymiş bu başkalık? Bir göreyim de orada olup da burada olmayan ne, onu söyleyin! Çok merak ediyorum gerçekten. Şimdi arkadaşım diyor ki efendim bütün her şey sözleşmeye aykırılık başlığı altında toplanmış iyi yapılmış yalnız şimdi bakın affedersiniz maddeyi okuyorum. Okumam yazmam var. Ayıplı mallar 8. Maddede. Ne diyor? Sözleşmeye aykırı olan mal! Doğru birinci fıkra. İkinci fıkraya geliyoruz; mallar da ayıplı mal olarak kabul edilir. Bir sonraki fıkrada sözleşmeye aykırılıklar söz konusu olur diyor. Buyurun! Bu maddede açıkça ayıplı mal bu da bir sözleşmeye aykırılık halidir. Bundan sonra aykırı ifa da var. Yani bunu siz isteseniz de başka türlü formüle edemezsiniz. İsterseniz başına sözleşmeye aykırılıktır, ama özel bir haldir. Ama ondan sonra aykırı ifa da var diyemezsiniz. İsterseniz başına ‘sözleşmeye aykırılık halleri’ deyin ama bakın sözleşmeye aykırılık hallerini burada da ister istemez ayırıyoruz. Değerli üstadım konunun uzmanı Ayşe Hocama da bir sorum var. Şimdi efendim ‘işlem’ denmiş. Sözleşmeler yani. Tamam, işlem tek yanlı işlem diye ifade ediliyor. Ona hiç şüphe yok. Kararlar hukuki işlemler yalnızca sözleşmeler veya kararlar değildir. Tek yanlı işlemler de vardır. ve verdiği örnek yanlış anlamadıysam tedaviyle ilgili değil mi? Hastaya soruyorsunuz, hasta doğru düzgün bilmeden sonuçlarını formalite icabı rızasını beyan ediyor. Bu duruma bana göre irade sakatlığı demek lazım. O zaman şunu söyleyeyim hocama her sözleşmede kabul denilen irade açıklaması (hukuki işlemse tek yanlı ki genelde öyle diyoruz) o zaman bu irade sakatlığı halinde de yine tüketicinin korunması kanununun içine düşeceğiz. Satış sözleşmesinde de böyle olacak. Eğer irademiz yeterli bilgi verilmediği için sakatlanmışsa bu da bir irade sakatlığıdır. Yine Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna düşeceğiz. O zaman tabii asıl beyefendiye soracağım soruyu. Allah aşkına sizin dışınızda neler kalıyor ya ben merak ediyorum. Bana söyleyin asliye hukuk hakimi ne yapacak mesela sulh hukuk hakimi ne yapacak, yani hakikaten merak ediyorum.

Prof. Dr. Ayşe HAVUTCU: Bir ihtisas mahkemesi olamaz.