Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Mahkeme Kararının Gerekçesindeki Eleştirel Üslûp Hukuken Meşru Mudur?

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.03.2017 Tarihli ve Esas No: 2017/16-67 Karar No: 2017/510 Sayılı Kararı

Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dargeçit Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.05.2014 gün ve 2014/13 E., 2014/200 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 05.06.2015 gün ve 2015/113 E., 2015/7343 K. sayılı kararı ile;

"... Kadastro sonucu Çavuşlu Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 20 parsel sayılı 26.327,64 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, bilahare taşınmazın beyanlar hanesinde 2942 sayılı Yasa'nın 7. maddesine göre DSİ lehine şerh verilmiştir. Davacı Ramazan Yalçın, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmış, yargılama sırasında DSİ davaya dahil edilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile çekişmeli 101 ada 20 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisinin raporunda (A) harfi ile gösterdiği 7.222,17 m2 yüzölçümündeki kısmın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı Ramazan Yalçın adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece davacı lehine tescile karar verilen bölümde zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Ziraat bilirkişi raporu ve fen bilirkişisinin raporuna ekli haritaya göre (A) harfi ile gösterilen temyize konu bölümün imar-ihyası tamamlanmamış, henüz yeni sürülmüş, içinde yer yer kayaların bulunduğu ham toprak niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar tanık ve yerel bilirkişiler taşınmazın öncesinde tarım arazisi olarak kullanıldığını ve 1993'te köyün boşaltılması nedeniyle zorunlu olarak terk edildiğini belirtmişlerse de taşınmaza yakın ve belgesiz olarak tespit edilen komşu taşınmazların kişiler adına tespit edildiği göz önüne alındığında sözü edilen beyanlara itibar etme olanağı bulunmadığı gibi köyün boşaltıldığına ilişkin resmi kayıtlara dayalı bir bilgiye de dosya arasında rastlanmamıştır. Bu durumda zilyetlikle mülk edinme koşulları kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosyadaki teknik bulgulara da aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine itibar edilerek yazılı şekilde kabule karar verilmesi isabetsiz olup, davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden..."gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.