Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasacılık ve Demokrasi

Constutionalism and Democracy

Sezgin Seymen Çebi

Bu makalede anayasacılık ve demokrasi kavramları arasındaki gerilim ve çatışmaların mahiyeti hakkında kamu hukukçuları ile siyaset bilimcileri arasında yapılan bazı tartışmalara değinilecektir. Buna göre hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, insan hakları ve sınırlı devlet ilke ve kavramlarıyla birlikte düşünülen anayasacılık ile halkın hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın yönetime ilişkin iradesini ortaya koyması olarak düşünülen demokrasi anlayışı arasındaki gerilimin kaçınılmazlığı belirttikten sonra, doğru bilgilendirilmiş halkın iradesinin ortaya çıkması yolundaki anayasal ve politik engellerin ortadan kaldırılmasının demokratik bir yönetim için önemi vurgulanacaktır.

Şeyleştirme, Anayasacılık, Demokrasi, Politika, Halkın İradesi.

In this article the nature of the tension and conflicts between the concepts of constitutionalism and democracy, which have been widely debated among the public law specialists and political scientists, will be discussed. Accordingly, after mentioning the inevitable tension between the constitutionalism, which was mainly thought with the rule of law, separations of power, human rights, and limited government, and democracy which however was thought with the implementation of the will of the people without any limit, the importance of the elimination of any type of barriers on the way of the emergence and substantialization of the will of a truly informed people for a democratic governance will be highlighted.

Reification, Constitutionalism, Democracy, Politics, The Will of People.

Giriş

Kamu hukukçuları ile siyaset kuramcıları arasında uzun süredir devam eden sıcak tartışmalardan birisi içeriği genel anlamda devlet iktidarının sınırlanmasına ilişkin olan anayasacılık hareketi ile, halkın sınırsız (ve doğrudan) egemenlik hakkının kullanımına ilişkin demokrasi arasında bir çatışma olup olmadığı yönündedir. Bu anlamda anayasal demokrasi kavramı acaba bir oksimoron mudur? İşte biz bu makalede anayasacılık ve demokrasi kavramlarına tarihsel bir perspektifte bakarken, bu iki kavramın çatıştığı iddiasına ilişkin görüşleri de göz önünde bulundurarak, birtakım değerlendirmelerde bulunmaya çalışacağız.1

Modern zamanlarda anayasacılık dediğimiz tarihsel hareket ile birlikte hukukun üstünlüğü, haklar ve özgürlükler, devletin sınırlanması, sivil toplum, kuvvetler ayrılığı2, egemenlik, hukuk devleti, demokrasi3, ulus devlet, vatandaş ve halk gibi kavram ve kurumlar modern anayasal devletin açıklanması bağlamında tartışılan hususlardır. Ancak modern anayasacılığın temelini devletin, hukukun üstünlüğü ilkesi bağlamında, anayasa ve onun belirlediği temel hak ve özgürlüklerle sınırlanması oluşturmaktadır. Başlangıçta modern anayasacılık hareketi büyük ölçüde kamusal gücün merkezi olan ulus devlete bağlı ve onda vücut bulan bir olgudur. Bir başka deyişle, başlangıçta (modern) anayasacılık belirli ülkelerde anayasalarla yönetenler arasındaki ilişkinin niteliğini anlamamızı sağlayan ve bu yönüyle soyut ideal ile somut yaşananlar arasındaki bağı kuran bir kavramdır. Ancak zamanla modern anayasacılık projesine dahil olan ‘hukukun üstünlüğü’ ve ‘temel haklar’ gibi kavramların büyük başarısında da görüleceği üzere, anayasacılık kavramı somut anayasalarla kurduğu spesifik bağları kopararak, kendi başına ayakta duran, soyut ve bu yönüyle aktarılabilen bir kavram haline gelmiştir. Bu gelişme sonucu örneğin ‘hukukun üstünlüğü’ kavramı artık spesifik bir toplumun anayasa ve kurumlarına ilişkin bir kavram değildir.4 O soyut ve ideal bir ilke haline gelmiş ve içerikten bağımsız olarak farklı tarihsel, politik, ekonomik ve kültürel koşullara aynı içerikte ve nesnellikle uygulanacak genel ve evrensel bir kavram niteliğine bürünmüştür. Bu temelde oluşan anayasacılık kavramı tüm dünyada anayasacılık hareketinin özünü oluşturmaktadır.5 Öyle ki bir görüşe göre, hukuka ve yönetmeye ilişkin olarak teorik ve pratik düzeyde anayasacılık modern Batı uygarlığının bir ürünü olup, tıpkı bilim gibi insanlık açısından evrensel bir başvuru kaynağı olmuştur6. Yine bu bağlamda geliştirilen ‘ulusüstü seküler anayasacılık’ kavramı ile iktidarın hem inşa edildiği hem de sınırlandığı bir dizi evrensel değerler bütünü anlaşılmaktadır.7

Hukukta ‘İnsan Hakları’ başlıklı ayrı bir disiplin ortaya çıksa da liberal kuramın etki alanında ve gölgesinde disipliner bir hüviyet kazanmış anayasa hukukunda ‘birey temel hak ve özgürlüklerinin devleti sınırlaması’ olgusu önemini ve Anayasa Hukuku disiplinindeki merkezi konumunu yitirmemiştir. Esasen Batılı anlamda modern anayasalar liberal anayasalardır. Bu manada anayasalar öyle kurumlar tesis etmeli ve öyle mekanizmalar kurmalıdırlar ki devlet gücünün dağıtılması ve kullanılmasında keyfiliğe yer bırakılmamalı, temel hak ve özgürlükler temelli hukukun üstünlüğü esas alınmalıdır. Bunun için kuvvetler ayrılığı, fren ve dengeler (check and balances) sistemi, federalizm, bikameralizm, bağımsız yargı gibi bir çok anayasal kurum farklı anayasalarda öngörülmüştür.