Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Üreme Sağlığında Etik ve Hukuki Sorunlar

Kadın Sünneti (Sakatlama/Sünnet):
Etik ve Hukuki Boyutlar

Mustafa ERÇAKICA

Kadın sünneti olarak ifade edilen uygulama bazı toplumlarda çok uzun süredir bulunmakta ve bu geleneğin bulunmadığı ülkelere göçle birlikte yayılmaktadır. Kadın sünnetinin, sıklıkla klitoridektomiyi (klitorisin tamamen alınmasını) de içeren, tüm şekilleri sağlıkla ilgili sorunları gündeme getiren, önemli fiziksel ve/veya psikolojik hasarlara yol açan, hamilelik bakımını ve jinekolojik bakımı tehlikeye düşüren farklı derecelerde uygulandığı görülmektedir. Ebeveynlerin genellikle kızları için bu uygulamayı iyi niyetli amaçlarla istemelerine rağmen, uygulamanın temelinde dinsel gerekliliklere riayet yatmamaktadır. Kadın cinselliği üzerinde sosyal kontrol oluşturmaya yönelik bu uygulama, bakireliği ve aile şerefini korumakla ilişkili görülmektedir. Kadın sünnetinin hukuk tarafından yasaklanması, hem uygulamanın geleneksel olduğu ülkelerde hem de göçün etkisiyle uygulamaya rastlanan ülkelerde gittikçe yaygınlaşmaktadır. Tıbbi uygulama da kadın sünnetini yasaklamaktadır. Kadın sağlığı ve onların cinselliği üzerinde olumsuz etkisi bulunduğu konusunda hemfikir olunan ve bir insan hakkı ihlali olarak görülen kadın sünnetinin, uygulamadan etkilenenlerin ve toplumların eğitilmesiyle ortadan kaldırılmasında hekimlerin rolü bulunmaktadır.

Kadın Sünneti, Kadının Genital Sakatlanması, Kadının Genital Kesimi, Sünnet, Cinsellik, Klitoris Dudaklarının Birbirine Dikilmesi, Çocuk İstismarı.

1. Yaygınlık ve Tanımlar

Kadın sünneti ya da kadının genital kesiminin kökenlerinin nereye dayandığı bilgisi tarihe gömülmüştür; ancak uygulama yaygın bir şekilde Doğu ve Batı Afrika’da, Arap Yarımadası’nın bazı bölgelerinde ve bu bölgelerdeki göçün etkisiyle Batı dünyasındaki birkaç ülkede bulunmaktadır1. 2000 yılında yapılan bir incelemede “Dünya genelinde tahminen 130 milyon kız çocuğu ve kadının bu uygulamaya maruz kaldığı ve yılda en az 2 milyon kız çocuğunun bu uygulamanın çeşitli şekillerine maruz kalma riskini taşıdığı,2” gözlemlenmiş ve bunun günde yaklaşık 5500’e denk geldiği belirtilmiştir. Kadın sünnetiyle ilgili olarak daha fazlası da bilinmektedir: “Kadın sünneti, Sahra altı ve Kuzeydoğu bölgelerindeki 28 Afrika ülkesinde uygulanmaktadır… Ancak uygulamanın yaygınlığı ülkeden ülkeye çeşitlilik göstermektedir. Mısır, Eritre, Mali ve Sudan’da neredeyse %90 veya daha yüksek, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Fildişi Sahili’nde %50’den az, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Uganda’da %5 civarında olmak üzere değişen oranlarda görülmektedir... Kadın sünnetine maruz kalan kadınlara Avrupa, Kanada, Avustralya ve Birleşik Devletler’de bulunan göçmen Afrikalı topluluklarda da rastlanmaktadır3.”

1989 ve 1996 yılları arasında yedi ülkede (Orta Afrika Cumhuriyeti, Fildişi Sahili, Mısır, Eritre, Mali, Sudan ve Yemen) gerçekleştirilen ve 55000’den fazla kadın üzerinde yapılan demografik ve sağlık araştırmaları, kadın sünnetinin tüm sosyoekonomik gruplarda görüldüğünü, çeşitli ülkelerdeki kadınlar tarafından bu uygulamaya gösterilen geniş ve devamlı bir desteğin olduğunu, yaygınlık derecesinde yeni nesillere rağmen bir azalmanın olmadığını göstermiştir, ancak kentlileşmiş ve eğitim görmüş kadınların kız çocuklarının kadın sünnetine maruz kalma olasılığının azaldığı düşünülmektedir4. Nijerya’da bulunan Ibo kabilesi kızları arasında kadın sünnetine ilişkin olarak son zamanlarda düşüş yaşandığı belirtilmiş ve bu durum büyük oranda kadınlara verilen eğitimin artışına bağlanmıştır5.

Kadın sünnetinin radikal bir şekilde uygulanmasıyla, Birleşik Krallık, Fransa, İsveç ve Kanada gibi batılı ülkelerde genellikle kadınların öncülük ettiği ve anavatanlarındaki şiddetten kaçan göçmen ailelerden kaynaklanan birtakım sorunlarla karşılaşılmaktadır6.